Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Yeni inşa dönemi

Yeni inşa dönemi

Son 3 günde, Türkiye’nin geleceği için çok önemli konuşmalar yapıldı. 

Tayyip beyin yaptığı konuşmalar ve Anıtkabir defterine yazdığı metin, Ahmet Davutoğlu’nun konuşmaları ve Abdullah Gül’ün konuşması, Türkiye’de bir devrin bittiğinin tespiti ve ifadeleriydi. 

Kriz Beklentileri

Yapılan konuşmalarda, iktidar içinde ANAP benzeri  kriz olacağını tahmin edenler yanıldı. ANAP’ta, Özal’ın cumhurbaşkanı olmasından sonra, partide kalanlar homojen bir yapı göstermiyorlardı. Ak Parti’deki homojenliği ifade eden “dava” kelimesi, Erdoğan’ın da Gül’ün de Davutoğlu’nun da konuşmalarının mihveri idi. Bir dava etrafında birleşenler, teferruat yüzünden birbirlerine düşmezler. Erdoğan ve Gül’ün konuşmalarında “dava”nın yanı sıra “kardeşim” kelimesi, bütün konuşmaları ısıtan bir sıcak su hattı gibiydi. Böyle bir durum arz eden partide, ANAP benzeri çatlaklar olmazdı.

Meşruiyet Sorunu

Erdoğan’ın Olağanüstü Kongrede yaptığı konuşmasındaki en önemli tespit, “meşruiyet sorunu” idi. Millet başka güncel tespitlere takılıp kaldı ama cumhuriyet tarihinde, yerli düşünceye zenci muamelesi yapan ve kendilerine has meşruiyet alanı yaratıp başkalarını yok sayan partizan cumhuriyetçilerin döneminin kapandığını söylemek; yeni dönemde toplumsal meşruiyetin amaçlanacağını ifade etmek, çok önemliydi. Yeni Türkiye tartışmaları bence bu meşruiyet kavramı ve alanı üzerinden yapılmalı. 

İkinci İnşa Dönemi

Ben esas itibariyle inşacı zihniyete karşıyım. Sosyal olgularda kendiliğindenliğin olmasını daha tabii ve daha insanî bulurum. Fakat istesek de istemesek de, 28 Ağustos 2014 gününden itibaren, 1925’lerde başlayan birinci inşa döneminin olumsuzluklarının kaldırılıp, manevî, kültürel ve sosyal kodlarımızın gerçek habitatına kavuşması için, yeni patikalar açılması şart.  

İkinci inşa döneminde, ilk inşa döneminde yapılan hatalar yapılmamalıdır. Yani, devlet “buyurgan devlet” değil, “ortam ve imkan sağlayan devlet” olmalı; 19. ve 20. yüzyıllarda pozitivist modernitenin ürettiği bütün değerler ve terminoloji terk edilmeli; yeni çağa göre yeni bir dil geliştirilmelidir.

İkinci inşa döneminde bu yapılacaktır ve bunu yapacak olan kişi de Davutoğlu’dur. Ak Parti, Davutoğlu’nun genel başkanlığı ve başbakanlığı konusunda doğru karar vererek, değişimin fitilini ateşlemiştir.

Tayyip bey zamanı (2012-2014) değişimin yaşandığı ama siyaset dilinin nisbeten 20. yüzyıla kodlandığı bir dönemdi. Çünkü Tayyip bey o ortamın çocuğu idi ve yerellik ve özgünlüğün verdiği heyecana evrensellik katamamıştı. 

Davutoğlu şimdi yerellik ve özgünlüğe evrensellik katacaktır. Bunun ilk tezahürü kavramsal ve terimsel alanda cereyan etmelidir. Yeni yüzyıl Türkiye’sinin sorunları, eski dille izah edilemez; bu dertlere eski dille çözüm üretilemez.  Devlet, millet, egemenlik, sosyal yapı, siyasal sistem tarifleri yeniden yapılmalıdır. Yani mevcut sosyal ontoloji ve epistemoloji olduğu gibi değişmeli, buna bağlı olarak bütün ezberler bozulup yeni bir düşünce “level”ına yükselmeliyiz. Mesela “kurucu irade” kavramı, ontolojik olarak devre dışı kalmalı; bunun yerine “olgusal ve evrensel süreç” zihniyeti inşa edilmelidir. “Kurucu irade” zihniyeti, bizi dünyadan kopardı, içimize hapsetti ve bu yüzden milletimiz 90 yılda pek çok insanî değeri ıskaladı. 

Ben yeni inşa döneminde, bu dediklerimin olacağına inanıyorum. Çünkü Davutoğlu’nun şu iki cümlesinde bunun işaret fişeğini gördüm: “Şimdi büyük bir yeni kültürel uyanışın arifesindeyiz. Bu yeni kültürel uyanış, insanlığın temel değerler itibarıyla varoluşsal ve epistemolojik problemlerle karşı karşıya kaldığı bir  dönemde bütün insanlığa evrensel bir medeniyet çağrısı yapacak bir uyanış.”   

Yeni inşa dönemi hayırlı olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi