M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

İçi Dolu Müslüman, İçi Boş ve Kof Müslüman

İçi Dolu Müslüman, İçi Boş ve Kof Müslüman

İKİ tür dindar genç vardır. İçi ilimle, irfanla, kültürle, hikmetle, edeble, faziletle, nezaketle   dolu gençler… İçi boş ve kof dindar gençler…
Bu yazımı okuyacak gençlere tavsiyelerim ve tekliflerim şunlardır:
1. Özet de olsa, Ehl-i Sünnet ve Cemaat akaidi okuyup öğreniniz.
2. Kendi ayarınızda gençlere imamlık yapacak derecede kıraat ve fıkıh öğreniniz.
3. Mükemmel Osmanlıca, edebî yazılı Türkçe öğreniniz.
4. Millî sanatlarımızdan birini öğreniniz ve ürün veriniz.
5. Kibar, medenî, ârif insanlarla konuşurken ve yazışırken ben dememeyi, onun yerine bendeniz, bu fakir demeyi;  evim yerine fakirhane, eviniz yerine devlethane veya saadethane demeyi öğreniniz.
6.  Nefs derecenizi nefs-i emmâre derekesinden nefs-i levvâme derecesine yükseltebilmek için mânevî eğitim alınız.
7. Parayı, maddî menfaati putlaştırmamak için eğitim alınız.
8. Cep telefonu, televizyon, konsol oyunları gibi uyuşturuculardan uzak durunuz.
9. Günde en az bir saat, faydalı kitaplar okuyup kurtarıcı bilgiler edininiz.
10. İhlasla hizmet etmek niyetine, ahlakına, birikimine, şuuruna sahip olmak için didinip çalışınız.
11. En büyük iki düşmanınız olan içinizdeki şeytanla ve nefs-i emmarenizle cihad ediniz.
12. Müslüman tekir kedi olmayınız, Müslüman Bengal kaplanı olunuz.
13. Sıradan olmayınız, sıra dışı olunuz.
14. Kendilerini akıllı sanan deliler size deli desinler.
15. Ümmet, İmamet, Ehl-i Sünnet şuuruna sahip olunuz.
16. Yarı Müslüman olmayınız, tam Müslüman olunuz.
 
* (İkinci yazı)
Adamcağızın Delik Lastik Pabucu

Cinayet gibi maden kazasında oğlu ölen fakir vatandaşın ayaklarındaki delik lastik ayakkabı epey gürültü ve yaygara koparttı. Vah vah diyenler, hükümete çatanlar, ağlayanlar oldu. Adamcağıza yeni bir ayakkabı gönderildi, o da lastik bir çarık… Gazeteler yazdı, ayda 140 lira maaş bağlamışlar, yesin yesin devlete dua etsin.
Türkiye’miz çağ atladı, çok zengin oldu ama bu gelişme adaletli şekilde olmadı. Halkın bir kısmı yine fakir, yine yoksul, yine miskin kaldı.
Müslüman çoğunluk fakirliği zekâtlarla yenebilirdi ama o da yapılmadı. Zekâtların büyük kısmı derneklere, vakıflara, cemaatlere tüzel kişilere veriliyor.
Tayyare Kurumu, çocukluğumdan beri zekât toplar. O kurumun başı ve bazı idarecileri geçenlerde tutuklandı.
Bundan altmış yıl kadar önce Diyanet Başkanlığı’nın icazetli fetva heyeti “Kızılay, Çocuk Esirgeme, Tayyare Kurumu, dernekler, tüzel kişiler zekât toplayamaz, onlara zekât verilmez”  mealinde bir fetva yayınlamıştı. Kim okur kim dinler o eski Ehl-i Sünnet fetvalarını. Reformcular, derneklere zekât verilir içtihadını yaptılar ya…
Hiçbir hususta adaletli ve hikmetli hareket edemiyoruz.
Bazı fakir öğrenciler sürünürken, bazı sözde dindar gençler beş yerden burs alıyor.
Bendeniz arada sırada ilgileniyorum, Küçük Ayasofya, Kadırga, Kumkapı taraflarında çok düşkün, gerçekten fakir aileler var.
Birkaç sene önce yazmıştım: Bir evin altında kömürlük gibi bir yerde yatalak bir hasta, gözleri yarı görür karısı ve evde elektrik yok, aş yok. (Adamcağız vefat etti, Cenab-ı Hak rahmet eylesin…)
Ermeni patrikhanesinin yakınındaki harap bir evin alt odası. Sinoplu bir kadıncağız, askerdeyken aklını kaçıran oğluyla birlikte yaşam savaşı veriyor. Ev perişan, kadın ve oğlu perişan…
Zekâtlar öncelikle bunlara verilmeli.
Allah bizi yaptıklarımızdan ve yapmamız gerektiği halde yapmadıklarımızdan hesaba çekecek… Zekât hesabını sormaz mı?
Zekâtları Kur’an’a, Sünnete, Şeriata, fıkha, ahlaka aykırı olarak toplayan ve sarf edenler… Titreyiniz…
İşte karakış geldi. Başka yerleri bilmem ama İstanbul’da köprü altlarında, mezbeleliklerde, kıyıda köşede evsiz barksız Suriyeli mülteciler var. Yazın birazcık idare edebiliyorlardı ama şimdi soğuktan donuyorlar. Onların küçük çocukları var, bebeleri var. Onların bizim zekâtlarımızda hakları var. Biz Müslümanlar onlara haklarını niçin vermiyoruz? Yarın Mahkeme-i Kübra’da nasıl hesap vereceğiz?
Açıkta kalan bu mültecilere bari çadırlar verelim, yataklar battaniyeler…
Halkımızın hepsi vurdum duymaz değil ama teşkilatlı değiller. Şu kocaman ülkeye çil yavrusu gibi dağılmış iki milyon mülteciye yardım edebilmek için teşkilat gerekir.
Suriyeli mülteciler donuyor, titriyor, sefalet çekiyor… Tuzu kuru Türkiye Müslümanları keyften keyfe uçuyor.
Lüks Hatay mutfağı lokantaları semiz ve mutlu dindarlarla dolu.  Bir mide ile değil, yedi mide ile yiyorlar. Mülteciler açlıktan ve soğuktan inlerken biz tıka basa yiyoruz. 
Fakir, sefil, mülteci Müslümanlar açken biz nasıl tok sabahlayabiliyoruz?
Ya Rabbi, nasıl derlenip toparlanacağız?
3.12.2014

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi