D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Sınırları Kaldıralım! Tabiî Önce Kafalarda!

Sınırları Kaldıralım! Tabiî Önce Kafalarda!

Bu talebe bayıldım! Suriye sınırının kaldırılmasından söz ediyorum... O sınırın gerçek, tabiî bir sınır olmadığını bilen elbette öyle düşünür.

Yüzyıl önce o sınırı çizen iki kişi ve bu iş tamamen İngiliz-Fransız işi!

Sınırın berisinde olan bayrak, sınırın ötesinde de asırlardır vardı. Biz, bize çekilen sınırı kabul ettik. Sınır ötesindekilere böyle bir hak bile tanınmamıştı. “Sana sormama gerek yok, seni onlardan ayırdım. Sana bağımsızlık vereceğim, devlet olacaksın!” denildi.

Sınır çekildi, bu taraftaki bayrak değişmedi. Fakat öte tarafa Fransız bayrağı çekildi. Sonra Fransızlar gitti, onların çizdiği bayrak direklere asıldı.

Lozan’dan sonra burada bir bayrak, orada başka bir bayrak dalganıyor. Toprak aynı, halk aynı, hava su aynı... Tek bayrak farklı! O bayrak bir süredir orada değil artık. Yerine başka bir bayrak asma kavgası var.

Şimdi “sınırları kaldıralım” diyenler, oraya başka bir bayrak asmak derdinde... Çözüm bayrak değiştirmekte değil. Çözüm gerçek sınırsız toplumu kurmakta. Buna var mısınız? Varsanız, aramızda bir fark yok. Ama etnik sınır derdindeyseniz, her etnik sınırın bir etnik sınırı vardır! Hatta aynı ırktan olanlar arasında da sınırlar vardır. Ürdün Arap, Suriye Arap... Neden aralarında sınır var?

Erbil’le sınırları kaldırabilecek misiniz? Erbil’e tâbi olursanız evet! Erbil’i teslim alırsanız evet!

Arapla mı, Türkle mi arana sınır çekeceksin. Orası Urfa... Kürt’le Türk’ün, Türk’le Arab’ın, Arap’la Kürd’ün arasına hangi sınırı koyacaksın?

Etnik akıl, insanları akıl dışılığa zorluyor. “Benim ırkım, ötesi tufan!” Bu hamakat her daim bir duvara toslar!

Ey sınır tanımazlar! Suriye’de bunca iş olurken neredeydiniz? O ülkede kaç yüz bin kişi hayatını kaybetti. Birçok mamur şehirde taş üstünde taş kalmadı... O sıralar, fırsat düşkünü aceleciliği ile Suriye içinde kendinize sınır tayin etmekle meşguldünüz! Böylece Esed’e hayat öpücüğü verdiniz.

O sınırı kaldırın önce... Kendinizi Suriye’den ayıran sınırı kaldırın. Suriye içinde çözüm için mücadele edin. Ama o şansı heba ettiniz. Tarihin en kanlı zalimlerinden biri ile iş tutup, kendi sınırınızı tayine çalıştınız. Belki de bugün onun bedelini ödüyorsunuz.

Neyse, günlerdir “sınırı açın savaşacağız!” tantanası vardı. Ben olsam, derhal açardım. Fakat, dünyanın kuralı bu. Sınırınız varsa, onu açmak da kapamak da kurala tabi...

Meğer dün o kuralı ortadan kaldıracak müthiş hamleyi yapmışsınız!

Bayıldım, şapkam olsa idi en yükseğe fırlatırdım! Yaşa, hurra, biji! Kobani kurtarıcılarını avuçlarım patlayıncaya kadar alkışlardım.

Nitekim alkışlamaya başladım...

Fakat hevesim kursağımda kaldı. Bakındı! Orada ne oluyor öyle?

Savaş isteyen kahramanlar, bu uğurda askerimize taş atan, silah atan, saldıran yiğitler... akşam karanlığı çöktükten sonra geri dönmek istemişler. Bu kadar mıydı kurtarıcılığınız?

Oldu mu ya şimdi?

“Biz geldik!”

“Giderken izin aldınız mıydı?”

“Ben sınırdan izinsiz geçtim, beni geri al!”

Bu mümkün mü?

Sınır varsa mümkün değil!

Sınırları kaldırmak, önce zihinlerimizdeki sınırları kaldırmaya cehd etmekle olur. Var mısın etnik sınırları kaldırmaya? Mesela Türkiye’de etnik sınır yok. İster İzmir’de yaşa, İster Bitlis’te! “Ben sınır istiyorum!” Sınırı İzmir’e mi çekeceksin, Bitlis’e mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi