Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Öldürmeyelim ama hep ölen biz olmayalım

Öldürmeyelim ama hep ölen biz olmayalım

Birden bire ölmek, öldürmek nereden çıktı diye bir soru aklınıza gelebilir. Önceki akşam Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nde (ESAM) Keşmir’i konu alan bir program vardı. Prof. Dr. Oya Akgönenç Hanımefendi Keşmir ve burada Hindistan’ın Müslümanlara karşı sürdürdüğü, öldürme, sindirme ve göçe zorlama saldırılarını geçmişi ile birlikte anlattı. Ana konu Keşmir sorunu olmakla birlikte gerek Akgönenç gerek ESAM Genel Bakanı ve Pakistan Büyükelçiliği maslahatgüzarı olmak üzere tüm konuşmacılar Gazze’de Filistinliler, Çin’de Uygur Türkleri, Patani, Arakan, Irak ve Suriye’de Müslümanlara yönelik katliamları gündeme getirdiler. Kısacası, Keşmir ile birlikte İslam dünyasının içinde bulunduğu durum, dünyanın her köşesinde Müslümanların hedef tahtası haline getirilmiş olması, bir başka ifade ile Hıristiyan, Musevi, Budist veya Hindu olsunlar çeşitli dinlerin mensuplarının tek hedeflerinin Müslümanlar olduğu gerçeğini gözlerimizin önüne serdiler.

Dünya üzerindeki Müslümanların durumuna toplucu bakıldığında İslam dünyasının sadece Haçlıların saldırısına maruz kalmadığı, diğer tüm dinlerin mensuplarının Müslümanlar söz konusu olduğunda birlikte hareket ettikleri, birbirlerine destek verdikleri gerçeği ortaya çıkıyor. Kısacası Müslümanlar söz konusu olduğunda, ‘Küfür tek millet’ olarak karşımızda yer alıyor.

Dünya üzerinde yaşananlar bizleri sürekli ölen ve acı çekenlerin Müslümanlar olduğu gerçeği ile yüz yüze getiriyor. Böyle olunca insanın isyan etmemesi mümkün değil. Niçin ölen, acı çeken, yerinden yurdundan sürülenler Müslümanlar oluyor sorusu akla geliyor ve bu sorunun cevabının bulunması gerekiyor. Çünkü Müslümanlar olarak ‘küfür cephesi’nin insafa gelmesini beklemenin yanlışlığını artık kavramak ve karşı adımları atma durumundayız. Bunu söylerken Müslümanlar olarak silaha sarılalım, zalimleri topyekûn öldürelim diyor değilim ama bir yüzümüze tokat atana öbür yüzümüzü çevirmeninde doğru olmadığının şuurunda olmamız gerekiyor. Müslümanların birlik oluşturmasının ertelenmesi mümkün olmayan bir mecburiyet olduğu düşüncesinden hareketle Erbakan Hocamın temelini attığı D-8’nin yeniden canlandırılması, bu adımın genişletilip Müslümanların imkânlarını birleştirilerek ortak bir güç oluşturmaları gerekiyor. Bu ortak güç Müslümanlara yapılanların aynısını muhataplarımıza uygulamaktan çok caydırıcı bir güç oluşturmaktır. Böyle bir güç oluşturulabildiğinde, zalimlerin bize dönük silahları tutan elleri gevşeyecektir. Çünkü onlar güçlerini cesaretlerinden değil, oluşturulmuş İslam karşıtı cephenin desteği ve sahip oldukları silah gücünden alıyorlar. Kısacası, zalimler kahraman değil, korkaktırlar. Belki de zulümleri bu korkaklıklarından ileri gelmektedir.
Bunun için İslam dünyasının gösteri ve toplantılarda kendilerine yapılanları protesto etmeleri gereklidir ama yeterli değildir. Hatta gerekli dayanışma ve silah gücüne sahip olmayanların meydanlara dökülmeleri zalimlerin daha da gaddarlaşmasına vesile olmaktadır. Bunu söylerken evlerimize çekilip yapılanları uzaktan seyredelim diyor değilim. Eylemlerimizin etkili olması, bundan sonra olsun ölenlerin, acı çekenlerin sadece Müslümanlar olmamasını yürekten istiyorsak, İslam dünyasının birliği bir mecburiyettir. Bu sağlanamadığı sürece İsrail Gazze’de saldırır, binlerce kardeşimizi katleder, yüz binlercesini evsiz bırakır bize de uzaktan uzağa acıları paylaşmak düşer. Ama acıyı paylaşmak zalimlerin zulmünü önlemiyor. Artık ayağa kalkmamız, küfür cephesine karşı hak cephesini oluşturmamız gerekiyor. Mazlumlar ayağa kalkmadığı sürece zalimlerin insafa gelmesini beklemek gerçekçi bir yaklaşım olmaz/olmuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Abdulkadir Özkan Arşivi