Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Mezartaşı Okuyan Profesör Oluyor

Mezartaşı Okuyan Profesör Oluyor

UzunNe garip zamanlara  kaldık ki, 80 sene önce yazılan bir yazıyı okuyamıyoruz.  Onunla medeniyet inşa etmiştik... Güya medeniyetimiz duruyor ama yazısı yok.
Cumhuriyet dönemi insanlarına “kötü şeyler”  öğretir diye eski metinleri okumalarına engel olduk ama medeniyetimizin bir başka unsuru olan mimarideki kitabeleri ve mezarlarımızdaki taşlarını niye okuyamıyoruz?  Onlar da mı “evrak-ı muzırra”dan addediliyor?

“Efendim, her şeyi hallettik, bi mezar taşları mı kaldı halledilmedik?” 
Evet!... Mezar taşları ve kitabeler hâlâ halledilmedi. Her birisi bu toprakların tapu belgesi ve nüfus kâğıdı olan kitabeler ve mezar taşları, Kılıçdaroğlu’nun idrak edemeyeceği kadar önemlidir. (Burada önemini anlatıp, yazımızın seviyesini düşürmeyelim.) Sıradan insanımız bile bu metinleri okusa da, Fransızların baktığı gibi bakıp, kitabelere Fransız kalmasa olmaz mı? Bunun ne zararı olur? 
Şimdiki şartlarda bu metinleri okumak için üniversitede Osmanlı harflerini öğrenmek ve ileri seviyede yazı ve metin bilgisine sahip olmak lazım. Yani doktora falan yapmak lazım ki, ancak o mezar taşlarını, kitabeleri, metinleri ve arşiv vesikaları okunabilsin. Yani doktora yapmayana o dünya kapalı. 

İşin tuhaflığı da burada zaten. 
Vaktiyle o yazıyı değil okuyan, yazan atalarımız, bırakın doktorayı, doğru dürüst tahsil bile görmemişlerdi. En kabadayısı lise seviyesinde medrese tahsili yapmıştı. Sadece yazanlar değil, şakır şakır okuyanlar da öyleydi. Şu tuhaflığa bakınız ki, doğru dürüst tahsili olmayan atalarımızın takır takır yazdığı mezar taşlarını, kitabeleri, metinler ve vesikaları okumak için doktora falan yapmak gerekiyor.  Eskiden yazı yazanlara sadece kâtip, müstensih (kitabın nüshasını çıkaran) ve hakkâk (mermere yazı yazan) diyorlardı; şimdi profesör diyorlar.
Buradan şu sonucu mu çıkaralım: Eskiler, şimdiki insanlardan daha başarılıydılar. Şimdi ille de doktora yapılarak okunan şeyler, eskiler için sıradan işlerdi. Biz geri zekâlıyız, atalarımız ileri zekâlı mıydı?

Elbette bu işin zekâyla falan ilgisi yok. Osmanlı harfleri gündemden tamamen çekilince, onun günlük hayatın bir parçası olması; onunla yapılanların, sıradan şeyler olarak hayatımızın bir parçası olması da hayatımızdan çekildi. Bu medeniyetin alâmet-i farikalarından biri olan hüsn-i hat unutulmaya mahkûm edildi. Hüsn-i hat gidince, sadece levhalar (murakkalar) değil,  kitabeler ve mezar taşları da gitti. Şimdi bunları okumak için onca tahsilin üzerine yüksek lisans ve doktora falan yapmak gerekiyor. O zamanlarda sokakta gezerken o metinleri okuyanların hepsine doktora payesi verseydik madem (!)

Yok arkadaş!.. .Habitatımıza dokunmayacaktınız. Şimdi bırakın habitatımızı, habitatımıza giden patikalarımızı bile bulamıyoruz. Baksanıza, koskocaman medeniyet tasavvurundan vaz geçtik, bir tek unsurunda, harf unsurunda bile kıyamet koparılıyor.
Bu tartışma bittiğinde,  Osmanlı tabularından birisi daha yıkılmış ve böylece Osmanlıcanın önündeki engel de kalkmış olacak. Buna çok seviniyorum işte.   

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi