Ahmet Varol

Ahmet Varol

Mescidi Aksa Ateşi İşgalciyi de Yakar

Mescidi Aksa Ateşi İşgalciyi de Yakar

Gazetemizde geçen hafta yayınlanan son yazımızda Mescidi Aksa ve Kudüs’e yönelik tehlikeli gelişmeleri ve işgalcilerin provokatif faaliyetlerini dile getirmiştik. 

Çarşamba günü işgalciler arsızlık ve azgınlıklarını zirveye tırmandırarak, normalde bereketli Filistin topraklarını ve Kudüs’ü de kirleten postallarıyla Mescidi Aksa’nın mihrabına kadar girdi, Kur’an-ı Kerim’i yere attı, Müslümanlara vahşice saldırdı, kadınlara karşı terbiyesizlik yaptılar. 

Fakat Mescidi Aksa karşısında bu kadar aşırı gitmelerinin, işgalden bu yana ilk olduğunun medya organlarında dile getirilmesi olayları gündelik takip etmeyenler tarafından eksik ve hatalı anlaşılabiliyor. Siyonistlerin bu bölgeyi işgallerinden beri ilk kez Mescidi Aksa’ya baskın düzenledikleri sanılıyor. Oysa daha önce de birçok baskınları oldu. Bu külliyeyi ortadan kaldırıp yerine Siyon Mabedi adını verdikleri hayali yahudi mabedini inşa etme amaçlı çalışmaları ise işgalden beri sürüyor. 

İşgalciler bundan önceki baskınlarında Müslümanların her zaman pırıl pırıl ve tertemiz tuttukları mihraba postallarıyla girme, o necis ayaklarıyla minberini tekmeleme, kitaplıklarındaki mushafları yerlere savurma, içeride namaz kılanlara saldırma, ümmet adına onun ilk kıblesinin murabıtlığını yapan kadınlara iğrenç bir şekilde sataşma cesareti gösterememişlerdi. Sebebi ise bütün bunlara saygı göstermeleri ve Müslümanların kutsal mekânlarıyla ilgili kurallarına riayet etmeleri değil gelecek tepkilerden korkmalarıydı. 

Şimdi bunu yapma cesareti gösterebilmeleri, Kudüs ve Filistin halkının tepkisiz kalacağını düşündükleri anlamına gelmez. Fakat o halkın tepkisiyle zaten işgalin başlangıcından beri karşı karşıya olduklarını, zaman zaman da provokatif baskınlarla ona yönelik şiddetin trendini artırmanın şartlarını oluşturmaya ihtiyaç olduğunu düşünüyorlar. 

İşgal rejiminin ve onun silahlı güçlerinin, yine bu silahlı güçler tarafından korunan radikal siyonist grupların bu derece cüretkâr davranabilmesinin en önemli sebebi İslâm âleminin tepkisizliğidir. 

İşgal rejimi, İslâm âleminin tepkisini ölçmek için Mescidi Aksa’yı hedef alan şiddet ve baskısını tedrici bir şekilde artırdı. 30 Ekim Perşembe günü tüm Mescidi Aksa külliyesini asker ve polis kuşatmasına alarak ibadete tamamen kapatması da 1967 işgalinden bu yana bir ilk idi. 

Normalde BM kararlarına göre Mescidi Aksa üzerindeki yetkiler Ürdün’e aittir ve bu yetkilerinden dolayı işgal rejiminin burayı ibadete kapatması karşısında devreye girmesi gerekir. Ama hiçbir girişimde bulunmadı. Arap ülkelerindeki diğer dikta rejimleri de kendi canlarının derdinde ve halkların özgürlük ümitlerini tamamen yok edebilmek için fitne savaşlarını yönlendirmekle ve finanse etmekle meşguller. Kendi saltanatlarını koruyabilmek için küresel güçlerle işbirliği yapıyor, onlar da karşılığında işgalci siyonistin tüm aşırılıklarına sessiz kalmalarını istiyorlar. Dikta rejimleri de halklarının istediklerini yapmamak için küresel güçlerin tüm isteklerini yerine getiriyorlar. 

Zulüm rejimlerinin iyice vahşileşmesinden kaynaklanan sıkıntılar tüm Müslüman halkların zihinlerini meşgul ettiğinden halklar da bu sıralarda kendi başlarının derdiyle uğraşmak zorunda bırakılmış durumdalar. Dolayısıyla işgalcilerin Mescidi Aksa’ya yönelik tehditleri karşısında yeterince duyarlılık gösteremiyorlar. Duyarlılık göstermeye kalkışanların önleri de küresel güçlerin işaretleriyle oturup kalkan diktatörlerin polis şiddetiyle kesiliyor. İşgalci de böyle bir fırsatı yakalamışken kaçırmak istemiyor ve Mescidi Aksa’yı hedef alan azgınlığını iyice zirveye tırmandırıyor. 

Fakat işgalci siyonist, İslam âleminin durumunu bir fırsat olarak değerlendirmeye kalkışmakla yanılıyor. Çünkü Mescidi Aksa’ya yönelecek bir ateş işgalciyi de yakacaktır. Bunu kasap Şaron’un Eylül 2000 sonunda bu kutsal mabede düzenlediği baskının ardından patlak veren Aksa intifadası ortaya koyduğu gibi Çarşamba günü işgalcilerin azgınlıklarını zirveye tırmandırmalarının hemen ardından gerçekleştirilen iki önemli şehadet eylemi de gözler önüne serdi. 

Bu eylemlerin işgalcilere ne gibi mesajlar verdiği ve Mescidi Aksa’ya karşı ümmetin görevi hakkında değerlendirmelerimizi inşallah müteakip yazımızda dile getireceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi