Prof. Dr. Şaban Şimşek

Prof. Dr. Şaban Şimşek

Bu ne İŞ-İD dir!? (1)

Bu ne İŞ-İD dir!? (1)

Birkaç hafta gün önce “Şimdi, gerçek gündeme dönmek zamanı; içeride, dışarıda çok sorunlarımız var çünkü. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarını kritik etmekten, bu seçimlerdeki ağır yenilgilerini Sayın Abdullah Gül’ün son açıklamasıyla şimdilik de olsa atlatan CHP, MHP ve hatta Pensilvanya’nın içine düştüğü zor durumu konuşmaktan, AK Parti’nin ve Hükümetin geleceğine yönelik ihtimallerle yatıp kalkmaktan kurtulmak gerek.“ diye başlamıştım bu yazıya. Çeşitli sebeplerle tamamlayamamıştım onu ama geçen bu süre içerisinde, ülkemizde, Ortadoğu’da ve dünyada o kadar çok siyasi gelişmeler oldu ki, inanılmaz. Bunları değerlendirmek için işi gücü bırakıp onlarla yatıp kalkmak gerekiyor.

Şüphesiz, gerçekten de bugünlerdeki sorunlarımızdan en önemlilerinden biri(bence insani yönü ve halen tutsak bulunan başkonsolosluk personelimiz de düşünülürse en önemlisi) Irak ve Suriye’deki fiili durum ve bunun merkezindeki güç; İŞİD.

Peki, nedir bu İŞİD denilen nesne?..

Kendini bir devlet ve üstelik İslam’la isimlendiren bir devlet ve tam da bu noktada, Obama’nın aylar sonra olaya ciddi(!) şekilde ilgi duymasına  ve  yaptıklarının İslam diniyle bağdaşmadığını söylemesine rağmen (Amerikalı gazetecilerin kafalarının kesilmesiyle ilgili olsa gerek) onu İslam’la özdeşleştirme gayretinde olan bir dünya!.. Buna Cameron da eklendi bugünlerde; yine kendilerinden bir yardım kurumu elemanının (maalesef) kafasının kesilmesinden sonra tabii. Son olarak da Merkel, birkaç gün önce, bu örgütün tüm faaliyetlerinin Almanya’da yasaklandığını söyledi! (Demek ki bu örgüt Almanya’da faaliyet halindeymiş ve bu zamana kadar da serbestçe bu faaliyetleri yürütmüş!) O da, kendi ülkesinden  İŞİD adına Suriye ve Irak’a savaşmaya gidip geri döneceklerin tedhiş olayları yapabileceklerinden korkuyor herhalde!??

İŞİD, dünyanın çeşitli ülkelerinden Ortadoğu’ya (Suriye ve Irak) gelen radikal İslamcı ama biraz da maceracı insanların oluşturduğu terörist bir grup idi hemen herkesin gözünde, bundan üç-beş ay öncesine kadar; Suriye’de diğer tüm gruplarla çatışan, din-i İslam adına(!) kafa kesen, masum insanları hunharca katletmek yetmiyormuş gibi bir de tabir-i caizse üstlerinde tepinen, insanlıktan zerre nasip almamış vahşiler… En manidar olanı da sayılarının en fazla yüzlerle ifade ediliyor olmasıydı!

Bugün gelinen noktada İŞİD; Suriye ile Irak topraklarından geniş bir bölgeye hâkim olan, (kendince) hilafet ilan edip bir İslam devleti kurduğunu dünyaya ilân eden, Amerika’ya hatta bütün dünyaya karşın ilerleyişini sürdüren önemli bir askeri, siyasi, sosyal ve dini olgu.

Nereden nereye!?..

Başlangıçta, (Musul düştüğünde bile) bu militanların birkaç yüz kişi olduklarına inananlara “Ya kardeşim, bırakalım ele geçirmeyi, hafif silahlarla da olsa bir şekilde ele geçirebilirsiniz belki ama siz 2-3 milyonluk bir şehri birkaç yüz kişiyle nasıl elde tutarsınız, tutabilirsiniz? Böyle bir şey mümkün mü Allah aşkına, bir düşünün! Yani her bir dönüm araziyi bir militanla kontrol etme mucizesini gösterseniz bile yine de birkaç bin asker gerekmez mi bu iş için. Ayrıca, İŞİD ordusu (ya da militanlar her neyse!) bu arada ilerlemeye de devam ediyor; Irak ordusuyla savaşıyor, Peşmerge ile savaşıyor, Esed’le savaşıyor, Özgür Suriye Ordusuyla savaşıyor, El Nusra ile savaşıyor, PYD ile savaşıyor, Şii milislerle savaşıyor..!? Ve de hiç kaybetmiyorlar, aksine ilerliyorlar!?? Hangi askerle yapıyorlar bütün bunları? Bu durumda bunların birkaç yüz kişi olduklarına nasıl inanıyorsunuz?” dediğimde bana hak veren bir Allahın kulu bile bulamıyordum etrafımda.

Yani İŞİD askeri anlamda asla küçümsenemeyecek bir güç.  Amerika Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Tony Blinken de CNN’e verdiği röportajda bunu doğruluyor; zira  “İŞİD’in yenilmesinin hayli zaman alacağını ve Obama’nın görev süresi bitmeden bunun gerçekleşmesinin pek mümkün olmadığını” söylüyor. Genel olarak inanılan çok geniş bir kara harekatı olmadan durdurulamayacakları yönünde. Bu kadar geniş bir alanda, bunca kayba rağmen (Özellikle ABD’ni hava harekatı) her türlü lojistiğini (mali destek, silah ikmali, insan kaynakları, moral-motivasyon) sağlayabilen bir güç var ortada çünkü.

Resmi rakamlara göre Mayıs ayına kadar IŞİD’e 81 ülkeden 12,000 kişi katılmış: (Rusya’dan 2000, Fransa’dan 900, İngiltere’den 400, Almanya’dan 400, Belçika’dan 240, Tunus’tan 3000, Suudi Arabistan’dan 2500, Ürdün’den 2000…) Bunlar müthiş rakamlar ve Mayıs’tan bu yana da 4 ay daha geçti!.. Hepsi Batı görmüş ve başarılarına bakarsanız savaşmasını da çok iyi bilen insanlar. Batı’ dünyasından gelenlerin çoğu sonradan Müslüman olan Hristiyanlar ya da İslamofobi ile dışlanan anadan babadan Müslüman olan gençler.

Siyasi anlamda bakıldığında…

İŞİD karşısında bir koalisyon da oluşturulamıyor, çünkü her figürün çıkarları farklı. Zaten bazı ülkelerin ciddi desteği olmasa bu kadar güçlü bir İŞİD’in var olması mümkün değil. Bugünkü dünya siyasi konjonktüründe Ankara’yı, Bağdat’ı, Şam’ı, Tahran’ı, Katar’ı, Riyad’ı, Amerika dahil Batılı güçleri aynı cephede toplamak mümkün değil, bakmayın siz bir takım toplantılara ve o toplantılarda alınan sözde ortak kararlara. Elle tutulur bir şey onlarda, olamaz da zaten. Yani İŞİD sadece militanlardan oluşan bir güruh (ordu!) değil, aynı zamanda üzerinde oyun oynansa ve bir siyasi enstruman olarak kullanılmaya kalkışılırsa da kaçırılmaması gereken nokta, onun büyük devletleri bile çaresiz bırakan ve bu bağlamda bazı devletlerce kayırılan siyasi bir güç, bir gerçeklik olduğudur.

Daha da ilginci İŞİD’in son Gazze saldırısında İsrail yerine Hamas’ı tehdit etmesi ve İsrail’in şu ana kadar İŞİD’i herhangi bir şekilde karşısına almamış olması ya da en azından birincil tehdit olarak görmemesi! Buna, bir süre önce Amerika’nın “İŞİD’in Suriye’deki varlığına karşı herhangi bir stratejilerinin bulunmadığını” itiraf etmesi de ilave edilince aslında İŞİD’in Ortadoğu’nun yönetiminde klasik yöntem olan atomizasyon politikalarının bir örneği olarak Amerikan-İsrail yapımı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Adam gibi devlet kuracak ve bunu sürdürebilecek bilinçleri, olgunlukları ve tabanları var mı? Bağdadi’nin sadece "Erdoğan laik biridir, şeriata göre davranmıyor ve Peşmerge’yi destekliyor...Yakında kendinizi 'İslam'ın oğullarının' doğrudan karşısında bulacaksınız...Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan laik ve din adına yönetmiyor. Derhal bana biat etmelidir." ve benzeri safsatalarına bakılırsa, kesinlikle hayır. Bu da sanırım benim “İŞİD’in davasına bağlı, bu uğurda Serden geçen ama diğer yanıyla bütün Müslümanları da dışlayan ebleh insanlardan oluşan ABD-İsrail yapımı uluslar arası bir enstruman” olduğuna kanıt.

Amerika ve diğer bazı Batı’lı devletlerin bugünkü gargarasının sebebi sadece, İŞİD’e biçilen rolün ötesine geçmiş olmasıdır: Müslüman olmayan bazı grupların zarar görmesi, kendilerinden bazı insanların katledilmesi ve bunun üzerlerinde yarattığı kamuoyu baskısı.

İŞİD’in dini ve sosyal yönü ile devam edeceğiz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Prof. Dr. Şaban Şimşek Arşivi