Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Yeni Türkiye ve üniversiteler

Yeni Türkiye ve üniversiteler

Bazıları kabul etmekte zorlanıyor ama Tükiye, artık eski Türkiye değil. Cumhuriyeti de numaralandırmaya gerek yok. Sanki işe sıfırdan başlıyor gibi başlamamız lazım. Çünkü aradaki 91 yıllık dönemin en az 80 yılı, hatırlanması bile insana utanç veren travmatik olaylarla dolu. Numaralandırma yaparak o travmatik döneme bir değer atfetmeyelim; başlamışken sıfırdan ve yeniden başlayalım. 

İlk yapılacak iş, Osmanlı ile helalleşmektir. Yakın zamanda, herhangi bir iktidardan, “Osmanlı barışı” (pax Ottomana) ve medeniyeti tesisini beklemiyoruz. Mevcut durumda bu imkânsız. 80 yıldır, habitatımıza giden yollar kapatıldı; hafızalarımız berhava edildi; değerlerimiz yerle bir edildi. Böyle bir toplum ve böyle bir toplumun şekillendirdiği iktidarlar,  “medeniyet projesi” üretip tesis edemez; sadece patikalar açarlar. Yakın zaman iktidarlarından ve mesela gelecekteki en az 15-20 senelik iktidarlardan, habitatımıza giden patikaları açmasını bekleyeceğiz; otobanları açmasını değil.

Medeniyet çağımızı yeniden yorumlayıp tesis etmenin ve eski medeniyetimizin küllerinden yeni bir medeniyet üretmemizin yolları, akademyadan geçer. Akademya, bütün ülkelerin en dinamik toplum kesitinin olduğu toplumsal katmandır. Öğrencisiyle, akademisyeniyle dinamik bir katman. (“Bizde de dinamiktir” falan demiyoruz elbette. Bütün dünyada dinamiktir; bizde de dinamik olması lazımdır.)

Yeni Türkiye’yi inşa ederken faydalanılacak en dinamik güç üniversitelerdir. 

Üzerindeki ölü toprağı süpürülmüş, kılcal damarlarına kadar taze bir kan deveranı sağlanmış, ruhu yeni heyecanlarla havalanmış, muhayyilesi yeni ve gerçekçi hayallerle kanatlanmış bir üniversite...

Hocasıyla, asistanıyla, öğrencisiyle, yeni bir medeniyetin eşiğinde olmanın idrakinde ve sorumluluğunda bir üniversite...

Başta rektörlük seçimleri olmak üzere, pek çok zayıflatıcı ve yıpratıcı etkenden arınmış, sadece bilgi ve bu bilgilere bağlı heyecanlar, hikâyeler üretebilen üniversite...

Bütün bunları yaparken, hem evrensele uzanan hem de yereli yücelten bir zihniyetle imtizaç etmiş bir üniversite... 

Halkının diniyle, diliyle, türküleriyle, tarihiyle kavga etmeyen bir üniversite...

Toplumsal itibarı ve etkisi arttırılmış, ürettiği bilgilerin insanlığa mâl olduğu bir üniversite...

Elbette böyle bir üniversite zihniyeti, yeni rönesanslara gebe toplumların olmazsa olmazlarındandır. 

Türkiye’deki üniversitelerin yeni Türkiye heyecanıyla müstağrak olması için, YÖK dahil bütün sistemin, travmatik hatıralarla dolu eskiyle irtibatı kalmayacak şekilde değiştirilmesi gerekmektedir. 

Türkiye’ye ufuk açma iddiasını ispatlamış bir Cumhurbaşkanı, Profesör bir Başbakan ve Profesör bir Millî Eğitim Bakanı varken bütün bunlar niye olmasın ki?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi