Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Âkif’in Çanakkale şiirinde “yamyam” kelimesiyle zenciler kastedilmiyor

Âkif’in Çanakkale şiirinde “yamyam” kelimesiyle zenciler kastedilmiyor

Gönlümüzde bir daha hiç çıkmayacak kadar yer eden, “Anadolu’nun Somali yöresindenim…” sözüyle bu ülkede Türklerin kalbinde kıyamete kadar silinmeyecek iz bırakan üniversite talebesi, yâni öğrt. gör. İsmail Göktürk’ün baş talebesi Somalili Mahmud, tam adıyla Mahmud Muhammed Şeyh Ali, ümmetin ve İslâm milletinin en güzel numunelerinden biridir. Bir sohbette Ali Yurtgezen hocaya Mehmed Âkif’in “Çanakkale Şehitlerine” şiirindeki “Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ!” mısraında geçen “yamyam” kelimesiyle Afrikalıların mı kastedildiğini sormuştu da kurşun yemiş gibi olmuştum.

Mâlûmdur ki Somali Afrika’dadır, Mahmud’ta Somalili siyah bir Müslümandır. Sorduğu sualin bağlamını şöyle anlatmıştı. Somali ve çevresi Müslümandır ve Türkiye’yi Hilâfetin sahibi Osmanlı olarak biliyorlar. Bundandır ki Somali’de Mehmed Âkif en çok okunan bir Türk şairidir. Ancak, Somali’nin okumuş kesiminin bazılarında “Âkif, Çanakkale Şehitlerine şiirinde geçen yamyam kelimesiyle biz Afrikalı siyahları mı kastediyor…”  şeklinde bir alınganlığa sebep olmuş.

İşte bu târihî suali Ali Yurtgezen hoca, Semerkand Dergisi’nin Kasım 2014 sayısında “Kalbimizdeki Yamyam Karası” yazısıyla açıklığa kavuşturmuş. Sömürgeci Batı’nın zihinlerimizde idrak kirliliğine sebep olduğu “Kalbimizdeki Yamyam Yarası” nı yüreğimizi çeke çeke okuyalım:

“Samimi bir Müslüman olan, hele de Sudanlı Zenci Musa’yı hepimizden daha iyi tanıyan Mehmet Âkif’in ırkçı bir yaklaşımla ve bütün zencileri aşağılamak maksadıyla bu ifadeyi kullandığını iddia etmek insafsızlıktan da öte iftira olur. Zenci Musa, Kuşçubaşı Eşref Bey’in emir eri. Hani şu Trablusgarb’ta, Balkanlar’da, Çanakkale’de, Yemen’de Osmanlı’yı ayakta tutmak için kelle koltukta gecesini gündüzüne katan büyük mücahit… İstiklâl Harbi’nden sonra emeklilik maaşını “Bu fakir devletten para almam” diye reddeden kahraman…  (…) Ondan Safahat’ında övgülerle söz eden Akif’in, İtilaf ordusundaki Senegallli ve Sudanlı siyahî Müslümanlara hakaret edebileceğine ihtimal vermek yersiz bir düşünce olur.”

“Fakat öte yandan söz konusu mısralardaki “yamyam” nitelemesinin Anzak birliklerindeki Avustralyalı Aborjinler veya Yeni Zelandalı Maoriler için yapıldığını söylemek de arızalı bir algının varlığını görmemize mani olmamalı.  Mehmet Akif’in zihninde bile, gerçekten rezil bir istila karşısındaki hissiyatı ifade maksadıyla dışa vurulmuş olsa dahi, bir yamyam tasavvurunun varlığı, sadece şairimizle alakalı bir problem değil.”

“SÖMÜRGECİ YALANLARI”

“Dışa vurmasak da pek çoğumuzun kafasına bir yamyam algısı yerleştirilmiş. Çizgi romanlarla, sinema filmleri ve televizyon dizileriyle şöyle bir görüntü kazınmış zihnimize. Afrika’da bir yerlerde, pişirilmek üzere eli kolu bağlanarak kocaman bir kazanın içine konmuş birkaç beyaz adam, kazanın etrafında da siyah tenli, korkunç insanlar dans ederek dönüyor. Belki komik bulduğumuz ama sorgulamadığımız, bu sebeple de bazı Afrika yerlilerinin insan yediğini peşin bir kabul olarak zihnimize yerleştiren, öğretilmiş bir algı bu. Halbuki hepsi de beyazlardan çıkan ve ruh hastalığı işareti kriminal canilikleri saymazsak, Afrika da dahil dünyanın herhangi bir yerinde hususen insan eti yiyen bir topluluk veya kabile bulunduğuna dair ciddi hiçbir bulgu, hiçbir tesbit yok. Yamyamlık, sömürgeleştirme süreci öncesinde keşif kolu olarak Amerika’ya ve Hint adalarına gönderilen denizcilerin uydurma fantazilerinden kaynaklanan, itibarsızlaştırma politikasının icrasında kullanıldığı için yaygınlaşan asılsız bir sömürgeci ithamı.”

“Galiba ilk kez Kristof Kolomb, Hin adalarından birinde kendilerine saldıran “tek gözlü, köpek yüzlü ve insan eti yiyen” yerlilerden bahsederken onları “cannibal” (kaniba) diye niteliyor. Kaniba, yamyam kelimesinin Batı dillerindeki karşılığı.  Kolomp kelimeyi daha önce Amerika yerlilerinden duymuş ve bunu “kendilerine karşı koyan vahşiler” anlamına defterine kaydetmiş. Kelime aslında bir Kızılderili kabilesinin dilinde “gözü pek, cesur” manasına geliyormuş. Bu kabilenin şiddetli saldırılarına karşı koyamayan Küba yerlileri, daha sonra “barbar” veya “vahşi” anlamını yükledikleri kaniba’yı hakaret maksadıyla düşmanlarını nitelemek için kullanmışlar. Bu açıklamayı, yamyam kavramını nasıl ve hangi maksatla üretildiğini ipuçlarını barındırdığı için yaptık. Sömürgeciler, kendilerine direnen toplulukların bu cesur ve gözü pek tavrına önce “barbarlık” diyor, sonra da onların güya barbarlıktaki ölçüsüzlüğünü ifade etmek üzere insan eti yedikleri yalanını yayıyorlar.”

“SUİZANLA KABİMİZİ KARATMAYALIM”

“Bütün bunlar Avrupalı ‘beyaz adam’ın sömürgeleştirdiği coğrafyalardaki yerli ahaliye uyguladığı katliam ve zulümleri haklı gösterme çabasının eser ve tipik bir itibarsızlaştırma metodu. Fıtratlarını muhafaza edebildikleri için belik Avrupalılara nazaran daha ‘insan’ olan farklı kıtalardaki siyahî yerlilerin ilkel ve vahşî birer canavar gibi takdim edilmesi, onların köleleştirilmelerine, öldürülmelerine, zorla asimilasyona tabi tutulmalarına gerekçe yapılmış. Avustralya yerlilerine Batılıların verdiği ‘aborjin’ ismi bu yaklaşımı ifşa ediyor. (…)

“İşgal ederek sömürmek istedikleri coğrafyaların sakinlerini ‘gerektiğinde öldürülmeye müstehak vahşiler” olarak göstermek tarzındaki Batılılar’a mahsus bu algı operasyonu, sadece siyah derili insanlar için yapılmadığı gibi, çok eski tarihlerde de kalmış değil. Çanakkale’de esir alınan İtilaf ordusu askerlerinin sorgu tutanaklarında, ‘kendilerine, Türkler esirlerinin diri diri uzuvlarını keser ve bir taraftan da bunları yer; bu yüzden Türklere esir olmamak için ölümüne saldırmalısınız talimatı verildiği’ ifadeleri yer almaktadır. Daha yakın zamanlarda Afrika’daki bağımsızlık dalgasından sonra Batılı sömürgecilere rağmen iş başına gelen ülke yöneticilerinin, ajanslara servis edilen “insan eti yediği’ haberleriyle nasıl itibarsızlaştırdıkları gazete arşivlerinde duruyor olmalı.”

“Biz Afrikalı siyahî kardeşlerimizin bir alınganlığından yola çıkmıştık, meseleti o güzergâhta bağlamaya çalışalım: Müslüman zihnindeki ‘yamyam’ tasavvuru en hafif tabirle bir suizandır ve kalbimizde siyah bir noktadır. Bu güzel insanları bir Bilal-ı Habeşî ve Ümmü Eymen r.a., bir Zenci Musa veya Malik el-Şahbaz gibi kardeşlerimiz olarak görmeye başlamayınca kalbimizdeki o yamyam karası silinmeyecek.”

---------------------------------   

ŞAİRİM GURBETTEN KELİMELER GÖNDERMİŞ

Ey azizan! Kalbimin şairi Prof. Dr. Mehmet Narlı, çok zaman önce çıktığı gurbetten “Kökler” başlığında demet yapıp, kelimeler göndermiş. Dokunaklı ve işaretlerle dolu…

“Korkaklar öldürür derdi ustam / kötücüller kına yakar / sen yitiğini ara buldukları onların olsun / fetih bitmez çünkü anahtarın varsa / ve ilk darbede pişman olan kazanamaz asla / ihanet renksizdir benzer hiçbir şeye / aşığın haini görmemesi bundandır / benzemez çünkü/ insanın derinliği suyun derinliğine

ve suyun sığlığı da insanınkine / yanların çürüdüyse zamanıdır değiştir / yaslanmaktan suskunun ağırlığına / zehrin hoş edenine şikayet derler / giz akmıştır bununçin dünyanın sağırlığına”

Kelimeler demetinin içinde bir de “Özüvey” başlığı altında topladığı kelimeler var ki dille olan ünsiyetimin yazgısını anlatıyor yine:

“Su öz hava öz dil üveymiş / düş işte dedi ahmet abi / düştüm ben de

darasını etimin eteğimin / karagöz müsün birader deyince / şaşırdım haliyle  neden / yükleniyor niçin / mal bulmuş bir maraşîye / dil annem  üvey  ateş babası özmüş onun / nasıl kurulmuş  başım bulanıyor niçin / bu köpükten hikaye

büyümüştük halbuki ikimiz birdenbire / ademin can bitiren kıkırdak kemiğinde / sen ne yaptın böyle unutkanlık şehrinde / ne yaptın böyle düş diye kendine / ne yapayım dedim dirildiyse bende kabuk / insan anlamıyor ki mecnun tosbağının içine girmeyince

-----------------------------

DERÛMUZU ÂBAD EDEN “EHL-İ BEYT AŞKINA” PROGRAMI

Şehr-i Maraş’ta,  Muharrem ayı sebebiyle KSÜ Kültür ve Medeniyet Topluluğu heyeti H. Ahmet Eralp, Ferhat Ağca ve arkadaşları ile Türkiye Yazarlar Birliği Şehr-i Maraş Şubesi ve temsilcilerinden KSÜ’de uzman olan Mehmet Yaşar’ın organize ettiği “Ehl-i Beyt aşkına” programına katılamadım ama uzaktan kalbimle dinledim.

Semerkand Dergisi yazarlarından Ali Sözer’in konuşmacı olarak katıldığı gönüllere hüzün ve sürur veren bu anlamlı programın takdimini her zaman olduğu gibi Allah vergisi hitabıyla yine Mehmet Yaşar yapıyor ve seçme mersiyeler okuyor. Konuşmacı Ali Sözer ve heyet programdan sonra KSÜ Kütüphane Müdürü ve talebelerin “Hasan abisi” şair Hasan Ejderha’nın modernizm kokmayan odasında fikirli çaylar eşliğinde hasbıhal etmişler ki, buna katılamadığım için daha çok üzüldüm.  Gönlümüzü âbad eden böyle bir programı yapanları kalbimle selâmlarım.

------------------------------------

MUARIZIM ÖMAY AD DEĞİŞTİREREK İFTİRA ATMAYA BAŞLADI

Ey azizan! Bu fakiri öyle evhamlı falan bilmeyin, ama muarızım Ömay bu kez de ad değiştirerek saldırmaya başladı. “Memo” ismini kullanıp yine akıl ve vicdanın ve de kucağında yaşadığım necip Türk milletinin kabul etmeyeceği iftira salvoları atmış. Duyun da yarın ruz-i mahşerde şahitlik edin diye paylaşıyorum:

“Bu konuda bir aralar Türk diye bir şeylerin de olmadığını iddia etmiştiniz, bizde size Türkçü-milliyetçi geçmişi olan birinin yazısını ibretle okumuştuk, var efendim Türk te var Allah’a şükür…  siz işinize bakınız, ticaretinize bakınız.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Ahmet Doğan İlbey Arşivi