D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Birileri “Mağlubiyet ideolojisi”nin bittiğinin farkında değil!

Birileri “Mağlubiyet ideolojisi”nin bittiğinin farkında değil!

Bir zamanlar, “bu tarihle olmuyor, çünkü bizim durumumuzu açıklamıyor” denildi. O zaman yeni bir tarih imal edildi. Okullarda hâlâ bu üretilmiş tarih okutuluyor!

Bu tarih Osmanlı’nın yıkılışını, Cumhuriyetin kuruluşunu, inkılâpları... en kolay yoldan izah ediyor. 

“Osmanlı geri idi yıkıldı, ileri hamle cumhuriyetti, ilan edildi, inkılaplar bizi muasır medeniyet seviyesine (veya üstüne) çıkardı...”

Öyleyse sorun yok!

Veya esas mesele ne? 

İleri cumhuriyet, neden halktan korktu da dikta yönetimine evrildi? Zaferi kazandıran milletin değerleri Cumhuriyet’ten sonra neden terk edildi? Hatta düşman addedildi? 

Zafere kadar, milletle el ele, milletin değerleri ile barışık; zaferden sonra millet düşman, milletin değerleri geri! Güya millet hâkimiyeti prensibi esas, fakat bürokratik seçkinlerin hâkimiyeti yürürlükte. Cumhuriyet’ten sonra halkıyla ve değerleriyle barışık bir yönetim kurulsa idi, Türkiye kısa zamanda derlenip toparlanabilirdi. Halkın katılımı ülkeyi gerçekten ayağa kaldırırdı. 

Asıl çelişkiyi şurada aramak lâzım: Cumhuriyet, askerî bir zafer ve diplomatik bir mağlubiyet üzerine kuruldu. Zaferin sahipleri kendi hâkimiyetlerini düşmana kabul ettirmek için Lozan’da –açık veya gizli-büyük tavizler verdiler. Bu sonuç resmi ideoloji ile halka benimsetilmek istendi. Bu ideoloji bir savaş sonrası ideolojisi idi, mağlubiyeti galibiyet gibi gösteren bir ideoloji idi. Kısacası “mağlubiyet ideolojisi” idi!

On yıllar boyunca nesiller mağlubiyeti galibiyet gibi öğrendiler. Cumhuriyetin devrimleri, ancak mağlubiyet psikolojisi ile izah edilebilir. Düşmanın husumetinden kurtulmak için ona düşman görünmeyecek bir kimlik oluşturulmalı. 

Düşmana benzemek için neler yaptık? Kılığımızı kıyafetimizi, alfabemizi, dilimizi, düşmanı korkutan kurumlarımızı ortadan kaldırdık. Hatta daha ileri gittik, ırken onlar gibi olduğumuzu, âri ırktan geldiğimizi, dilimizin onların dil grubundan, Hind-Avrupa dillerinden olduğunu iddia etmeye kadar vardık. 

Bu ideoloji içeride eğitim-öğretim ve iletişim sistemi kullanılarak benimsetildi. Tek parti döneminde işler kolaydı, resmi doğruları eleştirmek, yanlışlamak mümkün değildi. Ya demokratik sistemde? Türkiye ideolojiyi bir kenara bırakıp demokrasiye geçse idi, kaybettiği zamanı telafi edecek ve hız kazanacaktı. 

Bütün demokratik yönetimlerin tepesinde ideoloji demoklesin kılıcı gibi tutuldu. Zaman zaman kılıç seçilmişlerin tepesine indirildi. 1. Dünya savaşından sonra dünya sistemini kuranlar, haritaları çizenler, 2. Dünya savaşından sonra da Türkiye’de mağlubiyet ideolojisinin varlığını desteklediler. Onların sisteminde Türkiye doğu batı çatışmasının tampon bölgesi idi. Sovyetlerle bir savaşta, Anadolu’nın savunması Toroslardan başlayacaktı. Çünkü asıl engellenmesi gereken, Sovyetlerin Akdenize inmesi idi. 

Doğu batı, komünist kapitalist çatışmasına dayanan dünya sistemi yıkılınca, Türkiye mağlubiyet ideolojisi ile baş başa kaldı. Bu ideolojinin dış desteği ortadan kalktı. 21. Yüzyıla yaklaşan ülkenin bu ideoloji ile yönetilmesi yönünde son hamle 28 Şubat’tı. İdeolojinin restorasyonu için yapılan hamleler boşa çıktı, çünkü 20. yüzyılın şartlarında kurgulanan mağlubiyet ideolojisi ile 21. yüzyılda yapılabilecek bir şey yoktu. Halk 2007 seçimlerinde son kale olarak laikliğe sığınmış olan mağlubiyet ideolojisinin defterini dürdü. Türkiye bu anlamda geri dönülemez bir yola girdi. Ülkeyi ve dünyayı doğru okumanın üzerinde engeller kalktı. 

Bunun hâlâ farkında olmayanlar var!

Şimdi Türkiye, tarihini doğru anlamak yolunda adımlar atıyor. O zaman Cumhuriyet’in darbe şeklinde ilanı değil, 1920 Meclisi’nin açılışı önem kazanıyor.

Tarihe buradan bağlandığınız zaman, devamlılık konusunda sıkıntı kalmıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi