Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Alev Alatlı bir konuştu, ortalık toz duman

Alev Alatlı bir konuştu, ortalık toz duman

Bu sene Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Ödülleri’nden birini alan Alev Alatlı, ödül töreninde yaptığı konuşmayla, hayli cahil düşman kazandı. Yaptığı konuşmaya “yalakalık” diyenler de oldu; “yağcılık” diyenler de. En insaflıları müptezelleşmemiş bir kelime kullandı: tabasbus. 

Konuşmanın siyak u sibakı içinde, verdiği örnek cümlelerle Erdoğan arasında bir ilişki kurduktan sonra “Sizi George Orwell, Daniel Defoe, A. Soljenitsin ayakta alkışlardı” demeye, “kaside yazmak” diyenler vardı. (Kaside yazmakla ilişkilendirenler, höt höt muhaliflerin yanında bir seviyeyi ifade ediyordu haa!... Hiç olmazsa gelenekle bağlantı kuruyorlardı.)

Ne desin yani kadın? “Sizi falanca yuhalardı, filanca taşlardı; feşmekanca da size çürük yumurta atardı...”  mı deseydi? 

Bakıyorum da, Alatlı’nın konuşmasını eleştirenlerin büyük bir kısmı, kendilerine böyle bir imkân tanınsa, bin takla atıp yağcılık ve yalakalıkta sınır tanımayacak insanlar. Şimdi yağ çekemeyenler, ah çekerek, erişemedikleri üzüme koruk diyorlar.

ALATLI HAKKINDA ELEŞTİRİM

Bakın açık konuşayım... Bana göre; Alev Alatlı’nın romanları, dramatik kurguya zorla yedirilmiş denemelerdir; roman değil. Alatlı’nın dili de bana demlenmemiş bir dil gibi gelir. Zaten üslup diye bir sorunu da olmadığından, metinlerini ilginç kılan bir üsluba da sahip değildir. Düz anlatmacıdır Alatlı. Fikirlerinde de meze edilmemiş unsurların bir araya getirildiği eklektik bir harman havası görürüm şahsen. Organik bütünlüğe ulaşmış ve netleşmiş görüşleri daha yeni yeni teşekkül etmeye başlamıştır. 

Alatlı’nın fikirleri de benim için ilginç değildir. Alatlı’nın 1990’lardan itibaren söylediklerini biz 1923’lerden beri söylüyoruz. Bize ilginç gelen, bu görüşlerin “öteki mahalle”ye mensup biri tarafından söylenmiş olmasıdır. Bir de Alatlı gibiler (A. İlhan, K. Tahir, O. Atay) bizim söylediklerimizi gerekçelendirme ve izah etmede, bizden çok daha taze ve diri bir dil kullandılar. Yoksa, “aydınlanma”dan “merhamet”e hicret ettiğini söyleyen Alatlı’nın bu fikrî değişiminin temelini 12.04.2011 günü yazdığımız “Merhamet Medeniyetinde Trajedi Olmaz” başlıklı yazımızda ifade etmiş; “helalleşme” hususunu da 21.04.2012’de yazmıştık. 

YİĞİDİ ÖLDÜR, HAKKINI YEME

Tabii, Alatlı’nın konuşmasındaki “yasallık ve helal olma” ilişkisi, arka planında modernitenin akılcı ideolojisinin ahlakı yok saymasını vurgulaması açısından çok önemliydi. Marksistler, bu postmoderniteye şiddetle karşı çıktıklarından, Alatlı’ya da muhalif tavır takınıyorlar. (İyi de şu nevzuhur ülkücüler niye muhalif tavır takınırlar ki?...) 

Alatlı, konuşmasında “şehrin ufuklarını taciz eden müteahhitler”den söz edip arkasından “Sizin en güçlü dostlarınız sanatçılar, edebiyatçılar arasındadır” derken, geçen bahar yayınlanan bir yazımda söylediğim “Müteahhitleri dinlediniz; bizi dinlemediniz”  cümlemdeki görüşten farklı bir şey söylemiyordu ve inşaatçı yapılaşmayı da açıkça eleştiriyordu. 

Tabii, şahsî görüşlerimden dolayı Alatlı’yı olumsuzlamak gibi bir meselem yok. O da Cumhuriyet tarihinin tutunamayan aydınlarından biridir ve ne kadar eleştirsem de, fikir namusuna, cehdine ve cesaretine zerrece laf etmem. 

Konuşmasında, Cemil Meriç hatırlatması da son derece kadirşinas bir tavırdı. “Bu ödülü bana vereceğinize Cemil Meriç’e verseydiniz daha iyi olurdu” demeye getirdi. Daha ne desin yani? 

Hasılı, Alatlı o gün orada dünya retorik tarihine geçecek bir konuşma yapsaydı, beğenmez takım gene beğenmeyecekti. Çünkü olayın merkezinde Erdoğan vardı. Sol bir mahfilde yapılsaydı bu konuşma, gazeteler ilave olarak verir hatta kitapçığı bile basılırdı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi