Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

İslâm Dünyası için ‘çıkış yolu’

İslâm Dünyası için ‘çıkış yolu’

Geçen hafta başladığımız konuya devam ediyoruz bugün de; ‘çıkış yolu’muzu arıyoruz...   

İslam Dünyası’nın karşı karşıya olduğu meydan okumalardan ve içinde bulunduğu girdaptan kurtuluşu için çevrenin değişmesini beklemek havandan su dövmekten farksız. Zira küresel sistem kuvvete dayanan, menfaati esas alan, adalet üretmeyen, suçluları cezalandırmayan, müeyyideleri ve mükâfatları çifte standartlı ve oligarşik bir sistem. 

Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), NATO, IMF, Afrika Birliği, Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), OECD, ASEAN, Şangay İşbirliği Örgütü, AGİT ve irili ufaklı toplamda 241 uluslararası örgütün oluşturduğu küresel sistemin etkin ve tepe kurumları İslam Dünyası’nın iradesinin âdil biçimde yansıdığı ve bu dünyanın menfaatlerini hakkaniyet ölçülerinde gözetecek bir mahiyette değil. Hatta İslam Dünyasının aktörleri tarafından kurulan ve BM’den sonra en büyük çatı kurum olan İİT bile bugün İslam Dünyası’nın içinde bulunduğu krizleri ve çatışmaları çözebilecek bir iradeden ve güçten mahrum. 

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK)’nin beş daimi üyesi neredeyse tüm uluslararası sistemi tek başına kontrol edip istedikleri süreci kilitleyebiliyor, istedikleri süreci harekete geçirebiliyor. Dünyaya hâlihazırda huzur, barış, adalet ve istikrar getirmeyen bu sisteme karşı “Dünya beşten büyüktür!” diyebilecek bir ‘sağlam irade’nin liderlik, kurumsal ve kapasite ölçeğinde gelişmesi ile ancak köklü bir inkılâp beklenebilir.  

İÇ MUHASEBE VE İRİLİŞİN ANAHTARI

Harici faktörlerin çoğunlukla İslam Dünyası aleyhine kurgulandığı bir dünyada değişimin içten dışa olmasından başka yol yok. İslam Dünyası’nın bu değişimi tetiklemesi ise soğukkanlı ve cesur bir muhasebe ile ancak mümkün olabilir. 

Tarihini, coğrafyasını, nüfusunu ve kültürünü harmanlayarak güce dönüştürmenin anahtarı da bu muhasebede. Zaman ve mekânı yeniden hakikate uygun bir şekilde idrâk etmenin yolu da bu muhasebeden geçmekte. Gücün zaruri şartları olan askerî, ekonomik, teknolojik kapasiteyi artırmanın çaresi de bu muhasebeyi yapmaktan geçiyor. Ama tüm bunları yaptıracak formül ise ‘insan’ unsuruna bağlı. 

Kimlik bunalımı yaşamayan, özgüven sahibi, tarihine ve kültürüne dost, taklitten ziyade tahkike meyilli, müspet ve dinî ilimlerle mücehhez, maddi ve manevî anlamda donanımlı genç nesillerin yetişmesiyle tüm bu unsurlar stratejik bir planlama ve stratejik bir zihniyetle ve kuvvetli ve kudretli Sağlam Bir İrade ile İslam Dünyasını uluslararası sistemin merkezine sürükleyebilir. 

Kapalı kapıları açacak doğru anahtar bu olmakla birlikte kapıların açılmaması için birtakım kirli ve paslı kilitlerin bulunduğu ve kapıların arkasında birtakım yığınaklar yapılıp tuzaklar kurulduğunu da bilmek gerek. 

ADALET, MEŞRÛİYET, HÜRRİYET, İTTİHAD 

Beşerî sermayenin gücünün siyasî ve ekonomik sisteme aksetmesi ise ancak meşru ve halka dayalı bir sistem için gerekli bazı değerler uğruna mücadele etmekle mümkün. Dünyanın en donanımlı nesillerini yetiştirebilirsiniz, ancak bu nesillere dâvâ ve mücadele şuuru vermezseniz bu donanımın bir anlamı olmaz. Adalet, meşruiyet, hürriyet ve ittihad için her türlü fedakârlığa ve bedel ödemeye hazır bir bilinçle ancak beşeri sermayenin gücü inkılâp yapıcı, inşâ edici, basîretli ve ferasetli bir hüviyeti ve karakteri netice verebilir. 

Böyle bir karakter ancak himmetini milleti bilir ve vatanı, milleti ve ümmeti için kendini feda edecek bir olgunluğa erişebilir. Böyle bir karakter ancak vicdanların sesini terennüm edebilir ve vesayetin her türlüsüyle mücadele edebilir. Böyle bir karakter ancak istibdatla, zorbalıkla, ırkçılıkla savaşabilir. 

Devam edeceğiz... 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi