Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Hızla Bencilleşmekte Ve Yalnızlaşmaktayız

Hızla Bencilleşmekte Ve Yalnızlaşmaktayız

Uykularımızı bile böldüğümüz ve bölünmesine müsaade ettiğimiz “bohçacı teknolojiye” yenik düşmekte ve hızla bencilleşmekteyiz.

Bu bencilleşmenin “olmazsa olmaz” şartı olarak fert fert yalnızlaşmaktayız. Özellikle sosyal medya, bencilleşmenin ve yalnızlaşmanın başını çekmekte.

Her yazılana her konuşulana her habere her görüntüye; kimse kilosuna gramına, yaşına başına, kültürel, siyasal ve sosyal seviyesine bakmadan balıklama dalmakta.

Konuşmayan, yazmayan, bağırmayan, çağırmayan, yol yordam göstermeyen, hedef belirlemeyen, alıp satıp hesabı halletmeyen kimse yok gibi.

Hele hele hiç “bilmeyenimiz” yok. Kimse benim “kaşım eğri, aşım tuzlu” demiyor ve “Ben, önce ben, yine ben, hep ben” demeyi bir savaş kahramanlığı gibi görmekte.

İnsani değer yargılarımız nefsimizin emrine hapsolmuş vaziyette. Uymamız gereken toplumsal kurallar; “Benim istediğim gibi olursa” tarzında bir noktaya gelmiş durumda.

Bencilleşmenin tüm hücrelerimizi sarıp sarmaladığı günümüzde pek çoğumuz, kendisini başkalarından ayrı görme ve farklı olduğunu kabul ettirme hastalığına müptelayız.

Bu hastalık öyle bir hal almış ki, evlerde bile aileler, akşam sabah, “aile olmanın” gereği, rahatça birbirlerini görerek ve dinleyerek konuşamamaktalar.

Evlerde birlik ve beraberliğin sağlanamadığını; komşulukta, sokakta, trafikte, iş yerinde, pazarda, çarşıda, ibadethanelerde çok rahat görebilmekteyiz.

Peki, bizi böylesine bencilleştiren ne?

İnsan, kendisini başkalarından ayrı bir varlık görmeye başladığı andan itibaren asla kendisi olamaz. Birinci sebep bu!

Kendimiz olamayınca da tabii olarak ikinci bir kişiliğe bürünmek zorunda kalırız ki, işte esas birinci kişilik, ikinci kişilikle birlikte bencillik yolculuğuna başlamış olur.

Mayasını oluşturan öz kimlik ve kişiliğini, ikinci kişiliğe esir edenler, toplum içerisinde “ikinci kişilikleriyle” hareket eder ve bencilleşmenin hızla zirveye tırmanması, bu tür kişiliklerin eliyle olmaktadır.

İkinci kişilik sahipleri, başkalarının karşısına “kendi beğendikleri’ haliyle çıkarlar. “Nasıl olsa bu halim eğreti” deseler de bu kişilikleri zamanla esas karakterleri olur.

Öncelikle bu halden kurtulmalıyız. Küçük veya büyük tansiyonumuza bile güç yetiremediğimizi ve “ölümlü olduğumuzu” boynumuzda bir fular gibi taşımalıyız.

Mesela pek çoğumuzun “Nereye gidiyoruz” diye aldırış etmediği acı bir toplumsal gerçeğimiz var.

Toplu taşım araçlarında, sokaklarda, evlerde, elinde telefonuyla meşgul olmayan, kulağında kulaklığı olmayan çok az insan görmekteyiz.

Gördüklerimizin yüz hatları da hep karamsar ve “sakın bana dokunma” diyen binbir ikaz var. Bir şey demeye ve iletişim kurulmaya korkulmakta.

Yalnızlaşmak; tedirginlik, öfke, düşmanlık ve stres üretir.

Bir toplumu kendi olmaktan çıkarmanın yegâne yolu, o toplumun fertlerini yalnızlaştırabilmek için her türlü yolun denenmesidir.

Dünya üzerinde her bakımdan deneme tahtası olarak kullanılan biziz. Bencilleşmemiz bu denemenin önemli işaret taşlarından birisidir. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi