Yaşar Değirmenci

Yaşar Değirmenci

Âmir, hâkim ve itâat

Âmir, hâkim ve itâat

Yetmiş iki buçuk fırka sapkın yollarını hep âyetlere ve hadislere dayandırmışlardır. Her hükmü ve emri için bir ayeti, bir hadisi okuyan önderler, anlamada kasten veya bilgi eksikliği yüzünden doğrudan sapmış olabilirler. Ehli ile istişare etmeyen ve tek adamlığa soyunan liderlere körü körüne itaat edenler sorumluluktan kurtulamazlar. 

SEÇME YAZI

İslam’ı kaynak göstererek kendilerine itaat edilmesini isteyenler arasında topluluk liderleri ile tasavvuf önderleri (şeyhler) de vardır. Müminler İslam’ın itâatla ilgili temel kurallarını bilmezlerse sırayı şaşırır, yetkileri altüst eder ve sonunda yollarını da şaşırırlar. 

Bağlayıcı kanun ve kural koyan manasında tek ‘hâkim’ Allah Teâlâ’dır. Peygamberler ancak O’nun vahyi ile kural koyabilirler. Doğrudan O’nun vahyine dayanmayan, yorum ve ictihadla ulaşılmış bulunan kurallar tartışmaya ve değişime açıktır.

Allah’a, Hz.Muhammed (s.a.)’e ve Ülü’l-emre itaat edilmesi gerektiğine dair emirler Kur’an’da sıkça geçmektedir. Bu sıralama, aynı zamanda bir hiyerarşik sıralamadır. Aşağıdan yukarıya doğru bu hiyerarşiyi açmamız gerekirse: ‘Mahlûk kim olursa olsun Hâlik’a isyan noktasında ona itaat edilemez.’ Ya da Yaratan ile yaratılanın emirleri yan yana geldiğinde, tercih mutlak olarak Yaratan’ın emirleri doğrultusunda yapılmalıdır. Bu noktadan değerlendirdiğimizde, Ülü’l-emre itaatın şartı, onların emirlerinin Allah’ın emirleriyle mutabık olmasıdır. Resul’e itaat için de aynı şey geçerlidir. Fakat burada bir özellik vardır. Resul kavramının zımnında emri ve buyruklarının, nübüvvetin tabiatı gereğince Allah’ın emir ve buyruklarıyla mutabık ve muvafik olması zaruridir; çünkü dini açıklamada Peygamber’in hataya düşmesi ve günah işlemesi, örnek olacağı için, Allah tarafından engellenir. Şayet hata ve zelle olsa bu da yine ümmete bir örnek tatbikat olarak intikal etmez. Bu yüzden de Allah tarafından mutlaka ikaz edilen beşer nev’i, yalnızca Peygamberlerdir. Bu itaat kavramı bize İslâm’ın siyaset teorisinde, siyasetin aşkın referansını veriyor; İslâm’da siyasetin, siyaset mekanizmasında geçen din-devlet, din-toplum, devlet-toplum ve fert-toplum ilişkisi ve devlet kavramı içerisinde yer alan yasama, denetleme, yürütme, yargı gibi bütün ilişki ve fonksiyonların bir İlâhi referansa bağlı olduğunu ve Allah’a itâat mükellefiyeti içerisinde cereyan edeceğini gösteriyor. 

Şeyhlerin, liderlerin, imamların dini ve dünyevi/siyasi emirlerine mutlak manada, sorgusuz sualsiz itaat edilemez. Tarikatlar fetva ve ictihad kurumları olmayıp, alimlerin ortaya koydukları şeriat kurallarına tavizsiz uyarak nefis terbiyesi, ilmi ve imanı kesinleştirme; yani ayne’l-yakin, hakka’l-yakin mertebelerine erdirme eğitimi, gizli şirki de aşarak kulluğu yalnızca Allah’a tahsis devletine erme (ihlas)yolu… olarak başlamış ve meşrulaşmıştır. Bu büyük vazifeyi (irşad ve terbiyeyi) yapabilecek kemale ermiş bir şeyh asla ‘laik bir ülkede, şuna değil de buna oy verin’ diye bağlayıcı bir emir çıkarmaz. Çıkarması yakışık almaz. 

Şeyhlerin isimlerini kullanarak şayia çıkaran edepsiz ve hırslı ‘sözde müritler’ olabilir.

Bir kimse ‘Şeyhler, liderler, başkanlar yanılmazlar, günah işlemezler, hata etmezler, ağızlarından ne çıkarsa Allah’tandır, onlara itaat etmemek Allah’a ve Resulü’ne itaat etmemek demektir’ dese ve böyle inansa şirke düşer, İslam’dan çıkmış sayılır. 

Şeyhi bir yana bırakalım, Allah Resulü bile vahye değil de ictihadına, tecrübesine, beşeri bilgisine dayanarak bir söz söylediğinde hata edebilir. Bu sebeple ashâbı, gerektiğinde O’na ‘Bu sözünüz vahye mi dayanıyor, yoksa kendi reyiniz mi’ diye sorarlardı ve ‘Bu benim reyim’ derse onu uygun görmediklerinde kendilerine göre doğru olanı söylerlerdi, Peygamberimiz de bazen onların reyine uyardı. 

Din bahsinde hakem Kur’an’dır, Sünnet’tir, icmadır, hasılı şeriattır. Şeriata aykırı bir emir, hangi konuda ve kimden sadır olursa olsun reddedilir, ona itaat edilmez. 

Belli bir partiye oy verme ile ilgili emir şeyhin, imamın, liderin reyine, şahsi meyil, menfaat ve kanaatine dayanabilir ve isabetli de hatalı da olabilir. Bu konuda ona itaat edilmediğinde müridin başına kötü bir hal gelmez, manevi eğitimi de bundan zarar görmez.

Yetmiş iki buçuk fırka sapkın yollarını hep âyetlere ve hadislere dayandırmışlardır. Her hükmü ve emri için bir ayeti, bir hadisi okuyan önderler anlamada kasten veya bilgi eksikliği yüzünden doğrudan sapmış olabilirler. Ehli ile istişare etmeyen ve tek adamlığa soyunan liderlere körü körüne itaat edenler sorumluluktan kurtulamazlar. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Yaşar Değirmenci Arşivi