Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Osmanlı’nın güç kaynağı nedir?

Osmanlı’nın güç kaynağı nedir?

Sık sık, yüz yıllar evvel Fatih’in Rum azınlıklara tanıdığı insanca hak ve hürriyetlere hasret bırakılan, başları örtülü olarak okumak gibi en tabiî haklarını kullanamaz hale getirilen, dünya demokrasi tarihini Yunan mitolojisi, yahut Ergenekon efsanesi okur gibi bir masal âlemine dalma duygusuyla okumaya mahkûm edilen yeni neslin, bu meyanda hepimizin, Fatih döneminden, bilhassa da Fatih’in mânevî dünyasından öğrenecek çok şeyimiz vardır.

Yeri geldiği için belirtmek ihtiyacındayım ki, din, dil, tarih, san’at, gelenek ve göreneklerimiz başta olmak üzere iftihar vesilelerimizden, kuvvet ve kudret kaynaklarımızdan düpedüz kaçırılışımızın, öz medeniyet dünyamızdan koparılıp yabancı bir medeniyete entegre edilişimizin faturası sadece bir birimize kıymak olmamış (terör), aynı zamanda güç kaynaklarımızın da kurumasını sonuç vermiştir.

Bugün milletimizin en büyük ıstırabı, kendisi farkında olsun olmasın, haşmetli geçmişiyle, kültür ve medeniyetiyle, diniyle, diliyle, kısacası öz kaynaklarıyla irtibatının koparılmış olunmasıdır...

Bunun tabiî neticesi de millî heyecanı, aksiyonu ve şuuru kaybetmek oldu. 

Büyük bir ruh hamlesine muhtacız…

Bu hamleyi gerçekleştirebilmek, büyük ölçüde, mazide gerçekleştirilmiş aynı ruh hamlelerini idrake bağlıdır. 

Gençliğimizi tekrar imar, inşa edemez de hamle çizgisinde buluşturamazsak, dâvâyı kaybederiz. Çünkü yapıcılık imkânlarını ellerinden aldıran kütleler yıkıcılığa meyleder. 

Kâinatın boşluk kabul etmediği kanununu da buna eklemek durumundayız.

Tekrar ayağa kalkabilmemiz için, Fatih’in yalnız şu mefkûresini mâneviyat plânında tefekkür edip gereğini yapmak bile yeterli olabilir:

“Dünyada tek bir din, tek bir devlet, tek bir padişah ve İstanbul da cihânın payitahtı olmalıdır.”

Böylesine geniş, hatta ilk bakışta muhteris bir muhayyile taşıyan insan acaba nasıl biriydi?

İtalyan tarihçi Langostu, Fatih’in 26 yaş halini şöyle tarif ve tasvir ediyor:

“İnce yüzlü, uzunca boylu; güleç, şiddetli bir öğrenme ihtirasına sahip ve âlicenaptır. Dâimâ kendinden emin ve inatçıdır. (İhlâsla, sebatla inadı hep karıştırırlar). Türkçe, Rumca ve Slavca (Bizanslı tarihçi Kritovulas’a göre Arapça, Farsça, İbranice ve Keldanice de bunlara dahil) konuşuyordu. Harp sanatından çok hoşlanırdı. Her şeyi öğrenmek isteyen zeki bir araştırıcıydı. Sefahati yoktu, nefsine hâkim ve uyanıktı. Soğuğa, sıcağa, açlığa, susuzluğa ve yorgunluğa karşı dayanıklıydı.” (Feth-i Mübîn, Paul Wittek, İ.E. Dergisi, II. 1956)…

İstanbul’a yalnız İslâm yahut Türk dünyasından ilim adamları getirmekle kalmadı, Rum ve İtalya’dan da âlim getirtti. 

Onlara din, ırk, mezhep ayırımı yapmadan, tıpkı kendi hocaları gibi hürmet gösteriyor, onları koruyordu. 

Bu davranışı, ilim ve medeniyetin hiçbir devletin, hiçbir hükümdarın tekelinde olamayacağına, bunların insanların ortak malı olduğuna inandığını gösterir. 

Sarayına aldığı Rum bilgin Yorgi Amirukis’le oğluna Batlamyus coğrafyası esaslarına göre Arapça ve Rumca iki dünya haritası hazırlama görevini vermiş, gerektiği zaman Amirukis’le tartışmış, coğrafya bilgisine, dünyada parmakla gösterilen bir coğrafya uzmanını hayran etmişti. 

Devrinde bilhassa İstanbul’da hummalı bir çalışma vardı. 

Çeşitli dillerden temel eserler tercüme ediliyor, yeni edebiyat mahsulleri vücuda getiriliyor, bir yandan maddî yönden İstanbul imar edilip bir mimarî âbîde haline getirilirken, bir yandan da kültür ve eğitim alanında, reform seviyesinde hamleler yapılıyordu.

Ve hepsinin başında genç Padişah vardı. Her yana koşuyor, her şeye yetiyordu. Çünkü az uyuyor, az yiyor, nefsine az zaman ayırıyor, büyük bir hasret ve hararetle çalışıyordu.

Çalışan kazanır…

Her çalışan kazanamasa da, kazananlar tembeller arasından değil, çalışanlar arasından çıkar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi