Faruk Köse

Faruk Köse

Kemalizm’den AİHM’e dine rol biçmek

Kemalizm’den AİHM’e dine rol biçmek

Cumhuriyet kurulalı beri kimin, neye, nasıl inanacağına Kemalizm karar vermiş ve İslam, hayata etkisi olmayan, vicdanlara hapsedilmiş bir inançtan ibaret sayılmıştı. Ama artık İslam’a rol biçme görevini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) üstlenmiş görünüyor. Hem de dini eğitim konusuna dair karar vererek damardan girmek suretiyle.

Biliyorsunuz, okullarda “Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Dersi” zorunlu. Buna karşı bir grup Alevi AİHM’e dava açmış. AİHM’in kararı şu:

“Eğitim sisteminde ebeveynlerin çocuklarını kendi din veya inançları ve felsefi görüşleri doğrultusunda yetiştirme hakkına saygı gösterecek şekilde reforma gidin. Zorunlu Din Kültürü Ahlak Bilgisi derslerinden muafiyet hakkı tanıyın.”

Konuyla ilgili olarak her kesimden farklı görüşler geldi; ancak ikisi bence daha önemli. Biri Başbakan Davutoğlu’nun, “bir ateistin dahi din kültürü bilgisi sahibi olması zarurettir”deyip, ardından “eğer devlet, dini telakki ailede öğrenilir; ama doğru ve sağlam bir dini bilgi eğitimle verilmezse, işte çevremizdeki radikalleşmenin kaynağını teşkil eden düzensiz dini bilgiyi denetleme imkanı kalmaz” ifadesi. Diğeri ise Başbakan Yardımcısı Arınç’ın,“AİHM kararlarına uymamız gerekir” deyip, ardından “bu isteği dikkate alan bir müfredat yapmalıyız; bence bu incelenecek, gereği de hükümetimiz tarafından yapılacak” demesi.

Başbakan’ın endişesine dikkat edin: Devlet, düzenli ve denetleyebileceği bir dini bilgi vermez de din eğitimini ailelere bırakırsa, radikalleşme olurmuş. Demek ki Devlet,“denetleyebileceği bir din eğitimi” ve “denetim altında tutabileceği bir dindar tipi”yetiştirmeye devam edecek. Dine uygun olarak mı? Şüpheliyim.

Başbakan Yardımcısı Arınç’ın sözleri ise, AİHM’in ülkemizde nasıl etkin ve yetkin olduğunu gösteriyor.

Bu noktada sormak istiyorum: Aleviler niçin İslam’ın öğretildiği bir derse katılmak istemezler? Öyle ya, hani onlar da müslümandı, Alevilik bir İslam mezhebi idi. Eğer Alevilik ayrı bir din ise, İslam’la alâkası olmadığını söylesinler de herkes kendi yoluna gitsin, kimin nerede durduğunu bilelim, sorun kalmasın. Yok, ayrı bir din değil de İslam’dan bir mezheb veya tarikat ise, o zaman hadlerini bilsinler, vaveylaya son versinler, tıpış tıpış gelip din derslerine girsinler. Aleviliği ayrı bir dinmiş gibi öne çıkarmasınlar; okulda da, camide de gelip müslümanların safına dahil olsunlar. Alevilik İslam’dan bir tarikat veya mezheb olduğu halde kendilerine özgü bir din dersi okutulacaksa, o zaman onlardan daha çok mensubu olan diğer mezheblere ve tarikatların istediği tarzda dini derslerin de verilmesi gerekmez mi?

Bir sorum da Devlet yöneticilerine... Hani dindar nesil yetiştirilecekti? Madem dindar nesil yetiştirilecek, o halde “AİHM’in kararını uygulamak zorundayız” da ne demek oluyor? Madem AİHM, mesela Alevi’ye, “istemediği bir dini içeriği okutamazsınız” diyor ve Başbakan Yardımcısı bununla bağlı olduğumuzu, gereğinin yapılacağını söylüyor; o halde Sünni’ye de istemediği bir din dersi içeriğini okutamazsınız, değil mi? Ben de din derslerinin içeriğinin değiştirilmesini, İslam’a aykırı unsurların çıkarılmasını, İslam’ın eksik bırakılan ve gizlenen yanlarının eklenmesini, bozulmaların düzeltilmesini istiyorum. Çünkü mevcut din dersleri kitaplarınının içeriği İslam’a çok aykırı unsurlar taşıyor.

Bu konu çok önemli olduğu için, birkaç örnekle detaylandırmak lazım. Mesela:

M.Kemal’in resminin ve Gençliğe Hitabe’sinin Din dersi kitaplarının, hatta Kur’an ve Siyer dersleri kitaplarının bile başında bulunması din ve inanç özgürlüğüne aykırı değil mi? Din dersleri kitabında M.Kemal’in sözlerinin, dini telakkilerinin, dine biçim veren, tanımlayan ifadelerinin büyük bir yer tutması bu özgürlüğe mani olmaz mı? O halde din dersi kitaplarında M.Kemal ile ilgili tek kelime bile geçmemeli; ne varsa derhal çıkarılmalı.Bunu istemek de benim hakkım olsa gerek.

Yine Din dersi kitaplarında İslam’ın eksik anlatılmasına son verilmeli. İslam şeriatının kuralları, mahiyeti, önemi ve gereği müfredata konulmalı. İslam’ın sadece inanç ve amelden ibaret olmadığı, hem dünya, hem ahiret hayatına hitab ettiği, hem siyaset, hem devlet, hem inanç, hem amel, hem iktisat, hem hukuk vs. olduğu net biçimde anlatılmalı.

Mevcut din derslerinin içeriği Kelime-i Tevhid’i bile eksik/yanlış anlatıyor. Kelime-i Tevhid’in ikinci yarısı olan “Muhammedurrasulullah”tan söz eden yok. M.Kemal’den bahsedildiği kadar Muhammed Mustafa’dan (sav) bahsedilmiyor. Buna da son verilmeli.

Aslında yeniden yazılması gereken Din dersi kitaplarındaki Laik-Kemalist unsurlar ve“vicdanlara hapsedilen bir inanç ve kimi ahlâk ve ibadet kurallarından ibaret bir din”algısını oluşturan her ne varsa çıkarılmalı. Baksanıza, Din dersi kitabında şu cümlenin ne işi var: “Atatürk laikliği Türkiye Cumhuriyetinin temel niteliklerinden biri olarak görmüştür.”

Daha çok söz etmek gereken konuya yarın devam etmek üzere, şunu vurgulamak istiyorum:

Din düşmanlarının vazifesi budur. Kemalizm de, AİHM de İslam’ı biçimlendirmeye, tanımlamaya, tarife, kısıtlamaya, değiştirmeye, bozmaya kalkışabilir de; sorun, “bizimkiler”in anında buna göre renk değiştirmeleri. Hem de karşı çıkıyormuş gibi yaparak...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi