Yaşar Değirmenci

Yaşar Değirmenci

İtidal üzerine notlar

İtidal üzerine notlar

İslâm, canlı-cansız her varlık için bir rahmettir. “Ey iman edenler! Hepiniz toptan barış ve güven dini İslâm’a girin! Şeytanın adımlarını izlemeyin!” Yani, hepiniz İslâm atmosferine girin; İslâm inancını ve ahlakını yaşayın. Bu sayede siz, aileniz, toplumunuz ve bütün insanlık barış ve huzura kavuşmuş olur.

İtidal, denkleştirmek, eşit muamele etmek, âdil olmaktan gelen bir kelimedir. Aşırı olmama, ne çok fazla, ne çok az, tam lüzumu kadar olma, orta halde bulunma, ölçülülük. İslâm, bütün bu mânâları içine alan bir dindir. İslâm, istikamettir; yani sağa-sola sapmadan itidali devam ettirmektir. 

Peygamberimiz, (sav) kendisinden kurtarıcı bir amel isteyen sahabiye İslam’ı şöyle özetlemiş: “İman et! Sonra da sağa sola sapma, doğru olanı, yani itidal çizgisini takip et.” Mutedil duruşun önemine binaendir ki, günde sadece farz namazlarımızda en az on yedi defa “Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola ilet (Bizi itidal çizgisinde sabit kıl.)” diye dua ederiz. Âyette geçen sıratı müstakîm, eğrilikten, aşırılıktan, ifrat ve tefritten uzak, ölçülü, dengeli ve mutedil bir yoldur. Fatiha’da geçen dua ile, bu yolda bize güç ve kuvvet vermesini, Allah Teala’dan talep etmekteyiz. Nafile namazları da buna ilave edersek bu rakam otuzu aşmaktadır. (40 rekat)

 İslâm, “bana ne!” anlayışını reddederek toplumu gemiye benzetir. Gemide gedik açmak toplumu helake götürür. Yahudilik ve Hıristiyanlık ilahî öğretilerin dengesini bozan iki ucu temsil ederken, İslâm itidal anlamında gelen istikametten ibaret olup ifrat ve tefrit arasında dengeyi muhafaza eder.

İslâm, canlı-cansız her varlık için bir rahmettir. “Ey iman edenler! Hepiniz toptan barış ve güven dini İslâm’a girin! Şeytanın adımlarını izlemeyin!”Yani, hepiniz İslâm atmosferine girin; İslâm inancını ve ahlakını yaşayın. Bu sayede siz, aileniz, toplumunuz ve bütün insanlık barış ve huzura kavuşmuş olur.

İslam, ruhbanlığı reddettiği gibi, cinsel arzulara boyun eğmeyi de reddeder. İsrafı yasakladığı gibi, cimriliği de hiçbir zaman tercih etmeyip cömertliği teşvik eder. 

İbadet adına emeği, emek adına ibadeti ihmal etmez. İyi niyetle yapılan her faydalı hareketi, ibadet kapsamında değerlendirir. Ruh namına bedeni, beden adına ruhun ihtiyaçlarını ihmal etmez, herkese ve her şeye hakkını verir. Dünya adına ahireti, ahiret adına dünyayı ihmal etmez. Dünyayı, ahirete götüren bir vasıta olarak görür. 

Peygamberimiz, yanına gelen birisinin adını sorar, “sert” ve “katı” manasına gelen “Haşn” deyince Peygamberimiz, “Sen sert değilsin, kolaysın (yüsr)” buyurur. Bunun üzerine isim öyle kalır. Asiye ismini Cemile olarak değiştirmişlerdir. Anlaşılıyor ki isimlerin bile katı ve sert olanından uzak dururdu. Rasulüllah Efendimizin bütün hayatı hoşgörü, kolaylık ve yumuşaklıktı. Alışveriş konusunda şöyle derdi: “Alınca ve satınca kolaylık gösterenden Allah razı olsun.” İki zararla karşılaşınca daha hafif olanı tercih ederdi nitekim Hudeybiye anlaşmasında Peygamberimize “Allah’ın elçisi” vasfı yazdırılmadı. Abdullah’ın oğlu Muhammed yazıldı. Bismillahirrahmanirrahim yerine, Bismikellahümme/Allah’ım senin adınla yazılmasına itiraz etmedi. Himar lakaplı Abdullah adında içki içen bir sahabi vardı. Abdullah zaman zaman Peygamberimizi neşelendirirdi. Abdullah, içkiye devam ettiğinden Peygamberimiz tarafından birçok defa cezaya çarptırıldı. Ancak, İslâm toplumundan dışlanmadı, lanetlenmedi. Hatta lanetleyenlere Peygamberimiz derhal müdahale etti: ‘O, Allah ve Rasulünü seviyor’buyurdu. Cezası verildi, lanete müsaade edilmedi. İtidalle davranıldı.

İslâm hukukunda iki maslahat veya hayırdan büyük olan tercih edilir; büyük maslahat söz konusu ise küçük menfaatten vazgeçilir. 

Devam eden faydanın sağlanması söz konusu olunca geçici menfaatten vazgeçilir. Zararı def etmek, maslahatı celb etmekten önce gelir. Cemaat veya toplumun faydası söz konusu ise bireyin faydası feda edilir. 

İman ve akideye dayalı konular ameli konulara tercih edilir ve öncelik verilir. İlim amelden önce gelir. Farz-ı ayn olan yükümlülükler farz-ı kifayeye, farzlar da nafilelere tercih edilir. Bir kötülüğü telafi etmek daha büyük bir kötülüğe sebebiyet veriyorsa kötülük telafi edilmez. 

İslâm; toplumu bir bina, bireyi de o toplumu meydana getiren unsurlar; tuğla, taş vs. gibi görür, “bana ne!” anlayışını reddeder. 

Müslüman şöyle düşünür: Ben düzelirsem toplum düzelir, her şey bende biter, komşum aç iken uyuyamam, çıkan yangını söndürmezsem beni de yakar, zalime “dur” demeyen zulme uğrar. 

İslâm, iki dağ arasındaki dümdüz yolu andırırken; ifrat yokuşu, tefrit ise inişi sembolize eder. İtidal fıtrattır, birleştiricidir; safları, kalpleri telif eden harçtır. Müslüman; “Haydi müjde ver o kullarıma; onlar ki sözü dinlerler, sonra da en güzelini tatbik ederler. (Uyarlar.)” Âyetinde vasfını bulan insandır. O, zararı def etmek ve faydalı olanı almakla vazifelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yaşar Değirmenci Arşivi