Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Cehennem kuşağı!

Cehennem kuşağı!

Etrafımız tam bir cehennem kuşağı (mecazi mânâda)…

Kıvılcımlar zaman zaman Türkiye’ye de sıçrıyor.

İçeride “bahane” bulamayan odaklar, dışarıdaki gelişmeleri bahane ederek, bir anda Türkiye’yi karıştırabiliyorlar…

Bin bir emekle elde edilmiş dükkânlar, otobüsler, otomobiller, iş makineleri yakılıyor, marketler yağmalanıyor, kamu malına zarar veriliyor…

Kırılası eller tarafından masum insanlara kurşun sıkılıyor.

Bunları bir bir saydı Gaziantep’ten arayan hanımefendi ve korktuğunu söyledi…

Türkiye için, çocukları için, milleti için korkuyordu…

Sebepler çerçevesinde korkularında haklıydı.

Ne var ki, görüntü her şeyi izah etmez; bir de kader yönü var. 

Hatırlayalım…

“Yasak meyve”yi yiyen Hazret-i Âdem’le Hazret-i Havva, Cennet’ten çıkarılmış, her bakımdan yabancısı oldukları bir dünyaya gönderilmişlerdi… 

Görünüşte hiçbir umut ışığı yoktu…

Bir gün onların tekrar görüşebileceğini kimse tahmin edemezdi.

Ama bir birlerine kavuştular (kavuşturuldular).

Bu “tecelli”, canımızın en sıkıldığı, yüreğimizin en yorulduğu, kendimizi en karanlık kuyulara düşmüş gibi hissettiğimiz en umutsuz demlerimizde bir teselli kaynağıdır. 

Başka tecelliler de var…

Hazret-i Nuh’“tufan” çıkacağı, karaların denize dönüşeceği bildirilmiş, kendisine inananlarla birlikte bu felaketten kurtulabilmesi için de bir gemi yapması emredilmişti…

Hz. Nuh, emre uyup gemiyi yapmaya başlayınca, karısı ve oğlu dâhil, irşada memur olduğu kavminden pek çok kişi karşı çıktı…

Ama o, emrolunduğu gibi yaşamaya ve çalışmaya devam etti. Sonuç malum: Tufan, iman etmeyen herkes ve her şeyi yutarken, Hz. Nuh ve inananları kurtuldular.

Hz. Yusuf’u kuyuya, Hz. Yunus’u denize, Hz. İbrahim’i ateşe attılar…

İşlerini bitirdiklerini zannettiler. Artık problem kalmadığını düşünerek sevindiler. Olayı çözmüşlerdi. İstediklerini yapmışlardı…

Ama Hz. Yusuf kuyudan, Hz. Yunus balığın karnından, Hz. İbrahim Nemrut ateşinden kurtuldu…

Hz. Musa Firavun’un sarayında büyüdü…

Hz. İsa, Roma despotlarının gücü karşısında bile pes etmedi…

Hz. Âlişan Efendimiz Ebucehil’in imkânlarına teslim olmadı…

İmanlarına ve umutlarına tutunup irşada devam ettiler. Biliyorlardı ki, Allah’ın bitirmediğini kimse bitiremezdi!

Mekke’den Medine’ye göçerken, (Hicret, Milâdî 622) takipçilerinden kurtulmak için sığındıkları mağarada, Hz. Ebubekir’in endişelendiğini gören Efendimiz, muhteşem yol arkadaşının kulağına bir “hüküm” fısıldamıştı: “Korkma ey Ebubekir, Allah bizimledir!”

Dikkat ediyor musunuz, bütün bu olaylarda şartlar olumsuz, umutlar kırıktır, ama sonuçlar muhteşem oldu.

Umutsuzluk kıskacından daha da güçlenerek çıktılar.

Bu Kur’anî kıssalar bize şu mesajı veriyor: Olumsuz şartlardan korkmayın; bilin ki, şartlar her an olumluya dönüşebilir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi