Abdullah Şanlıdağ

Abdullah Şanlıdağ

Postmodern istihbarat

Postmodern istihbarat

Eski Türkiye’de gazeteciler ve bir kısım entelektüel yazarlar CIA ve MOSSAD’a çalışırlardı. 1990’ların başında ABD’de yer yerinden oynarken dönemin CIA Başkanı, gazetecilerin CIA’ya çalışması hakkında “ne var bunda canım, tabii ki kendi milli istihbaratına, devletine çalışacak” türünden açılamalar yapıyordu. Şimdi nasıl bilmiyorum, o zamanlar CIA’nın tüm üst düzey yönetimini İsrail’in çıkarları için kurulan Yahudi lobisi AIPAC seçiyordu. Bizde MİT’te ofisi olup İngiliz istihbaratına çalışan entelektüel yazarlarımız vardı. Yıllarca MİT’in maaşlarını CIA ve MOSSAD ödedi. Bizim ülkemizde ise bazı hain ve ruhu satılmış gazeteciler devletine değil dışarıya çalışmayı çok sever. Bizdeki tuhaflık bu. Dünyaca ünlü Alman gazeteci Udo Ulfkotte geçenlerde açıklamalar yaptı. “CIA ve İngiliz istihbaratına çalışan çok Türk gazeteci var.Nereden mi biliyorum, çünkü ben de CIA’ya çalıştım” şeklinde açıklaması oldu. Şimdi bu güruh ve onların uzantılarına dikkat edin, 3. hava limanına karşı olduklarını görürsünüz. Onların, iktidar hanesine yazılacak artı puana ve ülkenin katma değerine ilişkin tüm hizmetlere karşı olduklarını biliyoruz. Öyle ya, kimin ekmeğini yiyorlarsa onların değirmenine su taşımaya devam ediyorlar.

Post modern istihbarat nedir? Açık-örtülü istihbaratın melezi sayabileceğimiz postmodern istihbarat, totaliter istihbarattan çok daha iyidir. Neden mi? Postmodern olan çoğulcu olup totalitarizme geçit vermez. Onun için postmodern bir darbe sıcak askeri bir darbeden evladır. İstihbaratta da böyledir. Totaliter hegemonyaya karşı durmamız elzemdir. Devletin istihbarat kurumu yasalar çerçevesinde ahlaki değerleri de gözetmek şartıyla, kendi güvenliği için gözlem ve dinleme yapabilir. “Yarası olan gocunur” derler ya, eğer sizin veremeyecek hesabınız yoksa izlenmek ve dinlenmekten gocunmazsınız. Fakat insanı ürküten, dinlenmekten ziyade, dinlenme esnasında uygulanan ürkütücü asayiş politikalarıdır. Her zaman için demokratik olan totaliter olandan evladır. İstihbarat ilişkilerinde de durum böyledir. Fakat istihbaratla asayişin ilişkisini demokratik çerçevede iyi ayarlamak lazımdır. Mesela istihbarat, hükümete rağmen toplumu dizayn etmeye çalışan  paralel yapının emrine geçtiği zaman, ülkede bir kaos ve korku atmosferi oluşur. Büyük Birader yapılanmasına asla müsaade etmemek gerekir. Ne demek istediğimiz anlaşılıyordur sanırım. Paralel yapı kendi ülkesinin milli çıkarlarını değil, örmek istediği ağın çıkarlarını düşünmüştür. Başarabilselerdi bugün Ak Parti yer ile yeksan olmuştu. Türkiye’de paralel devletin; istihbarî, yargısal ve polisiye süreçleri belirgin biçimde yönettiği 2007-2012 arasında yaşadığımız o kara günleri nasıl unuturuz? Kendi devletine böylesine hain bir şekilde saldıran, acımasızca çıkar hesapları içerisinde olan bir yapının hala ciddi bir şekilde yargı önüne çıkartılmamasını anlayabilmiş değilim. Paralel yapı, bu süreçte telefon ve ortam dinleme gibi istihbarî yöntemlerle elde ettikleri -hukuki geçerliliği şüpheli- enformasyonları ya da kimi zaman dezenformasyonları kullanarak kendi önünde engel olarak gördüğü bürokratik kadroları tasfiye ettiler. Bunu yaparken -Türkiye geçmişinde darbeler yaşamış bir ülke olduğu için- toplumda karşılığı olan “anti-darbeci” retoriği kullandılar. Bu yüzden paralel yapının anti-darbeciliğini post modern veya saray darbesi olarak nitelendirmek mümkündür.

Teknik takip paralel yapının en önemli aracıydı. Ben hala o aracı kullandıklarına inanıyorum. Akit muhabirinin “Geçen gün ilginç bir röportaj verdiniz. Cemaat’in (Güneydoğu’da) BDP’ye oy verdiğini söylediniz efendim, bu bir itiraf mıydı?” şeklinde bir sorusuna, efendice cevap vermek varken sinirlenip; “münafıklar” diyerek saldırmak, sağlıklı bir aklın yapacağı şey değildir. MİT yasası gündeme geldiğinde, “muhaberat devleti mi olduk?” şeklinde feveran edenler meğer muhaberat devletini kurmuşlar da iktidarın haberi yokmuş. Ülkenin Başbakanını, bakanları dinleyen paralel yapı, neler yapmamış ki! Özel yetkili savcının ifadesinin alınması için çağırdığı MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın başı alınabilseydi bugün Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan zindanda, partisi de kapanmış olarak mazide kalmış olacaktı.

Devlet varsa, onun mutlaka bir milli istihbaratı da olmalıdır. Yoksa telekulak rejimi neşet eder. Eğer MİT, kendi ülkesi için çalışmaz da eskiden olduğu gibi CIA ve MOSSAD’a çalışırsa, o da paralel yapı gibi telekulak rejimi olmaktan öteye geçmez. Ama ben bugün itibarıyla MİT’in, devletine sadık çalıştığı, merhum Erbakan’ın deyimiyle “atın sahibine göre kişnediği” inancındayım. Sahi Hakan Fidan’ın neden ifadesi alınmak istenmişti? Kürt sorununun çözümüne ilişkin bir çağırmaysa bu, o zaman paralel yapının çözüm sürecini baltalamak istediğini söylemek de mümkün. Bu bağlamda PDY ilişkin matuf maddelerin yasa tasarısına eklenmesini makul görmekle birlikte Türkiye’de istihbaratın; CIA-FBI (Federaller) modeliyle ayrılmasının da gerektiğini söylemek istiyorum. GES Komutanlığı devri ile  Türkiye’nin teknik izleme-dinleme kapasitesi en yüksek kurumu MİT olmuştur. Varsın olsun, ama yarınları da düşünmek lazım.

Dünyanın en çok elektronik istihbarat verisi toplayan kurumu NSA, şu anda mevcut bilgisayar teknolojisinden 15 yıl sonraki teknolojiyi kullanıyor. Aynı anda milyonlarca kişiyi dinleyebiliyor. ABD’nin haber alma konusunda can damarı burasıdır. Bir bilgi daha vereyim size (sır diye bir şey kalmadı), optik transistor sistemini geliştiren NSA, dinleme ve tape çözümlerini kendisi yaptığı için yüz tanıma tekniğini de geliştirmiş. NSA, ayrıca Google, Facebook, Twitter, You Tube gibi sosyal paylaşım sitelerinden, internet uygulamalarından da istihbarat temin eden bir kuruluş. Onun için kendinize ve çocuklarınıza dikkat ediniz.

Not: Bu makale bir kısım çevrelerin, “Türkiye, hukuk devletinden uzaklaşarak baskıcı bir ‘istihbarat devleti’ne doğru gidiyor” diyenlerin endişesine cevap olur mu bilemem ama, MİT elemanlarına karşı yargının işlevsiz hale getirilip getirilmediğini zamanla göreceğiz. Şundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın; Türkiye’nin muhaberatı İran ve Suriye’nin baskıcı, sorumsuz muhaberatı gibi olmayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Şanlıdağ Arşivi