Cemal Nar

Cemal Nar

Müslümanın Büyük Sorumluluğu

Müslümanın Büyük Sorumluluğu

Müslümanlar yeryüzünün yüz akı insanlar olarak izzetle yaşamayı hak etmişlerdir.  Allah'tan başka birini asla tanrı tanımayacaklarını tam bir inanç ve güvenle açıklamışlardır. Çünkü bu beyan kendilerine Yüce Yaratıcı tarafından açıkça emredilmiştir ve onlar da bu emre severek ve isteyerek itaat etmişlerdir. Bu itaat, bütün Müslümanlar için kıvanç veren bir buyruktur.

Sonuçta Allah bu dünyayı rastgele değil, belli kanunlar üzerinde yaratmıştır. Sorumluluk da bunlardan birisidir. Unutulmamalıdır ki, sonuçta herkes kendi ettiklerinin karşılığını görecek, kimse kimsenin vebalini yüklenmeyecektir. Suç şahsidir. Ancak bu dinin layıkı veçhile insanlara duyurulması, açıklanması, şüphelerin izale edilmesi ve böylece hidayetlere vesile olunması, “davet, irşat, tebliğ, cihad” adı altında ifası gereken bir görevdir. İhmali günah olan bir ilahî görev.

Bilindiği gibi Hz. Peygamber tebliğini yapmış, görevini eksiksiz yerine getirmiştir. Buna dair insanlardan şehadet dahi almış ve bunu “şahit ol ya Rab’” diyerek perçinlemiştir. Keşke biz ümmeti de bu konuda üstümüze düşeni yaparak ahirete bu gönül rahatlığı ile gidebilsek.

Eğer ümmet, içinden çıkardıkları iyi yetişmiş bir kesim ile bu davet iyi yapamazsa, inkâr ve kötülüklerde direnenler sonunda Allah'ın huzuruna varacak ve kafirliklerine bahane olarak bu tebliğ ihmalini ileri sürecekve  Müslümanları huzur-u ilahide ithama kalkışacaklardır. Gerçi inkâr ettikleri gerçeği Kur’an ile Allah kendilerine apaçık olarak bildirmiştir, bunu o zaman yüzlerine vurarak kendilerine bildirecektir. Ama bu arada Ümmet-i Muhammed’e  de “siz niye tebliğ vazifenizi yapmadınız?” diye sorarsa, halimiz nice olacaktır?

Yeryüzü serüveninde nesilleri birbiri peşine getirerek insan soyunu kıyamete kadar devam ettiren Allah Teala, onları öldükten sonra elbette yeniden diriltecek ve âhiret hayatında hesaba çekecektir. Buna elbette kadirdir. İlk yaratılış da bunun en açık ispatıdır. Buna böyle iman da dinin tevhitten sonra ilk emirlerindendir.

Bunun hikmeti malumdur, izaha ne gerek. Fakat “bu kadar insanın muhasebesi nasıl olacak?” diye sormak, ne yazık ki o Yüce Yaratıcıyı ve Üstün Kudreti tanımamaktır. Allah'ın cezalandırmasının çok çabuk olacağını Kur’an-ı Kerîm’i okumadığından bilmemektir. Zaten ona “zor” diye bir şey yoktur. Zira “zorlanmak” eksikliktir, kusur ve acizliktir. O böylesi noksanlıklardan uzaktır, münezzehtir.

Sorumlulukla başladık, onunla bitirelim isterseniz. O'nun engin rahmet sahibi ve büyük bağışlayıcı olduğu müjdesi müminleri sevindirmelidir ama bu sevinme onları gevşekliğe, cıvıklığa, vurdumsuymazlığa, laubaliliğe ve lakaytlığa sevk etmemeli, helal ve haramları bildiren emir ve yasaklara uymada ihmalkar olmaya götürmemelidir. Yoksa bu sorumluluğu suistimal ve merhameti istismar, insanın canını çok fena yakabilir.

İslam aynı zamanda bir denge dinidir. Bu yüzden adalet çok yüceltilmiş ve insanı Allah katında üstün kılan takvaya “en yakın” kılınmış bir haslettir. Adil insanlar, zulmü hiç sevmeyen Allah Teâlâ’nın öncelikli sevdikleri mü’minlerdir.

Evet, adaleti korumak gerekir, kişinin kendi aleyhinde olsa bile!

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi