Ahmet Varol

Ahmet Varol

Cuntaya karşı kitlesel eylem

Cuntaya karşı kitlesel eylem

ABD’de bir zenci genci öldüren polisin yargılanmasına gerek görülmemesi sebebiyle patlak veren olaylar bu ülkede, başkanın zencilerin arasından seçilmesine rağmen ırkçı ve ayrımcı anlayışın hâlâ devletin birçok kurumunun çizgisini belirlediğini yıllar süren mücadeleye rağmen tümüyle ortadan kaldırılamadığını ortaya koydu. Irkçılığa tepki eylemleri karşısındaki tavrı ise ABD’nin aslında içe dönük baskılarında da tanıdık dikta rejimlerinden çok farklı olmadığını, özgürlük ve demokrasi söylemlerinin içi boş balonlardan ibaret olduğunu bir kez daha gösterdi. 

Son dönemde İslam dünyasının gündeminde IŞİD’le ilgili meselelerin ve bu örgüte karşı koalisyon oyunlarının, uluslararası alanda da ABD’deki Ferguson olaylarının merkeze oturması diğer bazı önemli gelişmelerin gölgede kalmasına neden olabiliyor. Bu arada Suriye’deki Baas vahşetinin korkunç katliamları sürüyor. Bu katliamların rutinleşmesi ve gündelik hale getirilmesi Baas’ın ve ona destek için sürekli militan sevk eden ihanetçilerin işlerini kolaylaştırıyor. 

Önemli bazı olaylar da gayri meşru cuntanın hüküm sürdüğü Mısır’da yaşanıyor. Bugün (28 Kasım) cuntaya karşı geniş katılımlı bir kitlesel eylem düzenleniyor. Bu eylem, halkın cuntaya karşı mücadelesinin büyük ölçüde bastırıldığı, artık çok zayıf hale getirildiği, dikta rejimini geri getirmeye çalışan cuntanın kazığını sağlamlaştırdığı kanaatini geçersiz kılmış, halkın zulme karşı mücadelesinin sürdüğünü göstermiştir. 

Cuntanın eylem öncesinde çok sayıda askerini sokaklara dökmesi, başkent Kahire’nin cadde ve sokaklarını  adeta askerî karargâhlara dönüştürme ihtiyacı duyması halkın özgür iradesinin ortaya konması amacıyla planlanan eylemi ciddiye aldığını, halk içerisinde darbe karşıtı kitlenin baskın çoğunluğu oluşturduğuna inandığını gösterir. Aksi takdirde bu kadar çok asker ve polisi alarma geçirme ihtiyacı duymazdı. 

Cunta, bir yandan da halkın gözünü korkutmak ve katılımı engellemek amacıyla psikolojik savaş niteliği taşıyan tehdit açıklamaları yaptı. Açıklamalarda kullanılan “silahlı elemanların halkın güvenliğini sağlamak için gerekli tüm tedbirleri aldığı” ifadeleri, arkasından gelen ve muhalif kitlenin eyleme destek vermesini engellemeyi amaçladığı gayet açık olan tehditlerin üstünü örtmeye yetmiyordu. 

Sisi cuntasının, aynen siyonist işgal rejiminin kullandığı yöntemlere başvurarak gösterinin düzenleneceği alanları önceden asker ve polis güçleriyle doldurmasına, bu alana çıkan tüm yollar üzerinde askerî kontrol noktaları oluşturduğunu duyurmasına ve tehdit açıklamalarına rağmen Darbeyi Ret ve Meşru Yönetimi Destek İçin Ulusal Koalisyon halkın gösteriye katılması için çağrılar yaptı. Çağrılarda gösterinin tamamen sivil nitelikli olduğu, kesinlikle şiddet içermeyeceği ve gayri meşru cuntanın reddi, meşru yönetimin geri getirilmesi konusundaki ısrarlılığın sürdürülmesi amacına yönelik olduğu hatırlatıldı. Ancak cuntaya karşı meşru yönetimi destekleyen ulusal koalisyonun hedefinin sivil tepki olduğunu dile getirmesine rağmen cuntanın tehditleri gerginliğe sebep olmak ve eylemi “şüpheli” hale getirmek amacıyla oyunlar oynama niyeti taşıdığına da işaret ediyordu. 

Bu gösteriler aynı zamanda Sisi’nin halk tarafından seçilmediğini ve cuntanın meşru olmadığını gösterir. Gösterilerin ve tepkilerin devam ediyor olması, cuntanın da bu eylemlere katılımı engelleyebilmek için başkenti askerî karargâha dönüştürme ihtiyacı duyması silahların gölgesinde gerçekleştirilen anayasa referandumuna ve cumhurbaşkanlığı seçimine katılımın yüzde 10’un altında olduğu bilgisini de teyit ediyor. 

Sisi cuntasının son dönemde, 16 yaşın altındaki 78 çocuğu mahkûm etmesine de muhtelif insan hakları kuruluşları ve BM’nin çocuklarla ilgili kurumu UNICEF tarafından tepki gösterildi. Çocukların avukatları da cezalandırmalardaki gerekçenin bu çocukların gösterilere katıldıkları ve Müslüman Kardeşler’e mensup oldukları iddiası olduğunu dile getirdiler. Bu şekilde tamamen siyasi sebeplerle çocukların mahkûm edilmesi Sisi cuntasına hizmet eden yargının hukukla hiçbir ilgisi olmadığını, Firavun rejiminin erkek çocukları ileride suç işleyebilecekleri gerekçesiyle doğar doğmaz öldürmesine benzer bir anlayışla hareket ettiğini gösterir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi