Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Bir yaşlının hikâyesi

Bir yaşlının hikâyesi

Bir yakınımla birlikte akraba ziyaretine gidiyorduk. Otobüse doğru yürürken parkta bastonuyla konuşan bir adama rastladık. Yaşadığımız şehirde bu tür görüntülere sık sık şahit olur ve nedenleri üzerinde pek kafa yormayız. Çünkü büyük şehirlerde insanların en büyük sorunu yalnızlıktır. Kalabalıklar içinde konuşacak insan bulamayan kimseler iç seslerini nesnelere yönelterek deşarj olurlar. 

Kuzenim adamla tanışmak istedi ve selam verdi. Fakat adam donuk bir ifadeye sahipti,  bizi ne görüyor ne de duyuyordu. Bütün ilgisini elindeki bastona vermiş, konuşmasını sürdürüyordu. Onu dikkatle dinledik ve ne dediğini anlamaya çalıştık. Yaşlılığın getirdiği zorluklardan, hayırsız evladının ihanetinden ve erken yaşta vefat eden eşinden söz ediyordu. 

Elindeki bastonun kendisini işittiğine inanıyormuşçasına içten konuşuyordu. Bu bastona kendisini dinleyen ve anlayan bir insan rolü vermiş ve anlatıyordu.

Kuzenim, yüzüne doğru eğildi ve tekrar selam verdi. Yaşlı adam başını kaldırdı, konuştuğu nesnenin bir baston olduğunu o anda fark etmişti, utangaç bir şekilde baktı ve kendisine verilen selamı aldı. Sonra kuzenime döndü; “Ne olacak evladım yaşlılık zor işte. Torunlar dinlemek istemezler, yaşlılıkta vakit hiç geçmiyor, can sıkıntısından buraya geliyorum. Bu baston benim arkadaşım, onunla dışarı çıkarım, onunla konuşurum…” dedi. Kuzenim bize anlatabilirsin, seni dinlemeyi çok isteriz deyince adam yetmiş beş yıllık hayatını anlatmaya başladı. Bir insan, bir hayat,  bir kitap gibiydi. Fırlatılmış, atılmış bir kitap…

Yaklaşık bir saat kadar onu dinledik. Artık ayrılmamız gerekiyordu, ayağa kalktığımızda adamın yüzünde hüzünlü bir ifade belirmişti. Sonra bastonuna yaslanarak ayağa kalktı; “Evladım kaç zamandır kimse beni bu kadar dinlememişti, Allah razı olsun, yakın olsanız da arada gelseniz” dedi.  Ayrılırken tekrar tekrar dua ediyor, iyi dileklerde bulunuyordu. Kuzenim biz bir iyilik yapmadık ki onu bu kadar memnun eden şey neydi dedi. Elbette onun için kayda değer bir şey yapmış değildik, fakat büyük şehirlerde bir insanı dinlemek ve halini anlamak büyük bir yardımdı. Öyle olmasaydı, kalabalıklar içinde insansız kalan bu insanlar bastonlarıyla konuşmak zorunda kalırlar mıydı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi