M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Hep Devlet Suçludur

Hep Devlet Suçludur

Bu memlekette ne kadar kötülük varsa, bir eksiksiz bunların hepsinin suçu devlete aittir. Birkaç örnek vermek istiyorum.

Merdiven altı bir bitkisel ilaç üretim yerinde uyduruk bir şurup yapılıyor. İnternette reklamlar, bu şurubu içen biri ölüyor yahut felç oluyor. Suç devletindir. Çünkü şişenin üzerinde filan bakanlığı ruhsatıyla yazılmaktadır. Başka bir örnek: Otomobili sürerken cep telefonuyla konuşuyor, kaza yapıyor, ölen, yaralanan… Suç devletindir. Çünkü devlet kanun nizam çıkartmış, “Sürücüler vasıta kullanırken telefonla konuşamaz” diyor, gereken denetimler yapılmıyor, cezalar verilmiyor, kazalar oluyor.

Meteoroloji “Marmara’da fırtına olacak” diye haber vermiş, plajda deniz bisikleti diye saçma sapan şeytan işi vasıtalar kiralanıyor. Uyarılara aldırmayan beş genç bunlardan bir tane kiralıyor, denize açılıyor, bisiklet batıyor, gençler boğuluyor. Suçlu yine devlettir. Bu kazadan sonra bisikletleri topladılar ama iş işten geçmişti.

Markette kavanoz içinde çok ucuz acayip ballar satılıyor. Yahu, bu kadar ucuza bal olmaz. Arada bir tahliller yapılıyor, bal değil, bal aromalı glikoz veya mısır şurubu… Bu sahte balları yiyenler hastalanıyor. Bunun suçu devlete aittir. Bir yığın kanun, tüzük çıkarmış, bunları hayata geçirmiyor.

Bir otomobil, otoyolda hızla gidiyor. Sürücü burnunu bir kâğıt mendile silip pencereden asfalta atıyor. Birinci suçlu devlettir.

Çılgın bir sürücü sağlaya sollaya zikzak yaparak deliler gibi otomobil sürüyor. Sonunca feci bir kaza oluyor. Suçlu devlettir.

İki aylık çocuğu motosiklete bindiriyorlar. Kaza oluyor, çocuk düşüp ölüyor. Suçlu devlet.

Eşek etinden köfte yapılıyor. Suçlu devlet.

İnşaat çöküyor. Suçlu devlet.

Akşam karanlık basınca büyük şehrin bazı yerlerinde karı kız satışları başlıyor. Suçlu devlet.

Hastanelerde fotoğraf çektirir gibi hiç lüzumu olmadığı halde sonografi mi, monografi mi neyse o çektiriliyor. Suçlu devlet.

Delikanlının elinde kapı gibi lise diploması var. Bir sayfa yazı yazıyor, otuz tane imla ve noktalama hatası yapıyor. Suçlu devlet.

Binlerce örnek verebilirim. Türkiye’deki bütün kanunsuzlukların, kuralsızlıkların, suçların, aksaklıkların, kabahatlerin, yolsuzlukların, kötülüklerin baş suçlusu devlettir.

Devlet kendi kanunlarını uygulamıyor.

Devlet gereken denetimleri yapmıyor.

Devlet suçluları herkese ibret olacak, herkesi korkutacak şekilde gereği gibi cezalandırmıyor.

Devlet, yasak olduğu halde, kışın buzlu yollara kabak lastikle otomobil, otobüs çıkmasına göz yumuyor.

Devlet 1500 kişilik polis ordularıyla baskın yapıyor, bonzai işinin mafya başlarını yakalayamıyor.

Bursa’da sersem ve şaşkın bir sürücü otomobiliyle durağa giriyor. Beş zavallı kadını öldürüyor, suçlu tutuklanıyor, on ay sonra serbest bırakılıyor. Can başına iki ay!..

Sahte kanser ilaçları internetten astronomik fiyatlara satılıyor, devlet önleyemiyor.

İstanbul’da trafik felç olmuş, devlet belediye zabıta yok.

Bir yerde bir bardaklık küçük şişe maden suyu on beş liraya satılıyor, devlet seyrine bakıyor.

İlacın, konservenin, içeceğin, gıda maddesinin ambalajında yazılı olanlar ile içindekiler birbirini tutmuyor. Peki, devlet ne yapıyor?

İstanbul plajlarının çoğunun suları, mikroplu… Çoluk çocuk halk denize gidip eğleniyor. Devlet neredesin?

Almanya’da, Norveç’te, İsveç’te, İsviçre’de devletler var. Mesela Almanya’da otomobil sürerken cep telefonuyla konuşabilir misiniz? Emniyet kemerinizi bağlamadan arabayı hareket ettirebilir misiniz? Gecenin bir saatinden sonra çivi çakmak suretiyle veya başka şekilde gürültü çıkartabilir misiniz? O devletler öyle kolay kolay suç işletmezler.

ABD’de uyduruk bir ilaç yüzünden bir kimse mağdur olsa mahkemeler milyon dolarlık tazminata hükmeder, sahtekârların dünyasını karartır.

Devlet kendi kanunlarını, tüzüklerini, talimatnamelerini bütün gücüyle, devamlı şekilde uygulamadıkça suçlu kalmaya devam edecektir.

Devletin ilgili bakanlıkları, belediyeler; bütün gıda maddelerini, içecekleri en sıkı şekilde hiç aralık vermeden denetlemek zorundadır.

Suçlular, sahtekârlar, düzenbazlar gereği şekilde başkalarına ibret olacak, suçlu adaylarını korkutacak şekilde cezalandırılmazsa bu memleket düzelmez.

Halk kötülükleri, aksaklıkları, denetimsizliği, kanunların uygulanmamasını, gereği gibi ve yeterli şekilde protesto etmezse rezalet, kepazelik, mağduriyet içinde yaşamaya mahkûmdur.

Bir ara beş kilo halis (!) balı yüz liraya satıyorlardı, yanında bedavadan bir de hediye… Şikâyetler oldu, sahte firmalara ufak tefek cezalar verildi. Ne yaptılar? Marka değişikliğiyle biraz sonra yine piyasaya çıktılar. Ah devlet, neredesin?

Halka eşek eti, evcil domuz eti, yaban domuzu eti yediriliyor. Halka sahte bal yediriliyor. Hemen hemen bütün gıda maddelerinde ve içeceklerde yüzlerce çeşit kimyevi madde, aroma, koruyucu, boya var.

Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat alamayanlar, Hayvan Bakanlığı’ndan ruhsat alıyor.

Bakanlık Müslüman halka domuz ve eşek eti yedirenleri teşhir ediyormuş… Sevsinler!.. Bu suçu işleyenler yerin yedi katı dibine sokulmadıkça asıl suçlu hep devlet olacaktır.

(İkinci yazı)

Siyasete Dair

SALONUMUN duvarlarında hat levhaları var. Onlardan birinde “Euzü billahi mineş Şeytan ves siyase” yazılı.

Siyaset yapmamak da bir tür siyasettir.

Zamanımızda üç konu ayağa düştü: Birincisi futboldur… Futbolun ayağa düşmesi çok normaldir, çünkü adı üstünde ayak oyunudur.

İkincisi siyasettir. Bir ülke halkının büyük çoğunluğunun, olup bitenlerin içyüzünü bilmeden yoğun siyaset dedikoduları yapması, o ülke için büyük bir felakettir.

Üçüncüsü dindir. Maalesef on yıllardan beri on milyonlarca halk dinî-islamî konuları mıncıklayıp duruyor.

Ülkemizin kültür seviyesi çok düştü. Bazı toplumlarda hem bilenler konuşur, hem bilmeyenler. Bizde ise bilenler susuyor veya susturuluyor, bilmeyenler alabildiğine konuşuyor.

Bendeniz siyaset uzmanı değilim. Siyasetin büsbütün cahili de değilim. Bazı çok önemli gerçekleri biliyorum ama yazmıyorum, konuşmuyorum. Siyaset ordinaryüs profesörleri adamı boğarlar.

Halk siyasetle meşgul olmasın mı? Öyle bir şey demedim. Meşgul olsun ama ciddî şekilde. Uzmanlar siyaset konusunda analizler yapsınlar, hadiselerin iç yüzünü araştırsınlar, olup bitenlere ışık tutsunlar, halk da bunları okusun.

Bir ülkenin siyasetini anlamak için tarihini, kültürünü iyi bilmek gerek. Lozanı bilmeden bugünü anlayamazsınız… Türkiyedeki Kriptolar hakkında yeterli miktarda sağlam bilgiye sahip olmazsanız yine anlayamazsınız.

Bugünkü Türkiyeyi anlamak için 1920’lerin Başhahamı Hayim Nahumu bilmek gerekir.

Pakradunileri bilmeden modern, laik, Kemalist, çağdaş Türkiyeyi anlamak ne mümkün…

Bizde ciddî siyaset kültürü yok, siyaset magazini var.

Siyaset magaziniyle olup bitenlerin içyüzünü anlamak mümkün olmaz.

En iyisi bu konuda uzak durmak…

2.9.2014

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi