Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Irmak yatağını arıyor?

Irmak yatağını arıyor?

Tarih tekerrür etmez, aynı ırmakta iki kez yıkanamazsınız.. O su da aynı değil, siz de aynı kişi değilsiniz aslında.. İnsan insana, su suya benzer öte yandan.

Tarih övgü ya da sövgü kitabı değildir.. Tarihten ders alınır..

Ne tek bir Osmanlı var, ne de tek bir Türkiye.. Ne de tek bir insan tipi, her insan parmak uçlarına varana kadar kendine özeldir.

Geçen gün AK Parti Milletvekili Tülay Babuşçu kısa bir açıklama yaptı ve bir an anda gündem oldu. Sosyal medyada en çok konuşulan konular arasında yer aldı. Yazarlar yazılar yazdılar..

Aslında “reklam arası” tanımı, moda bir tanım oldu. Mesela Tanzimat’la başlayan süreç de Osmanlı’nın ana akımının kırılma noktalarından biridir. Abdulhamid bu kırılmayı restore etmeye çalışsa da başarılı olamadı. İttihat Terakki’nin askeri kanadı örülen duvarları yeniden yıktı.. Ardından Cumhuriyet dönemi, İttihat Terakki’nin siyasi kanadı iktidarı ele geçirerek devletin rotasını radikal şekilde batıya çevirdi..

Tabiri caizse ırmağı yatağından çıkarttılar.. “Reklam arası” uymadı ise ırmak metaforu nasıl oldu!

Tartışma “Reklam arası’ mı, ‘lale parası’ mı?” diye geçiştirilemeyecek kadar önemli aslında.. “Bir yandan 90 yıllık reklam arası bitti, Osmanlı geldi” diye haykırıyor...

Bir yandan da ürettiği Osmanlı lalelerini AK Partili belediyelere satarak cukkayı cebe indiriyorsa..” ifadesi bana göre çok daha basit ve sorunlu bir ifade.. Lale üretmek mi suç, yoksa bunu belediyelere satmak mı? Bunun acı “cukka” mı oluyor.. Hani lalede bir hastalık mı var, yoksa “Osmanlı lalesi” diye bilimsel bir tanım mı var ya da satılan lale “Osmanlı lalesi” değil mi? Sahi “Osmanlı Lalesi” diye bir lale varsa o hangisi, Hollanda lalesi gibi Osmanlı lalesi de varsa başka hangi laleler var, mesela Cumhuriyet lalesi de var mı?

“Lale Devri” ne kadar “Osmanlı”ydı sahi.. Gerçek şu ki, Osmanlı doğuşu, büyümesi ve çöküşü ile bir bütündür.. Aslında hepsi birden Osmanlı’dır.. Onun içinde Fatih de var, Kanuni de, Sultan Mahmud da var, Abdulhamid de, İttihat Terakki de var. Mustafa Kemal de bir Osmanlı paşası sonunda..

Tülay Babuşçu’nun lale tüccarı olduğunu bilmiyorum. Eşinin bu işi yaptığını yakınlarda öğrendim.. Mesela bu laleler AK Partili belediyelere değil de CHP’li belediyelere satılsaydı o zaman ne olacaktı. Onun adı da mı “Cukka” olacaktı. Hani bir yanlış, bir usulsüzlük, bir hukuksuzluk varsa bilelim de ben de karşı çıkayım..

Aslında asıl “izaha muhtaç durum” bizim medyamızın, bizim siyasilerimizin bu ucuz polemikçiliği bana kalırsa..

Bilmiyorum bu itibar cellatlığından ne zaman ve nasıl kurtulacağız. Hepimizde bu var.. Olay gerçekse, en azından aktüel gerçeklik açısından ciddiye alınacak bir durum varsa, ifadenin şiddeti, işin vahameti ile orantılı olmak kaydı ile sorgulama yapabiliriz. Ama bazen işi ilgisiz noktalara çekerek ciddi hatalar yapıyoruz..

Ben reklam arası benzetmesini, CHP’nin tek parti zihniyeti ve darbe yönetimlerinin etki alanlarının daraltılması ile, halkın kendi inanç, tarih, kültür ve geleneği ile buluşma anı olarak anlıyorum.. Baskı ve zulümler azaldıkça insanlar ait oldukları yere yöneliyorlar. Yani ırmak yatağına dönüyor..

Düzenin yılmaz savunucuları, soğuk savaşın gladyatörü, darbelerin avukatlığını üstlenen kadrolar bu gün el ele vererek darbe anayasasının değişmesini engellemiyorlar mı?

Bakın 90 yıl, milletlerin tarihinde fazla bir anlam ifade etmez.. O bir insan ömrü kadar bir zamandır.. O devlet kurulduktan sonra, Lozan’ın hemen ardından 99 yıllık imtiyaz sözleşmeleri imzalandı.. Asıl büyük dönüşüm, o zaman gerçekleşecek.. Lozan’ın prangaları o zaman kırılacak..

Tek parti zihniyeti ideolojisi, Kapitalizm, Komünizm, Faşizm, Siyonizmin gölgesi de şekillendi.. Açık bakın Cumhuriyetin 10. Yıl albümüne, 15 yıl albümüne.. Hitler bıyıklı CHP’lilerin fotoğraflarına bakın, Stalin’in bıyıklarına bakın.. Yazışmalara bakın.. Komünizm ve Faşizm çöktü. Şimdi sıra Siyonizm ve Kapitalizmde.. Tek parti zihniyetinin yaslandığı değerler çökerken, miadını doldurmuş diğerleri de onun arkasından tarih sahnesinden çekilecekler..

Reklam arası sakın bu baskı ve zulüm dönemini işaret ediyor olmasın.

Belki ilk reklam arası DP ile verilmişti. 2. reklam arası Özal’la, bu 3. reklam arası olmasın sakın. Belki zaten artık film de bitiyordur..

Şimdi tarih yeniden şekilleniyor. Kartlar yeniden karılıyor. 1., 2. Dünya Savaşı ve soğuk savaşın ardından bir çok ülkenin sınırları, rejimleri ve iktidar yapıları yeniden belirlenecek..

Yeni bir film vizyona giriyor.. Bu yeni film bir Vestern filmi olmayacak..

Sahi, Tülay Babuşçu’nun eşi Lale’den başka çiçek üretmiyor mu? “İlle de lale, başka çiçek üretmem, AK Parti belediyesinden başkasına da satmam” filan diye bir inadı mı var, merak ettim.. “Reklam arası/Lale parası” kafiyesi tuttu da, kadıncağız sadece kafiye kurbanı mı oldu yoksa!

Bu arada burnuma Hicaz güllerinin kokusu geliyor.. “Bekleyin inananlar, bahar gelecek bahar!”

Hem ben bütün çiçekleri severim.. Doğu da, batı da Allah’ındır. Çiçeklerin Rabbine hamdolsun..

Lalelerin ömrü kısa oluyor, kokusu da yok. Ben yediveren güllerini sanki daha çok seviyorum.

Konfüçyüs’ün dediği gibi, 

“Rabbim şudur senden dileğim yaşadıkça,

Kitap dolu bir ev’le, çiçek dolu bir bahçe”

Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi