Latif Erdoğan

Latif Erdoğan

Saatleri ayarlama enstitüsü ve Gülen’in mezuniyet töreni

Saatleri ayarlama enstitüsü ve Gülen’in mezuniyet töreni

Sadece zalimlik el değiştirecekse, dünya liderinin kim olduğunun bir anlamı yoktur. Bugün Amerika’nın kendi dışındaki ülkelere reva gördüğü çıkar baskısı, yarının dünyasında BRICS ülkelerinden biri tarafından da aynen uygulamaya konulacaksa, değişen yalnız baş aktör olacak; oynan oyunda hiçbir değişiklik olmayacaktır. 

Hele, kapitalist zihniyetten hayat alan bir sistem hegemonyasını sürdürdükçe; insanlık trajedisinin görünenlerden öte olumlu bir sahneye eşlik etmesi mümkün değildir. Küresel kaosun kaynağı sistem bunalımıdır. Bu sistem, bir başka pozitif sistemle yer değiştirmedikçe insanlığın kaderi ancak çaresizliğe kilitlenmektir.

Panislamizm/İslam birliği, bizler için sadık rüya. Onu gerçekleştirecek şartlar oluştuğunda, ya da bizler irademizi kötüye kullanarak onun gerçekleşmesini geciktirmediğimizde, mutlaka olacağına inandığımız fıtri sonuç. İnsan, kerim yaratıldığından sürekli yanlışta ikameti imkansız. Doğruyu, en doğruyu bulma ihtiyacı insanlığı kesinlikle İslam’la buluşmaya yönlendirecektir. Bu gerçek sebebiyledir ki, Batılı, insanlıkla İslam’ın arasını perdeleme peşinde. Bir zamanlar İngilizlerin korkulu rüyasıydı Panislamizm, şimdilerde onlara Amerika ve İsrail de iltihak etti. Diğer Batı ülkeleri ise, bu üçlü ittifakın maymunları..

Sağır sultan da duydu ki: Ebu Bekir Bağdadi adındaki biri gökten paraşütle indirildi ve halife ilan edildi. Sözüm ona İslam devleti kuruldu, Irak’taki enkaz üzerine. Önce kısa adı IŞİD’di. Şimdilerde İD diye anılıyor. Görüntüye yansıma serüveni üç- beş aylık mesele. Organize edilişinin yıllar öncesine dayandığında kuşku yok. Uyguladıkları strateji ve taktikler, güçlü bir üst akılla, bir devlet aklıyla hareket ettiklerini gösteriyor. Kullandıkları argümanların satır araları, İslam endişesinden çok, İslam’ı içten çökertmenin ipuçlarını veriyor. Ya da İslam birliğine doğru ilerleyişin önünü almaya çalışan handikaplar çeşitlemesinden  birileri olduklarını belgeliyor.

Hükümet ve devlet arasındaki uyum ve idareci kadronun seçkin yeteneklerden oluşması, şu süreçte, Cenab-ı Hakk’ın bu millete, bu ülkeye en büyük lütfü. Şu anda diplomatik manevra, askeri yaptırımlardan daha öncelikli. Bizi, ateşten çemberin ortasına çekmek isteyenler, Yeni Türkiye’yi okumakta zorlanıyorlar. Teslimiyetçi dış politikayı bir daha dirilmemek üzere tarihin derinliklerine gömmüş bulunuyoruz. Stratejik ortaklığı onaylasak da, kendimiz olmaktan, kendi değerlerimizle muhakeme edip sonuca varmaktan asla taviz vermeyeceğiz. 

Şimdi büyük fotoğrafı bütün detaylarıyla daha net görebiliyoruz. Eğer 17-25 Aralık paralel operasyonları gerçekleşseydi bu sıralarda Türkiye’de de hilafet ilan edilmiş; bir başka hilafet merkezi olan İD ile savaşa girilmiş olunacaktı. 

Böyle zayıf bir anımızda, Şii- Sünni ihtilafı körüklenecek, Kürt- Türk kartı yeniden karılacak; Arap- Acem açmazına yeni düğümler vurulacak; Ilımlı İslam- Radikal İslam uçurumu derinleştirilecek,  Selefillik ve diğer mezhepler birer ayrı din formatında birbirlerine düşürülerek sürekli ayrılığa, daimi kavgaya çanak tutulacak ve böylece önümüzdeki yüzyılı da kayıplar hanesine yazmak zorunda kalacaktık. Rabbimize sonsuz şükürler olsun ki, şer ittifakın bütün oyunlarını bozdu ve bu Ümmet-i Merhumeye yeni fırsatlarla dolu zamanın bir altın dilimini daha bahşetti.

Gördüğümüz bir diğer gerçek de, Cemaat Hizmetinin, Saatleri Ayarlama Enstitüsü gibi bir varlık sergilediği hususu. (Tanpınar’ın bu ünlü romanını bir daha hatırlayın, derim. Konunun teatral anlatımını ise, o sahanın uzmanı usta kalemlerden bekliyoruz.) 17- 25 Aralık’ta yaşananlar, Gülen’in mezuniyet töreni için hazırlanmış seremonilerdi. Tutmadı. Tören tamamen iptal mi edildi, yoksa bir başka vakte tehir mi edildi, bunu önümüzdeki aylar, yıllar gösterecek. 

Gülen, evde kaybettiği yüzüğünü, ev karanlık gerekçesiyle bahçede arayan Hoca misal, kaybettiklerinin ve kaybettirdiklerinin gerekçelerini yanlış adreslerde arıyor; ya da takipçilerini bilerek yanıltıyor. Yani, gidişin gidiş olmadığını; varılan yerin bir çıkmaz sokak olduğunu biliyor; fakat geri dönüşte zorlanıyor, bu vakitten sonraki itirafların kendisini tamamen bitireceğini sanıyor. Halbuki, yanlışın neresinden dönülse kârdır; yanlış hesap Bağdat’tan döner atasözü geçerliliğini her zaman korumaktadır. Kendisi için de durum farklı değildir, farklı olmayacaktır..

Mazeret beyanından sonra, her özrün bir af tarafı bulunur; fakat İslam birliğine giden yolu tıkamanın ne özrü ne de mazereti olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Latif Erdoğan Arşivi