D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

En yoksul şehir Ankara!

En yoksul şehir Ankara!

Türkiye’nin en zengin şehri hangisi? 

Bu sorunun cevabını vermek kolay: Elbette İstanbul! En kalabalık nüfus onda, en çok vergi veren şehir orası. Tarihi zengin, ne kadar tahrib edilse de, tabiatı da hâlâ kendini gösteriyor… Büyükşehir belediyesi güzel İstanbul’a yakışır işler yapıyor. Şehri ağaçlar, çiçekler, lâlelerle tezyin ediyor. 

İstanbul aynı zamanda kültür zengini bir şehir. 

İstanbul’un ardından Ankara’nın gelmesi gerekiyor değil mi? Başkent olduğu için değil tabii. Türkiye’nin nüfusça en kalabalık ikinci şehri Ankara. Ekonomide de ikinci mi, bilemiyorum. Fakat yukarılarda olduğu kesin. Ya kültürde?

Ankara Türkiye’nin kültürde en yoksul şehri! 

Elbette Ankara’nın bir kültürel hayatı var. Çok sayıda gönüllü kuruluş, devletin kültür kurumları ve belediyelerin kültür hayatına katkıları var. Burada “Büyükşehir hariç” dememiz gerekiyor. 

Ankara Büyükşehir belediyesi, Ankara’yı kültürel anlamda yoksullaştıran bir kurum. Kendisi yapmaz; yaparsa, en alt seviyede yapar, yaptıkları hatalarla doludur; “yapmasa daha iyi olur” diyeceğiniz gelir. Yapanlara destek vermez, elinden gelirse engeller. Eğer bir desteği varsa, yine en alt seviyede faaliyetlere verir. 

Ankara Büyükşehir’in bedava dağıtılan bol resimli bir bülteni var. Son sayısının başlığı: “Başkent bulvarlarında Şanzelize güzelliği.” 

Evet Ankara Türkiye’nin başkenti. Ankara parodisi bir dizi vardı, Dikmen adlı. Bu Dikmen şahıs ismi, malûm Ankara’da yer ismidir. Esasen, sıfattır, “dikce” demektir. Dikmen’i bilenler bu sıfatın bu mahalle uygunluğunu da bilirler. 

Bu yer adını kişi adına çeviren senarist, kabasaba bir Ankaralı, İstanbul’a artist olmak için giden bir karakter icad ediyor. Bu nasıl bir Ankaralı, hani “Ankarlı” feşmekan, filan diye türetilmiş bir hayli müzikten bibehre “sanatçı” var ya. Bütün işleri argo sözler uydurup kıç çalkalamak olan. Onlara benzer birini almış, güya o halk müziğini temsil ediyor, karşısında da batı müziğini temsil eden bir hatun… İkisi de temsil ettikleri müziğin en sığ, en basit taraflarını öne çıkarıyor. İki sığlık ve iki hamakat yarışıyor, dah sığ olan ve hamakatta daha ileride olan kazanıyor. Tabii Dikmen, yani Ankaralı daha saf, cahil, tesadüfler onu kazandırıyor!

Böyle saçma salak bir dizi. Ankaralı Dikmen’in şarkısı da “Bize her yer Şanzelize!” Bu saçma salak Ankara parodisini Ankara Büyükşehir belediyesi hayata geçiriyor!

“Nasıl olur?” demeyin. Bal gibi oluyor!

Şanzelize (Champs-Elysées), malûm Paris’in meşhur bulvarı… Tarihî mekânların, sarayların bölgesinde, aynı zamanda meşhur mağazaların bulvarı… Meğer bu bulvarın ağaçları da meşhur muş! Ağaçların meşhurluğu, tepelerinin kesilmesi ve yanlarının budanması olmalı.

Ankara Büyükşehir belediyesi, yurtdışından bilmem kaç bin tane ağaç ithal etmiş ve Ankara’nın caddelerine dikmiş. Bunun kaç trilyonluk vurgun olduğu bahsini geçiyorum. Neden yurtdışından ağaç ithal edildiğine verilen cevabı geçmiyorum: “Efendim böyle yetişmiş ağaçlar yurtdışında bulunuyor!”

Bundan 25 sene evel bu mazeret geçerliydi. Şimdi çeyrek asır içinde, bir belediye başkanı kendi ağacını yetiştirip dışarıya ihraç edemiyorsa, hiçbir mazeretin ardına saklanamaz! 

Ankara’yı Paris’e benzetmek! En süfli hatta müptezel bir kompleks! Zaten bir zamanlar birileri başka tarafından tutturarak Ankara’ya “doğunun Paris’i” diyorlardı.

Bu aşağılık kompleksi Büyükşehiri fena halde etkilemiş. Bir ülke ki, caddelerini hâlâ batının caddelerine benzetmekle övünüyor, bir Başkent ki, caddelerinde kendi ağaçları, parklarında kendine mahsus peyzajı yok. Kısacası kendi kimliği yok!

Bunlar çınar bile dikseler Osmanlı çınarı dikmezler! 

Orta Anadolu’nun peyzajı… Eskiden kavak (selvi) ve söğüt ağırlıklı idi. Şimdi bu ağaçlar şehirler için pek uygun bulunmuyor. Fakat bunların güzelliğini Genelkurmay’ın önünden geçerken temaşa edebilirsiniz. 

İlle kavağa söğüde takılıp kalmayalım. Çınara, selviye ağırlık verelim. Ankara ikliminde her türlü iğne yapraklı ağaç yetişiyor. Ankara’ya uygun selvi veya benzeri ağaçlar bulalım. 

Türk peyzajında, ağaçları tabii haliyle görebiliriz, adeta eziyete maruz kalmış, kalıba sokulmuş şekliyle değil! 

Ankara’nın zengin kültürünü kavramaya güç yetiremeyen Büyükşehir, uydurma, basit ve türedi “Ankara’nın bağları” ezgisiyle sağını solunu oynatıyor, o bayağılıkları besliyor ve kendisi de o sığ kültürün ötesine geçemiyor. 

Sorumuz şu: Ankara 25 yılda kültürel anlamda ne kadar yoksullaştı? 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi