Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Bakan Bey Aşerirse

Bakan Bey Aşerirse

Başlıkta bir hatâ yok. Anlatacağım hâdise, ancak hâmile bir kadının aşermesinde yaşanabilecek türden.

Bakan bey, şu an, görevde değil. Muvazzaf olduğu dönemde, bir gece canı yaprak sarması istemiş. Can bu... Çekiyor işte. Midesine söz geçiremeyince bulunmasını istemiş. Gece dediysem, gecenin körü. Ankara’da, açık bir lokanta, market vs. bulunamamış. Şehir, alt üst edilmiş. Yok yok yok....

Ne demek, bakanın canı yaprak sarması istesin de bulunamasın? Ya çocuğunu düşürürse?

“İllâ bulun.” diye kendisi mi demiş yoksa adamlarının kraldan fazla kralcılığı mı orasını bilmiyorum.

Belki, öylesine, “Bir yaprak sarması olsa da yesek.” dedi. Adamları da bu isteği emir kabul etti.

Belki de “Bana yaprak sarması bulamayan adamların bana ne gereği var?” diye test etti.


Burada biraz durup kraldan fazla kralcılıkla ilgili,  A. Ragıp Akyavaş’ın Âsitâne isimli kitabından alınmış bir hikâye okuyalım.

“Yaz mevsiminin uzadıkça uzaması, boğucu sıcakların herkesi bunaltması, pâdişâhlardan birinin fenâ hâlde canını sıkar. Yaz ortasında, kış sefâsı yapmaya karâr verir. Derhâl bir helva sohbeti tertipler.

Başta sadrazam olmak üzere diğer vezirleri, Anadolu ve Rumeli Kazaskerlerini, Kaptan Paşaları, Nişancı Efendileri saraya dâvet eder. Kocaman salonlardan biri bu işe tahsis edilir. Kapılar pencereler bir güzel kapatılır. Duvarlara kalın ve değerli halılar asılır. Ocaklar yakılır. Salonun ortası pirinç mangallarla doldurulur.

Pâdişâhımız efendimiz öyle istediği için misafirler kürklerini, kışlık elbiselerini, yün çoraplarını, pabuçlarını, mestlerini giyerek salona gelirler. Pâdişâh “Aman, ne kadar soğukmuş, ben hayâtımda hiç böyle kış görmedim. Siz ne dersiniz?” diye karşısında oturan kerli ferli devlet adamlarına sorunca onlar da “Doğru söylüyorsunuz efendimiz! Yıllar var ki böyle bir kış geçirmemiştik!” cevâbını verirler. Pâdişâh, “Öyleyse bir helva sohbeti yapalım mı?” diye bir soru daha yöneltir. Bizimkiler de “İsâbet olur Hünkâr’ım!” diye hep bir ağızdan bağırlar.

Dalkavukların kavuklarını sallamalarıyla birlikte saray helvacısı çıraklarıyla birlikte çağrılır. Koca koca kazanlar kurulur ve helva yapma işlemi başlar. Ocakların etrafa yaydığı sıcaklık, çubuklardan çıkan dumanlar, helva kazanlarının buharı etrafa yayılınca, içeridekiler bayılacak hale gelir. Buna rağmen anlı-şanlı devlet adamları, pâdişâha hoş görünmek için kendilerini hayli zorlarlar.

“Efendimizin sâyesinde kışın tadını çıkarıyoruz, çok güzel eğleniyoruz.” gibi sözler söylerler.  Fakat bu arada, vezirlerden birinin köşede üzgün ve düşünceli oturduğu görülür. Başka bir vezir, arkadaşının yanına yaklaşır sorar :

- Aman paşa hazretleri, niçin üzgün duruyorsunuz ? Neden eğlenceye katılmıyorsunuz ?

Yaz mevsiminde kış eğlencesi tertiplemeyi bir türlü aklına sığdıramayan vezir şu cevabı verir :

- Vallahi ben de eğlenmek istiyorum, ama bir yandan şu soruyu sormaktan kendimi alamıyorum.

Pâdişâhımız efendimiz yarın, kışın en şiddetli gününde, soğuk rüzgarların püfür püfür estiği bir sırada haydi Çamlıca tepesine bir yaz sefâsı yapalım derse ne halt edeceğiz ?”

İşte kraldan fazla kralcılık böyledir. Adama, yaz gününde kış eğlencesi yaptırır. Gece yarısı yaprak sarması buldurtur.

Neyse konumuza dönelim. Yaprak sarması meselesi nihâyet çözülmüş. Yemek işi ile uğraşan birine ulaşılmış. Yatağından kaldırılmış. O da başka birisini yatağından kaldırmış. Derken, yaprak sarması bulunmuş. Mesele ile canla başla ilgilenen her kimse, her hâlde “Evreka, evreka” diye geriye dönmüştür.

Suyun kaldırma kuvveti mi daha güçlü yoksa bakanın midesinin kaldırma kuvveti mi takdirinize sunuyorum.

Eh, bakan böyle olur da adamları hırlı durur mu?

Birgün, özel kaleminin masrafı incelenirken bilmem hangi pastaneden getirtilen bir kahvaltı faturası farkedilmiş. Bu kahvaltıyı kimin getirttiği araştırılınca, tavşanın suyunun suyu bir hanım, “Ben getirttim.” demiş. Çalıştıkları yerde kahvaltı olduğu hâlde, niye böyle birşey yaptığı sorulunca, “Buradaki kahvaltı, midemi ağrıtıyor.” cevâbını vermiş.

Son cümleyi okuduğunuzda sarfettiğiniz kelimeyi tahmin ediyorum. Zirâ, duyunca ben de aynısını söyledim.

Benim midem de çok hassas. Epeydir ağrıyor. Bu sâbık bakanı, midesi hassas elemanını, bunlar gibileri toplayıp birer hafta, Ermenek’deki madende çalıştırırlarsa ağrılarım ancak o zaman hafifleyebilir.

Bakan bey, cemaati hoş tutarak saltanatını devâm ettirme siyâseti uygulayanlardandı. Cemaatin savcıları da bir türlü ona dokunmadı.

Ama, bıldırki sarmalar, bakanın peşini bırakmadı. Laf aramızda, dönemin başbakanından tokat yediği bile söyleniyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi