Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Kürd, Kürd’ün Kurdudur

Kürd, Kürd’ün Kurdudur

Laf benim lafım değil. Thomas Hobbes söylemiş ve bütün insanlık da inanmış: Homo homini lupus est (İnsan insanın kurdudur.) “İnsana zarar gene insandan gelir” demek bu.

Şimdi insanın insana zarar vermesine girip derin konulara dalmayalım. 30 senedir Türkiye’de yaşanan terör olaylarına bakarsak, bundan en fazla Kürt halkının zarar gördüğünü, yani Kürd’ün kurdunun gene Kürd oladuğunu görürüz.

Gece dağa kaldırılıp çatışmaya sokularak öldürülen çocuklar, Kürt çocukları...

Örgüte gönüllü katılan ve çatışmalarda ölen çocuklar, Kürt çocukları...

Örgüte katılmamaya direndiği için öldürülenler, Kürt çocukları...

Örgüte katılsa da “ajan” denerek “iç infaz”la katledilenler gene Kürt çocukları...

“Başka örgütten” denerek katledilenler, gene Kürt çocukları...

Örgütle girilen çatışmalarda ölenlerden çoğu gene Kürt çocuğu...

Eylemlerle sokağa dökülen Kürt çocukları...

Kepenk kapatıp maddi zarara uğrayan Kürtler...

Vergi adı altında haraç alınanlar, Kürtler...

30 yıldan beri, 15 bini iç infazla olmak üzere 50 bin civarında Kürt öldü. Tarihin hiç bir döneminde, tek süreçte bu kadar Kürt ölmemiştir.

2013 Ocak ayından beri, silahlar susmuş, güya örgüt Türkiye’den çekilmiş (Nasıl çekilmekse bu... İstedikleri andan istedikleri yerde eylen yapıyorlar hâlâ. İktidar da “Örgüt çekildi.” diyor halka.) ve nisbeten barış ortamı sağlanmıştı.

Artık gece yarısı örgütçüler gelip çocukları dağa kaldırmıyor, vergi adı altında haraçlar alnmıyor, sokak gösterileri olmuyor, kepenkler kapatılıp maddi kayıplar yaşanmıyordu. İşte bu durumdan rahatsız olan terör rantiyecileri, fırsat buldukça barışa gölge düşürmeye çalışmışlardı. Suriye’nin sınırımıza yakın Aynül-Arap (Kobani) şehrinde IŞİD’le kavgaya tutuşan PYD’lileri bahane ederek sokaklara dökülen vandallar, barış sürecinde huzura kavuşan Kürtleri tekrar korku ve endişelere sevk etmişlerdir.

Tabii esas mesele daha düne kadar Esed rejimi ile iş birliği yapan ve IŞİD ile içli dışlı, beraberce yaşayan PYD’lilerin, Aynül-Arab’da sıkışması değil, eşkıya başının 9 Ekim 1998 günü Suriye’den çıkarılmasını protesto etmektir. PKK her sene bunu yapar. Arşivlere bakın; anlarsnız.

Sebep o veya bu... Önemli değil. Önemli olan 6-7 Ekim’den beri, sokakları yakıp yıkan ve 36 kişinin ölümüne yol açan olayların vuku bulması ve bundan sonra olacaklardır.

Yaklaşık 2 seneden beri örgüt baskısından kurtulan Kürtler, rahat bir nefes almışlar; geleceklerine ümitle bakar olmuşlardı.  Türkiye’nin diğer bölgelerinde yaşayanlar da, 28 senenin hıncını tolere etmeye başlamışlardı ve HDP de Türkiye partisi olma yoluna girmişti. (Bizim tatlısu solcuları, entel-dantel marksistler, her yerde HDP’yi desteklemeye başlamışlardı ne güzel!...)

Noldu şimdi?

Kürtler tedirgin; Türkler toleranslarının sınırlarının zorlanmasından dolayı kırgın ve kızgın.

Bu durumda başlıktaki lafın doğruluğunun farkına varıyorsunuz değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi