Mehtap Yılmaz

Mehtap Yılmaz

Bankasya fedaileri-2

Bankasya fedaileri-2

“Gülenistler faizle kredi çekip, Bankasya’ya yatırıyorlar!

Sorgu yok, sual yok…

(…)

Bankasya uğruna faize batıyorlar!

Bu kez neye dayandırıyorlar bilmiyorum.

Şizofrenik bir rüyaya mı?

Cinnilerden aldıkları istihbarata mı?

Tek bildiğim, Gülenistlerin harıl harıl kredi çektikleri… 

(…)

Bu kitlece harama atlama operasyonu, aklıma Van’daki sürü faciasını getirdi…

Koyun sürüsünün önünde giden koyun, uçurumdan atlamış! Bin dört yüz seksen koyun da peşi sıra atlamış!”

Bu alıntı, 5 Şubat 2014 tarihli “Bankasya Fedaileri” başlıklı yazımdan…

Bu yazı sonrası tüm camia üzerime saldırdılar!

Yalan söylediğimi iddia ediyorlardı. Fitne çıkardığımı…

Fethullah Gülen’in asla böyle bir emir vermediğini savunuyorlardı.

Ağızlarından küfürlersaçan Gülenperestler,  tehdit ve hakaretlerle başıma üşüştüler. İnsanlık dışı bir lince maruz bıraktılar. Hedef gösterdiler. Mülaaneler, beddualar, lanetler, iftiralar…Yetmezmiş gibi o dönemde hem Gülenistlere hem de AK Parti’ye yeşil yakan tatlı su muhafazakârları, beni provokatif olmakla suçladılar.

AK Parti içerisindeki bir kısım üst düzey siyasetçiler, üzerimde baskı kurmaya çalıştılar. Gülen durur mu? Yine dava açtı.

Derken aradan aylar geçti. Gülen’in, Bankasya için seferberlik ilan ettiği de saklı kalmadı tabii…

Bu günlerde vatandaşlığa kabul edilmek için ABD’nin eşiğine yüz-göz süren, bağlılık yeminleri eden Gülen’in, cemaatinin elinde avucunda kalanları nasıl topladığı ortaya çıktı.

Şimdi merak ediyorum… O dönemde beni linç eden The Paralel İhanet Çetesi’nin yüzleri mor mu, al mı?

Gülen, sözde Bankasya’yı kurtarma uğruna, cemaatindeki garibanların, yüzüklerine, küpelerine tenezzül edecek kadar kendini rüsva etti. 

İyi de cemaatte hep “verici” olan proletarya Bankasya fedailiği yaparken, cemaatin gücüyle racon kesen Fethullahçı burjuva nerede, soran var mı? 

Dişlerini Paralel medyanın şah damarına geçirmiş, astronomik maaşlar alan Medya Dinozorları nerede?

“Yaşasın İsrail” diye haykıran Sızıntı yazarı Bahri Şenkal nerede mesela?

Zaman’daki garibanlar karın tokluğuna çalışırken, gazetenin en kral maaşını cebe indiren Ekrem Dumanlı nerede? 

Yıllarca gazetelerin şah damarından “kâr” emen, Fethullah amcasının yeğeni selamsız Fehmi Koru nerede?

Cemaate para vermeyi ibadet sayan Ali Çolak nerede?

Abdullah Abdulkadiroğlu, Abdulhamit Bilici nerede?

Rüşvet zanlısı savcı Zekeriya Öz nerede?

Lojman yolsuzluğu iddiaları, yasadışı dinleme ve tehditleriyle şöhret olan savcı Mustafa Peker nerede?

Bankasya batarken, Gülen’in Lordlar kamarasındaki “yiyicileri” nerede?

Kartvizitçi iken, himmet kesesinden Holding olan Akın İpek nerede mesela?

Gülen’in kasası Nakıboğulları nerede?

Bankasya altın günü sevindirikliğiyle garibanların malına çöreklenenleri, kamuoyuna açıklasınlar bakalım! Mülaaneli, mülaanesiz, beddualı, bedduasız, hezeyanlı, hezeyansız, ayılmalı, bayılmalı fark etmez! Gülen, tek ceketini giyip Paralel Yapı’nın burjuva takımının Bankasya için ne verdiklerini kamuoyuna açıklasın bakalım! Kim ne verdi, ne verecek?

PDY ile mücadelede kıt kanaat imkânı ile aslanlar gibi mücadele eden Tutkun Akbaş kardeşim, Medya Gündem adlı sitesinde, muhteşem bir yazı kaleme almış, diyor ki:

“Türkiye’de millet yani demokrasi medyada da turnusol etkisi yarattı. Medyada ‘gazeteci’ kılığıyla ne kadar ‘siyasi müteahhit’ varsa alayının kariyer binası çöktü.

Çöküşün en ibretlik ismi ise Fehmi Koru oldu.

Yıllarca içinde bulunduğu camiaya sırtını dönüp Habertürk’e Ciner’i ikna ettikleri yeni bir “siyasi müteahhitlik projesi” için transfer olan Koru, o projenin altında kaldı.

Koru’nun, “Erdoğan’sız AK Parti” operasyonları daha başlamadan bitti.

Şimdi Fehmi Koru Habertürk’te, Turgay Ciner’in her ay binlerce lirasını çöpe atmak zorunda kaldığı fosil bir yazara dönüştü.

Yıllarca muhafazakâr medyada yer alıp da bir tane gencin önünü açmayan, bir parlak gazeteci yetişmesine yardımcı olmayan, hiç kimsenin elinden tutmayan Fehmi Koru modeli neyse, diğerleri de merkez medyada sırf kendi iktidarları için savaştı, ayak kaydırdı, yeteneklerin önünü kesti.

Gelecek vaat eden genç kuşak yazarların yollarına duvarlar ördüler.

Hatta birçok yetenekli kalemin ayağını kendi aralarında anlaşmışçasına kaydırdılar.

Sağ kesimde Fehmi Koru’ların vesayeti, sol kesimde Çölaşan, Coşkun, Özdillerin vesayeti…

Son 20 yılda bu “vesayet” nedeniyle Türkiye’de fikri hür, vicdanı hür gazeteci ve entelektüel yetişemedi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehtap Yılmaz Arşivi