Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Üniversiteler bana CV versin

Üniversiteler bana CV versin

Ömrüm boyunca görüp gördüceğim üniversite sayısı ikidir. Biri Fırat Üniversitesi (1982-1994) diğeri de 1994’ten beri çalışmakta olduğum Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi. Her iki üniversitede de çalışmadan önce kimse benden öz geçmişimi ve yayın listemi (Şimdi kısaca “CV” diyorlar. Eskiden “hal tercümesi, terceme-i hâl” derdik. ) isteyip ondan sonra kadro ilanını vermedi. İlan çıktı; baş vurdum ve atamalarım ona göre yapıldı. 

Atamaya yetkili olduğum zamanlarda da kimseden CV istemedim. İhtiyacımız olduğunda ilan verdik aldık. (O ilanlarda, asla “adrese teslim iş” yapmadık.) 

Şimdi âdet değişmiş.

Atamaya yetkili şahıslar (Rektörler, dekanlar, bölüm başkanları), o üniversitede çalışmak isteyenlerden öz geçmiş ve yayın listesi istiyorlarmış. Yani CV’si istenen kişi, kim olduğunu, nerelerde okuyup çalıştığını, yaptığı yayınları bir liste hâlinde yazıp kendilerine göndermelerini istiyorlarmış. Yetkililer, adayın öz geçmişini inceleyip yayın listesini kontrol ettikten sonra, o kişiyi alıp almama konusunda karar veriyorlarmış. 

Bu yöntem son derece yanlış bir yöntemdir.

İdeal olan nedir?

İdeal olan şudur: Bölüm yapılanmasında ihtiyaç duyulan akademik kadrolar zamana yayılarak planlanır ve ihtiyaç hissedilen alanlarda öğretim üyesi ilanı verilerek akademik kadro tamamlanır. Tabii, mesele akademik kadro tamamlamak olmayıp, makamı garantilemek olunca, başta CV bahanesi olmak üzere pek çok bahane uydurmak mümkün. “CV’ni bırak; seni arayalım” veya “CV’ni gönder bi bakalım” türü atlatmaları çok duyuyoruz.

Bu CV isteme işini duyunca, işlerin tuhaf ilerlediğini anladım ve kendimi düşündüm. Mesela başka bir üniversiteye geçmek istesem ve gidip rektörüyle, dekanıyla, bölüm başkanıyla görüşsem (Son ikisine pek gerek kalmaz. Zaten dekan ve bölüm başkanı, rektörün adamıdır) ve rektör “Bi CV bırak da biz seni arayalım” dese, o anda o rektörün retorik olarak bittiği andır benim için. (Bunları övünmek için söylemiyorum; işleyiş yanlış. Bu yanlışın altını çizmek ve eleştirmek için yazıyorum bunları. Kim bilir ne kadar genç bu CV ayağıyla atlatıldı ve atlatılmakta.)  

Beni sadece başlıklardan ibaret olan bir yayın ve faaliyet listesinden ve kısa bir hayat hikâyesinden hareketle değerlendirmeye kalkacak rektörün alnını karışlarım ve ona derim ki, “Bilader, sen benim CV mi istemeyi boşver de, sen üniversitenin CV’sini yaz, performans değerlendirme bilgilerini listele; üniversitende ciddi konuşulabilecek entelektüel seviyesi olan akademisyenlerin sayısını ver... Kütüphanen ne durumdadır?... Öğrencilerinin sosyal aktivite desibeli kaçtır? Öğrenci ve personelinin mutluluk kat sayısı nerelerde seyretmektedir? İnsanî ilişkiler nasıl yürümektedir ve insanî gelişmişlik seviyen hangi durumdadır? Mesela Fizik veya İşletme profesörün sanattan anlar mı? Kampüsündeki hayvanları pislik olarak mı görürsün, zenginlik olarak mı? Aykırı, marjinal, deli-dolu ama üretken kaç hocan var? Yoksa bütün akademisyenlerin sıradan memur mu?... Sen bunları bana rapor halinde yaz ver. Ben senin üniveristende çalışmayı verdiğin bilgilere göre gözden geçireyim” derim. 

Üniversite değiştirmek gibi bir durumum yok da... “Hani böyle bir şey olursa” dedim. Yoksa Allah nasip ederse, emekli oluncaya kadar üniversitemdeyim.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi