Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Atatürk ne zaman doğdu, ne zaman öldü?

Atatürk ne zaman doğdu, ne zaman öldü?

Özellikle ölüm yıldönümlerinde Atatürk hakkında atılan nutuklara, üst geçitlere asılan pankartlara, radyo-tv programlarına aynı hava hâkim:

Bu havayı, “Atam sen kalk da ben yatam!..” havası olarak özetleyebiliriz.

Mesela, “Atatürk seni çok seviyoruz” diyorlar…

“Seni çok özledik” diyorlar… 

Tamam, ister sevin, ister özleyin (bunlar yasak değil, 5816 sayılı “Atatürk’ü Koruma Kanunu” kapsamına girmez), ama ne sevgi, ne de özlem fikir değil, görüş değil, felsefe değil, ilim değil, bilgi değildir; bunlar salt duygudur.

10 Kasım münasebetiyleBüyükçekmece Belediyesi başta olmak üzere (yolumun üstünde) pek çok belediyenin ve parti teşkilâtının üstgeçitlere astıkları pankartların çoğunda aynı slogan vardı:

“Atam! Kurtardığın vatanın, kurduğun cumhuriyetin ve inkılâplarının yılmaz bekçileriyiz!”

Böyle bir cümleye ne diyeceksiniz? “İyi beklemeler” deyip geçerseniz.

Vaktiyle okuduğum ortaokulun en görünür yerinde de benzer bir slogan vardı:

“Cumhuriyet fikren, ilmen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister.”

“Muhafızlık” ve “bekçilik” görevleri de kutsaldır, ama fikirler muhafızlarla, bekçilerle korunmaz: Fikrin bekçisi gerekliliği, gerçekçiliği ve geçerliliğidir.

Yani tarih boyunca dünyayı etkileyen hiçbir fikir ve fikir adamı, muhafızlar/bekçiler/yasalar/yasaklar tarafından korunmamıştır!

Fikrin gelişmesi, başka fikirlere ilham olması özgürce tartışılabilmesine bağlı. Aksi halde basmakalıplaşıp ideolojiye dönüşür. Bu yüzden, Atatürk hakkında söylenenlerin çoğu “duygusal slogan” sınırlarının ötesine geçemiyor.

Şu soru Kemalistlere: “Kurtarıcımız” dediğiniz, hakkında ciltlerle övgü yazıp filmlerini çektiğiniz, dizi dizi slogan uydurup durduğunuz Atatürk’ü ne kadar tanıyorsunuz? 

Derin analizlerden vazgeçtim, en azından doğum ve ölüm tarihlerini net olarak söyleyebilir misiniz?

Dün 10 Kasım’dı. Saat dokuzu beş geçerken, kimi gönlünce, kimi zoraki, kimi ortama uymak için saygı duruşunda bulundu.

Çünkü bize, Atatürk’ün, 10 Kasım sabahı, saat dokuzu beş geçe öldüğü söylendi.

Ancak Atatürk’ün eşi Latife Hanım’ın kız kardeşinin torunu Mehmet Sadık Öke…“Teyzem Latife” (kitap, Fatih Bayhan’ın Mehmet Sadık Öke ile yaptığı söyleşilerden oluşuyor) isimli kitabında başka bir gün ve başka bir saat veriyor: 

“Atatürk 10 Kasım’da değil 09 Kasım’da, saat dokuzu beş geçe değil, 07 sularında öldü!” 

O da aile büyüklerinden böyle duymuş. 

Hadi buyurun! “Sen kalk da ben yatam!..” demekle olmuyor bu işler.

Peki, Atatürk hangi tarihte doğdu? Hemen 19 Mayıs 1919 diyeceksiniz, ama bu konuda da rivayet muhtelif. Buyurun, muhtelif rivayetlerden birkaçına bakalım…

Mehmet Sadık Öke, “Atatürk 19 Mayıs’ta doğmadı” diyor… 

Atatürk’e doğum tarihi sorulduğunda, “Annemden işittiğime göre, bir bahar mevsiminde doğmuşum” dermiş... 

Atatürk’ün evlatlıklarından Prof. Ayşe Afet İnan (Ayşe adını kullanmaya kullanmaya unutturmuş), “Mustafa Kemal’in doğum ayı ve günü ya hiç yazılmaz veya yanlış olarak sonbahar diye gösterilir. Başka tarihleri verenler de yok değil. Hâlbuki kendisinden bizzat işitmişimdir bir ilkbahar günü doğduğunu. Hatta bunun Mayıs olduğunu söylemiştir” diyor…

Peki de Mayıs’ın kaçı, daha da önemlisi hangi yıl? Çünkü yılında da ihtilâf var: Kimi araştırmalarda 1879 ve 1880 tarihi verilirken, resmi kayıtlarda 19 mayıs 1881 tarihi veriliyor. Mesela ilk posta pullarında doğum tarihi 1880 olarak geçiyor.

Dönemin en kudretli insanı, Selanik’e birkaç uzman gönderip doğum tarihini neden araştırtmıyor, bilmiyorum.

Yarın devam edelim artık…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi