Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Yarım Asır Sonra Köyümde

Yarım Asır Sonra Köyümde

1965 yılının Ekim ortasında Kasaba( Turgutlu)’ya taşındıktan sonra, köyle irtibatım kopmadı ama günlük veya akşamlık ziyaretler dışına köyümde uzun süreli bulunmadım.

Bir kaç yazımda da bahsettiğim gibi, köyüm Osmancık, Turgutlu’nun Güneyinde ve Bozdağların Gediz ovasına kavuştuğu yamaçlardadır. Yol 1965’te açıldı; 1990’ların ortasında asfaltlandı, elektrik ise 1974’te geldi. Şehre 5 km uzaklıktaki bir köye medeniyetin imkanları bu kadar geç gelmişti yani.
Şehre taşındıktan yarım asır sonra, bu yaz 1 aydır köyümdeki yaylada  yaşıyoruz. “Köyümde” ediysem, tam köyüm değil; kız kardeşim Sabahat  ve rahmetli eşi Mustafa’nın aldığı araziye yaptırdığı yayla evindeyiz.

Sabahları ve akşamları dolaşmaya çıkıyorum. Çocukluk hatıralarım canlanıyor gözümde. Şu tepede uçakları seyrederdik... Şu çınar ağacının üstünde sincaplar gibi oradan oraya koşardık... Şu zeytinlikte zeytin, şu bademlikte badem başaklardık... Artık suyu serçe parmak kalınlığında bile akmayan  şu çeşmeden su alır, iki duvarı kalmış şu havuzda  yüzer, kuzu ve oğlakları şu yamaçta otlatır, şu tepeye doğru şahinlerin, kartalların süzülüşlerini seyrederdik...

Bunlar sadece 50 yıl öncesinin hatıraları olarak kalmış meğer... Şimdi o tarlaların çoğu artık o günlerdeki halleriyle yok.  Büyük bir kısmı el değiştirmiş ve yeni sahipleri hemen etraflarını tel örgüyle çevirmişler. Demek ki yeni sahipleri bizim veya yanımızdaki köyden değiller. Çünkü bizim köylerimizde, tarlanın etrafını dikenli tellerle çevirmek çok ayıp karşılanırdı.

Sanayi Kirliliği

Eskiden, yani yarım asır önce, yollarda pislik olarak sadece hayvan dışkıları olurdu; onlar da bir süre sonra, yol kenarlarındaki bitkileri beslemek üzere, rüzgar veya yağmur tarafından kenara itilirdi.  Yol kenarlarında sigara paketi bile olmazdı. Çünkü biz çocuklar, o paketlerden ne oyun malzemeleri çıkarırdık, ne oyun malzemeleri!... Şimdi köyümüzün yolunun iki tarafında, bol mikdarda  içecek kutuları ve yiyecek ambalajları var.  50 sene çok şeyi değiştirmiş ve eskiden hiç bir atık olmayan yol kenarları, sanayinin ve modernitenin kirleriyle donatılmış.

Sanayi ve modernite demişken, artık köylerde at, eşek ve develerin kalmadığını; bunların yerlerini, 3 tekerlekli ve kasalı “Rus Motorları”nın, traktörlerin, taksilerin ve minibüslerin aldığı görülüyor. Bunlar, aynı zamanda petrol atığı ile kirlenmiş hava demektir ama makina gücü her şeye kadir olunca, kirliliği kimse görmüyor.

Alvin Toffler’dan Ev Ekonomisi Dersine

Alvin Toffler’ın dediği gibi “Bir gün köyümüze döneceğiz ama koltuklarımızın altında bilgisayarlarımızla...” Ben de bilgisayarımla döndüm köyüme ve bütün dünya bana parmak uçlarım kadar yakındı.  Koltuk altlarımızda bilgisayarlar vardı ve köydeki pek çok evde de bilgisayar vardı ama köy doğallığı, yiyecek konusunda eskisine nazaran daha da gelişip genişleyerek devam ediyordu. Eskiden sebze kurutmaları, domates salçası, tarhana, pekmez falan yapılırdı kış ayları için, şimdi daha geniş bir alanda ev yapımı konserveler yapılıyor her evde. Katkı maddesiz ve doğal yiyecekler, köy kadınlarının maharetli ellerinde kışa hazırlanıyor.  “Ev Ekonomisi” dersinin kitabını yazıp dersini verenler bile bu kadınlar kadar ev ekonomisine katkıda bulunamıyorlar.

Köpekler

Gezmeye çıktığımda karşılaştığım köpekler yüreğimi yaktı. 50 yıl önce köydeki köpeklerin mutlaka birer sahibi olur ve hangi köpek kimindir; huyu suyu nedir bilirdik. Şimdi köyde ve yolda boynu tasmalı ama terk edilmiş, sahipsiz onlarca cins köpek var. İçlerinde süs köpekleri de var. Yumuşak zeminlerde yürümeye ve hazır mamalara alışmış bu köpekler, şimdi tabiatin kucağında, şaşkın, vahşi hayata yabancı ama ev hayatı imkanını da kaybetmiş köpekler... Pahalı ve kaliteli mamalardan sonda bir dilim kuru ekmeği büyük bir iştahla yiyen süs köpekleri...  Köyümde karşılaştığım terkedilmiş köpekleri görünce, insanların  gerçekten çok vahşi birer yaratık olduklarına ve ehlileştirme imkanı olmadığına bir daha inandım.

Tekrar Dönüş

Gaz lambasıyla ve önden çalıştırmalı külüstür bir kamyonla çıktığım köyüme, arabamla, elektrikle, bilgisayarla ve internetle döndüğümde, yarım asır öncesi tatlı bir hüzünle çöktü yüreğime. Vaktiyle ancak haftada bir gelen gazeteye karşılık, şimdi o köyde yazı yazıp gazetede yayınlıyorum.
Neyse... Burada keseyim Süheylâ...  Daha yazarsam ağlayacakmışım gibi geliyor. Rahmetli anam ve babamı, rahmetli ağabeylerimi hatırlıyorum. ... Hüzünle sevinç iç içe...

Tenimi Ağustos akşamı serinliği yalayıp geçiyor...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi