Hamit Yaz

Hamit Yaz

"Muhatabiyette adalet, Çözümde İstikrar"

"Muhatabiyette adalet, Çözümde İstikrar"

6-7 Ekim olaylarının acıları tazeliğini korurken, aynı senaryo, bu rakamların yanına “2” rakamı getirtilip, 26-27 Aralık’ta sahnelenmeye çalışıldı.

Sürecin konjonktürüne bakılırsa, yolunda giden süreçten rahatsız olan odaklar kendilerini sahada hissettirmeye ve pazarlamaya çalışıyor. Çözüm ile ilgili son haftalarda Öcalan’ın örgüte eylemsizlik talimatı vermesinin, Devlet ve HDP’den de olumlu yönde, aynı frekans ve tonda gelen seslerden hemen sonra alanların ısınması ve olaylar için düğmeye basılması, Türkiye üzerinde çetin bir satrancın oynandığını gösteriyor.

Demirtaş’ın: “olaylar provokasyondur, sokaklara çıkmayın” çağrısı ile Hüda-Par’ın provokasyona dikkat çekerek bu minvalde yaptığı açıklamalar, ortada ciddi bir provokasyonun olduğunu gösteriyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP’nin toplumun tüm kesimlerine yalancı gülücükler saçması, ardından bu gülücüklerin altında yatan gerçeği 6- 7 Ekim’de tahrikkar açıklamalarla halkı sokaklara dökerek ifşa etmesi, HDP’nin başkası tarafından doldurulan gizli bir ajandasının olduğunu kanıtlamıştır. 6-7 Ekim’de insanları sokaklara döken söylemlerin sahibi Demirtaş ile 26-27 Aralık Cizre olaylarında provokasyona dikkat çeken aynı Demirtaş’ın bu paradoksal söylemi hayli dikkat çekici. Bu manada HDP’nin itidal söylemleri geliştirmesinin haklı toplum hafızasında bir karşılığı yok.

Peki sorun nerede?

Bana göre iki konuda strateji değişikliğine gidilmiş durumda. Birincisi, Hükümet ve HDP’den gelen son beyanatlarla çözüm sürecinin olumlu yönde “yeni bir aşamaya” geçtiğinin deklare edilmesinin ardından birilerinin provokasyon için düğmeye basması ile “zamanlama” da strateji değişikliğine gidildiğini gösteriyor. İkincisi ise, 2000’den bu yana PKK’nın düşük seviyeli eylemselliğine maruz kalan ve 14 yıldır eylemsizliği ile bu konuda rüşdünü ispat etmiş olan Hüda-Par’ın tüm eylemlerde çatışmanın bir parçası haline getirilmeye çalışılarak ve böylece hedef tahtasına oturtularak , “hedef”te strateji   değişikliğine gidildiğini gösteriyor.  

Hedef tahtasında devletle beraber rotanın Hüda-Par’a da çevrilmesi; bölgedeki etkin örgütlü İslami yapıları sindirme aşamasına geçildiğini gösteriyor. Bu nedenledir ki bölgedeki en etkin ve örgütlü İslami yapıların başında gelen Hizbullah’ın siyasal yapılanması olan Hüda-Par tabanı şu an hedef tahtasında.

6-7 Ekim ve 26-27 Aralık olayları gösterdi ki PKK, olası özerk otonomik bir yönetim oluştuğunda bölgeyi nasıl yönetmek istediğinin provalarını yapıyor. Böylelikle Sosyalist/Marksist ideolojiye sahip olan bu yapı, kendisinden başka örgütlü ve özellikle örgütlü İslami yapılara hayat hakkı tanımayacağını fiili olarak ifade ediyor.

Çözüm sürecindeki en önemli sorunlardan biri de “muhattabiyet sorunu”dur.

Bir yandan mağduriyetler yaşatılan Hüda-Par tabanı ve diğer İslami cemaat ve oluşumlar; diğer yandan da devlete karşı kan dökerek pazarlığı kızıştırmaya çalışan HDP/PKK ve tabanı. Terazinin iki kefesinde yer alan bu kesimlerden sadece birini muhatap alarak diğer kefeyi boş saymak, dengenin olmayacağını açıkça göstermektedir.

Hepimiz biliyoruz ki Türkiye’de sadece seküler kürtler yaşamamaktadır. Dindar Kürtler de bu ülkenin asli unsurları ve asgari eşit ağırlıkta muhattabiyeti hak etmektedir. Kendi haklarını ve gelecek tasavvurunu, ideolojik anlamda kendisine zıt düşünceye sahip bir tarafın temsil edecek olması, yeni bir haksızlığın, yeni bir sorunun kapısını aralamaktadır. Seküler Kürtler hangi ağırlıkta devletle masaya oturuyorsa, dindar Kürtler de asgari olarak aynı ağırlıkta temsil hakkına sahip olmalı ve muhatap alınmalıdır.

Devlette “temsilde adalet, yönetimde istikrar” kuralı vardır. Gelin bu kuralı sürece angaje edelim ve: “Muhatabiyette adalet, Çözümde İstikrar” kuralını koyalım ve işletelim. Yarım temsil, yarım çözüm demektir. Tam çözüm için “Muhatabiyette adalet”şarttır. Yarım çözüm de yarım istikrar demektir, bu nedenle “Muhatabiyette adalet, Çözümde İstikrar” olmadan süreklilik sağlanamayacaktır.

Aksi halde: “Muhattabiyet için illa elimize silah mı alalım?” mantığıyla  bir seküler-dindar kürt çatışması riski ortaya çıkar ki sorun çözülmemiş, yeni bir sorun ile takas edilmiş olacaktır. O halde zararın neresinden dönülürse kardır ve hiçbir şey için geç kalınmış sayılmaz.

Son Söz:  “Muhattabiyette Eşitlik, Çözümde İstikrar”  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Hamit Yaz Arşivi