Sedat Laçiner

Sedat Laçiner

Çözüm Süreci Sonrası

Çözüm Süreci Sonrası

Farkında mısınız, Doğudan fail-i meçhul cinayet haberleri geliyor… Ancak ölenler henüz ismi toplum tarafından iyi bilinmeyen, tanınmamış kişiler olduğundan fazla dikkat çekmiyor. Asker, polis ve korucu cinayetlerinin bazılarında ise garip bir sis perdesi var…

Öte yandan örgütte pek çok birim köprüleri yakmış, kendince hedefe kilitlenmiş durumda… Şu sıralar bazı mahallelerde hendek kazıp, özerklik ilan etmekle meşguller… Yol kesme, kimlik kontrolü, yüzü de kapayacak maskeler, sözde mahkemeler ve ‘vergi’ adı altında haraç toplama gündelik hayatın rutini…

KCK (PKK) Yürütme Konseyi üyesi Sabri Ok, ise PKK’lı gençlerin eylemlerini kutsuyor ve “Kürt halkı ve gençleri birçok yerde denetimi ele geçirdi” diyor.  Sabri Ok’a göre 45’den fazla insanın hayatını kaybettiği 6-7 Ekim olayları bir ayaklanmaydı (serhildan) ve Ok bunu bilerek ve isteyerek gerçekleştirdiklerini bir kez daha kabul ediyor. Ok“6-8 Ekim serhildanlarıyla beraber AKP gerçekten çok zorlandı… Büyük bir panik ve tedirginlik yaşadı. Öyle ki, 12 yıllık iktidarı boyunca ilk defa hükümeti kaybetme korkusuna düştü” diyor…

İTİRAF

PKK’dan sürekli olarak tehditler geliyor, Çözüm Süreci’ni AK Parti’nin bozduğu iddia ediliyor, Türkiye’de kamu düzeni Suriye’deki PKK bölgelerinin güvenliğine bağlanıyor. Örneğin örgütün lider isimlerinden Cemil Bayık, eğer El Nusra örgütü Suriye’de Afrin’e saldırırsa Türkiye’nin karışacağı tehdidinde bulunuyor…

Hükümet cenahında ise bir yandan PKK’ya ve HDP’ye ağır eleştiriler, hatta tehditler var, diğer taraftan “Çözüm Süreci’ne kararlılıkla devam edildiği” gibi anlaşılması güç cümleler duyuluyor… En önemlisi PKK ile anlaşmaya varıldığı, ancak anlaşmaya örgütün uymaığı iddiası artık muhalefet tarafından değil, bizzat resmi yetkililer tarafından dillendiriliyor… Örneğin, gazeteci Abdülkadir Selvi, 3 Kasım 2014 tarihliYeni Şafak’taki köşesinde kaleme aldığı “Çözüm süreci stres testinde” başlıklı yazısında İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın “Sorun PKK’dan kaynaklanıyor. Oslo’da anlaşmıştık. Oslo’yu PKK bozdu” dediğini yazıyor…

Hükümet daha önceleri PKK ile böyle bir anlaşmanın olmadığını söylüyordu, bu nedenle Ala’nın ‘itirafı’ son derece önemli. Muhtemelen muhalefet bu gedikten girmeye çalışacak, terör örgütüyle anlaşma meselesi halk nezdinde yoğun bir şekilde işlenecek…

Aslına bakarsak gerek Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu’nun, gerekse Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın sözleri de örgüt ile bir anlaşmaya varıldığını doğruluyor.Akdoğan, “terör örgütü su kaynatmaya başladı” derken örgütün sözünde durmadığını iddia ediyor…

KARA BULUTLAR TOPLANIYOR

Dün söyledim, bugün de söylüyorum, terör örgütleri sözle, gönüllü olarak silah bırakmazlar. Dağa piknik yapmak için çıkmayanlar, dağda onlarca yıl geçtikten sonra sırf barış ve huzur olsun diye, sözle ikna olup terörü sonlandırmazlar… Keşke bu kadar kolay olsaydı…

Dağa çıkış nedenlerini kurutarak sadece dağa yeni çıkışları azaltabilirsiniz, yoksa dağdakileri geri indiremezsiniz. PKK/KCK hedefi belli bir örgüttür ve nihai hedefine ulaşmadan kendisini yenilmiş sayar, bunu dünyanın sonu kabul eder. Bu hedef ise bağımsız ve Kürt ayrı bir devlettir. Bunun aksini Öcalan dahi söylese doğru değildir. PKK’nın ayrı devlet dışında kendisini tatmin edecek başka bir hedefi yoktur. Özerklik ve federasyon bu yolda sadece bağımsızlığa götüren birer basamaktır…

Dolayısıyla PKK ile yapılan her anlaşma denize düşünce yılana sarılmaktır, nitekim de öyle de olmuştur. Örgüt geçen 2 yılı mükemmel bir şekilde kullanmış ve kendince büyük ayaklanması için güç ve enerji toplamıştır… Bu süre içinde sokaklar örgütlenmiş, dağdan şehire omuzlarda ve bellerde silahlarla inilmiştir…

Kim ne derse desin, bundan sonra örgüt geri çekilmek istemez, gerilimi tırmandırarak yola devam etmeyi hedefler. Öcalan ise Hükümet’teki paniği hafifletmek adına bir süre iplerin gevşetilmesi emrini verebilir, ancak onun da elindeki tek araç şiddet olduğu için 6-7 Ekim olayları benzeri yeni girişimleri beklemek gerekir…

Bu manzarada en önemli gelişme ise Suriye’nin Türkiye’nin içişlerine yürümeye devam etmesi… PKK, Suriye’deki savaşını Türkiye ile birleştirmenin derdinde… Kobani’den sonra şimdide de Afrin iç dengelerimizin ayrılmaz bir parçası olma yolunda ilerliyor. Örgüt, Kobani benzeri direnişleri kullanarak Türkiye Kürtlerini harekete geçirmeye, Türkiye-Suriye sınırını anlamsızlaştırıp, kendince sözde Kürdistan’ın parçalarını birleştirmeye çalışıyor… Suriye’deki çatışmalar sürerse yeni Kürt ve Arap göçleri artabilir…

Özellikle Halep’in düşüşü Türkiye’deki Suriyeli sayısını 3 milyona, hatta daha fazlasına götürebilir. Bu da güvenlik açıklarını arttırır…

***

Özetleyecek olursak,

1)      Çözüm Süreci çoktan mevta olmuş durumda, ancak cenazeyi kaldırmaya kimse istekli değil,

2)      Suriye’deki olaylar ve içeride sağladığı avantajlar PKK’ya ayrı bir özgüven sağladı ve kendilerini artık sürece muhtaç hissetmiyorlar,

3)      Örgüt her geçen gün ABD, Avrupa ve İran ile yakınlaşıyor, bu yakınlaşma ayrı devlet sözlerine ve Türkiye’ye karşı operasyonlara kadar uzuyor,

4)      Hükümet üzerindeki muhalif baskılar ve siyasi-iktisadi-sosyal baskılar artıyor, artmaya devam da edecek. PKK ve Kürt Sorunu bu kuşatmada çok önemli bir körük rolünü oynayacağa benziyor,

5)      Hükümet kararan gökyüzünün farkında ve Çözüm Süreci’ni başka bir süreç ikame etmek istiyor, ancak çıkış yolunu henüz bulabilmiş değil…

Tüm bu şartlar altında 2015 Genel Seçimleri yaklaşıyor ve seçim ortamında çözüm bulmanın daha zor olduğunu herkes biliyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Sedat Laçiner Arşivi