Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Kurban dilenciliği

Kurban dilenciliği

Arife günkü yazımda duygu sömürülerine dikkat çekmek için organize dilencilerden söz etmiştim.

Yazdıktan sonra aklıma bu sefer başka organize dilenciler, “kurban dilencileri” geldi. Onları da hatırlamakta fayda var.

Bizim dinimiz “aldatma” ve “aldanma” dini değil ama neden hep “aldanıyor” veya“aldatıyoruz” bir türlü anlamadım.

Allah diyenlerin, Besmele çekenlerin, ikna edici hikâyelerine inandık ve sorgulama ihtiyacı duymadık. Ayrıca sorgulamanın inkârla eş değer olduğuna inandırıldık.

Daha da acısı, uydurulmuş menkıbeler ve kerametler yüzünden, dinimizi, hayatımızı ve samimi amellerimizi tehlikeye soktuk.

Hani hep deriz ya “Müslüman feraset sahibidir” diye. Allah aşkına bu nasıl feraset sahibi olmaktır. Aldatmanın ve aldanmanın ferasetle uzaktan yakından ilgisi olabilir mi?

…………..

Evet, ne yazık ki, bu aldanmanın neticesinde, en varlıklı insandan en varlıksız insanlara kadar nice kurban sömürüleri yaşandı.

Hele bir de Peygamberimiz için kurban kesmek diye bir şey uyduruldu. Yahu Peygamberimizin kurbana mı ihtiyacı var?

Kimse bunu sorgulamadı. Küçük çocuklardan, hatta beşikteki bebelerden bile Peygamberimiz için kurban istendi.

“Gücüm yok” diyenlere de “Ne verirsen ver, Peygamberimiz için kesilecek kurban paralarının içinde hayrın olsun” diye kurbanlık hayvanların vücutları küçük parçalara bölünerek satıldı.

Vicdanlara, imanlara, yüreklere hitap edilerek cüzdanlar boşaltıldı. “Allah için” kavramının içine sıkıştırıldığımızdan; “Arkadaş bu para nereye gidiyor, kime gidiyor, hani bizim kurbanlar nerede” diye sorulmadı.

Dini ve milli değerlerimiz adına çok fazla ama çok fazla sömürüldük, paralarımız heba edilmesi bir yana, değer yargılarımız çarçur edildi.

……………

Aymazlığımıza doymayalım. Aldanmada sınır tanımıyoruz ki. Bir de bu kurbanlar üzerine, gelecek zamanlarda daha çok kurban bağışı toplayabilmek için anlatılan rüyalar ve puslu kerametler vardı ki, insan hemen teslim oluyordu.

Gerçi bu aldanma bizim imanımızın kuvvetliliğinden değildi. İnsan kendisini bilmez mi, tanımaz mı? Elbet tanır ve bilir.

İslam’ın beş ve amentünün altı şartını yerine getiremediğimiz için bu tür senaryolara inanıyorduk. Belki kurtuluşa ereriz diye.

Oysa kurban Allah için kesilir. Ayrıca kurbanın ne eti ne kanı Allah’a ulaşmaz. Kurban takvamızı artırır. Doğrusu bu değil mi? Geçelim.

………………

Şükür şimdilerde yok artık bir de deri gaspı vardı.

AK Parti iktidarıyla sona eren başka bir musibetti resmi deri gaspı. Devletin memurları baskıyla milletin derilerine el koyuyordu. Hem de irtica yaygarasıyla.

Devlet, “Döverim haa!” deyince “Benim derim ne oldu” diye de sorulamazdı. Deri paralarıyla yurtdışı gezileri ve içkili âlemler yapıldığını duyardık.

Resmi soygundan kurtulduk fakat din adına İslam’a, Allah’a ve Peygamberimize karşı hürmetsizlik olmasın diye duygularımızın ve dinimizin çalınmasını sorgulayamadık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi