Faruk Köse

Faruk Köse

Halk Cumhurbaş(ba)kanı’nı seçti

Halk Cumhurbaş(ba)kanı’nı seçti

Onlar, “Uzun Adam ölsün” istediler. Hastaydı, zannediyorlardı ki ölmesi yakındı... Ama ömrü veren de, eceli takdir eden de Allah’tı. Ölmedi...

Ölmeyince, “Uzun Adam öldürülsün” istediler,  “öldürme”ye karar verdiler; “suikast timleri”kurup “suikast plânları” yaparak fırsat kolladılar... Her seferinde yaptıkları plânlar ayaklarına dolandı, kurdukları tuzaklar başlarına geçti. Öldüremediler...

“Uzun Adam’ın partisi kapatılsın” istediler. Dosyalar açıp, “uydurma deliller”le davalar açtılar. Kapatamadılar...

“Uzun Adam’ın iktidarı devrilsin” istediler. Ulusal ve uluslararası desteklerle plânlanıp icra edilen “halk ayaklanmaları” tertip ettiler; bunun için “çevreci duyarlılıklar”ı istismar ettiler... Dinlisi-dinsizi, hangi ideolojiye sahip olursa olsun, karşısına geçip birlik oldular ve devirmeye çalıştılar; bunun için akla hayale gelmedik kumpaslar kurdular, sivil darbeyle, hukuk darbesiyle devirmeye çalıştılar; buna yönelik yayınlar yaptılar, operasyonlar yürüttüler... “Askeri darbe”yaparak devirmeyi plânladılar; bunun için “çeteler/cuntalar” kurdular... Deviremediler...

Neler yaptılar, ne dümenler çevirdilerse, hiçbiri tutmadı... Bir kaşık suda boğmaya çalıştıkları adam, asla “halk desteği”ni kaybetmedi, “halkın büyük teveccühü”yle aşılmaz dalgaları aşıp,“Devletin en tepesi”ne çıktı...

Dünkü yazının sonunu, “bakalım ....seçmen ‘Cumhurbaşkanı’ mı seçecek, ‘Cumhurbaş(ba)kanı’ mı?” sualiyle bitirmiştim. Şimdi gördük ki, artık “Milletin Adamı” tabiriyle anılmaya başlanan “Uzun Adam”, ilk kez halk oyuyla yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini, bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde oyların sayılan %50’sine göre, kazandı... “Uzun Adam” artık Çankaya’da... Sadece “Cumhurbaşkanı” olarak değil, “yönlendirme”leriyle ve “idari müdahale”leriyle, fiilen “Başbakan” olarak da görev yapacak; ki ben bunu,“Cumhurbaş(ba)kanı” tabiriyle ifade ediyorum.

“Uzun Adam”ın, bu son zirveye tırmanırken, esasta tek bir vaadi vardı: “Değişim ve Yeni Türkiye...” Halkın onu omuzlayıp vardığı noktaya taşımasının esaslı gerekçesi, işte bu üç kelimelik vaatti...

Peki, halk bu üç kelimelik vaatten ne anlamıştı? Bu üç kelimeyi nasıl yorumlayıp nasıl bir beklenti içine girmişti de, “yerlisi-yabancısı, yedi düvelin karşı çıkıp devirmeye çalıştığı” bir adam,“halkın, inadına ve ısrarlı destek ve teveccühü”yle zirveye çıkabilmişti? Seçim konuşmalarında “bu veda değil, yeni Türkiye’ye merhaba” dediğinde neydi vaad ettiği değişimin ve Yeni Türkiye’nin kodları?

“Kafası”nda ne vardı bilmiyorum. Ancak “algılar”da ne olduğu besbelli. Millet, oyunu bu algılara göre verdi ve şimdi Cumhurbaş(ba)kanı olan “Uzun Adam”ın, algılardaki “değişim”i ve “Yeni Türkiye”yi kurması boynunun borcu, yeni görevininin en önemli gereği.

Nedir “değişim”in ve “Yeni Türkiye”nin olmazsa olmazları? Birkaç örnekle “toplumsal algı”daki beklentilere işaret etmek istiyorum.

Sadece “Parlamenter” sistemin “Başkanlık” veya “Yarı Başkanlık” haline getirilmesi şeklindeki bir “sistem değişikliği” çok da önemli değil. Hükümet’in nasıl kurulacağınının değiştirilmesi, bizi tatmin edecek, bizim için önem taşıyacak bir sistem değişikliği olmaz.

Sistem değişikliği, “rejimin komple değiştirilmesi” demektir ve eğer bu yapılırsa gerçekten “değişim” yapılmış ve “Yeni Türkiye” kurulmuş olur. Beklenen değişim, aslında budur.

“Uzun Adam”, her seçim konuşmasında Fatiha okudu, böylece şu mesajı vermiş oldu: Değişim, halkın inançlarına uygun olarak yapılacak ve Yeni Türkiye, Kur’an’a bağlı, dindar bir Türkiye olacak!... Değişimin ve Yeni Türkiye’nin birinci olmazsa olmazı, bu.

Bir diğeri, “Devlet organizasyonu”nun, “millete, milletin arzularına göre” yeniden biçimlendirilmesi. İktidarın iplerini “derin yapılar”dan ve “dokunulmaz ideoloji, ilke ve devrimler”den alarak “millet’in iradesi”ne teslim eden bir sistem değişikliği... Bu, mer’i rejimin“toplumun inanç, kimlik ve kişilik değerlerine uygun bir rejim”e dönüştürülmesi ile mümkün. “Devletli hayat”ta “devlet organizyonu”nun değil, “millet/toplum”un öncelemesi;“devlet kurumu”nun “toplum için” var olur halde biçimlendirilmesi hayati önemi haiz. Bu da, “Devlet”in, “halkın talepleri”ne uygun olarak biçimlendirilmesi demek.

Yeni Türkiye için, “mer’i süreç”in tersine çevrilerek, toplumu özünden koparan “Laik-Kemalist Rejim”in sonlandırılması ve millete uymayan “Laik-Kemalist rejimden kurtuluş” çok önemlidir. Eğer “değişim”le “Yeni Türkiye” kurulacaksa, “1930’lu yıllarda biçimlenen sisteme başkaldırı”ve “mer’i rejim ve sistemle hesaplaşma” esas alınmalı; bu sistem/rejim toptan değiştirilerek milletin bünyesine uygun hale getirilmeli.

Yeni düzenin “tarihi temeller”e bağlılık üzerine kurulması çok önemli. “Köklerine bağlı bir devlet ve toplum hayatı”nın kurgulanıp hayatiyet kazandırılması, “beklenen değişim”in ana unsurları arasında.

Milletin inanç, kimlik ve kişilik değerlerine aykırı her türlü “vesayet”“korku siyaseti”,“seçkinler egemenliği”“yasal despotizm” vb. durumların tarihin çöplüğüne gömülmesi, gerçekten de “kurumsal ve hukuksal” olarak “dindar Türkiye”nin ve “özgür toplumsal irade”nin tesis edilmesi, “değişim”in ve “Yeni Türkiye”nin olmazsa olmazları arasında.

Düşmanlarının “ölsün” istediği ve “Uzun Adam” diye andığı Recep Tayyip Erdoğan şöyle diyordu:“Yarın yeni Türkiye kuruluyor, güçlü Türkiye bir kez daha küllerinden doğuyor.”

Bugün, sözünü ettiği “yarın”dır ve biz, Cumhurbaş(ba)kanı Erdoğan’dan, bu sözünü yerine getirmesini beklemeye başladık bile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Faruk Köse Arşivi