Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

“İki Yüzlü” Hayatlar

“İki Yüzlü” Hayatlar

Dünyada bizden başka ülke var mıdır ki, bireysel hayatında başka, toplumsal veya resmi hayatında başka davranışlarda bulunsun ve başka dil kullansın?

Hiç zannetmiyorum. Ancak komünizm ve faşizm gibi totaliter rejimlerde, bireyin hayatı ikiye bölünmüştür. Bizim gibi “demokratik” ve “cumhuriyet”  olunduğu iddiası olan ülkelerde bireyin özel veya dar sosyal alandaki davranış ve kelimeleri ile sosyal veya “kamusal” alandaki davranış ve kelime hazinesi farklı olmaması lazım. Ama gelin görün ki, milletin egemen olduğu iddia edilen cumhuriyet döneminde, milletin büyük çoğunluğu “iki yüzlü” hayatlar yaşamaya mahkûm edilmiştir.

İnanmıyor musunuz?

İşte sizinde günlük hayatta karşılaşacağınız örneklerden bazıları:

Ak Parti iktidarında “selamün aleyküm” demek

Bizim halkımız, yüzyıllarca, selam verirken “Selamün aleyküm” demiştir.  Ve bunun da belirli bir âdâbı vardır. Bırakın âdâbını, kelime sosyal hayattan itildi. Yerini “günaydın, selam, merhaba” gibi kelimeler aldı. Ancak dar gruplarımızda kullanır olduk “selamün aleyküm”ü.

2003 falandı. Bir arkadaş, bir fakülte toplantısında, salona girip bir grup arkadaşının yanına oturduğunda “Selamün aleyküm” dedi. Toplantı bittikten sonra, dağılırken, başka biri o arkadaşa “Eee… Tabii Ak Parti iktidara geldi selam bile değişti.” dedi.

Vaziyeti görüyor musunuz?

Selamın bile değiştiğini söyleyen kişi 100 yıl önce yaşamış olsaydı böyle bir cümle kurmayacaktı. Çünkü o da “selamün aleyküm” diye selam verecek ve buna hiçbir ideolojik anlam yüklemeyecekti.

Allah’ın bir lutfu için türkü istemek

Geçenlerde TRT Türkü açık. Bir kadıncağız “Allah’ın bana bir lutfu olan eşim Hüseyin’in doğum gününü kutluyorum ve çalınacak olan türküyü sevgili eşime armağan ediyorum.” dedi.

Eskiden olsa “Allah’ın bana bir lutfu olan” ifadesini TRT’nin okuması mümkün müydü? Okuyan sunucuyu “mürteci ve inkılâplara karşı olmak”tan dolayı anında kapının önüne koyarlardı.

“Elhamdülillah” veya “Ohhh” demek…
Çok sevdiğim bir büyüğüm anlattı…

Çocuğun biri “Su içtikten sonra, annem yanımdaysa  ‘Ohhh!...’; anânem yanımdaysa ‘Elhamdülillah’ diyorum.” demiş.

Çocuğa, niye böyle yaptığı sorulmuş. Çocuk da: “Eğer anânemin yanında ‘Ohhh!...’  dersem  anânem; annemin yanında ‘elhamdülillah’  dersem  annem kızıyor.” demiş.  

“İki yüzlü” bir hayatın küçücük çocukta meydana getirdiği iki yüzlülüğü ve ona yaşatılan trajediyi görüyor musunuz?

Maalesef cumhuriyet dönemi böyle garabetlerle dolu.

Tünaydın garabeti

En çok, çocuklara “öğleden sonrası” için kullandırılan ve tepeden tırnağa içi boş laikçilik kokan “Tünaydın” lafına gülüyorum.

“Tün”ün aydın olmasına imkân yoktur arkadaşlar. Olsa olsa dolunay geceleri ay aydınlığı kadar olur. Çünkü “tün” kelimesi eski ve orta Türkçe’de “gece” demektir. (Eski Anadolu Türkçesinde “dün” olmuştur.)  Bakmayın bugün artık “dün”ün  “bir önceki gün” demek olduğuna; eski Türkçede ve daha düne kadar “tün/dün” kelimesi, gece demekti.

Yunus Emre şiirlerinde geçen “dün ü gün” hep “gece gündüz” demektir:

Ey dün ü gün Hak isteyen,
Bilmez misin Hak kandadır?
Her kandasam anda hazır,
Kanda bakarsam andadır.

Aşkın aldı benden beni,
Bana seni gerek seni.
Ben yanarım dün ü günü,
Bana seni gerek seni.

Aşkın zincirini üzem,
Deli olam dağa düşem.
Sensin dün ü gün endişem,
Bana seni gerek seni.

“Tün” kelimesini, bir yerden daha hatırlıyorsunuz: tavuklardan…

Tavukların barındığı mekâna “kümes” dendiği gibi pek çok Anadolu ağzında “tüneklik” denir. Yani tavuklar için orası “geceleme” yeridir. Mübarekler, gündüz oraya hiç girmezler ki; geceleri girerler. O yüzden adı “tüneklik”tir.

Aynı şekilde, tavukların ve kanatlı diğer hayvanların dalda uyulmalarına “tünemek” denir; yani “gecelemek”.

Her dönemde anlamı “gece” demek olan; günümüzde de “bir önceki gün” demek olan “tün/dün” kelimesiyle “tünaydın” yapma zekâsı karşısında hayran olmamak elde değil birader.

Aaaah, ah!...
Bir Osmanlı’dan uzaklaşmak uğruna ne garabetlere katlanıyoruz ya Rab!...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi