Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Yaptığınız işe bağlıdır

Yaptığınız işe bağlıdır

Ka­dın­la­rın ve er­kek­le­rin bir­lik­te ça­lış­tı­ğı ku­rum­lar­dan da­nış­man­lık ve­ya rek­lam al­mak­ta mah­sur var mı­dır?” şek­lin­de bir so­ru gel­miş. Bu se­nin han­gi hu­sus­ta da­nış­man­lık alıp-ver­di­ğin­le ve rek­la­mın içe­ri­ğiy­le ala­ka­la­dır. Di­nen ca­iz ol­ma­yan ko­nu­lar­da da­nış­man­lık ya­pı­yor­san ve­ya içe­ri­ği ca­iz ol­ma­yan rek­lam alı­yor­san ha­ram­dır ta­bi­ki.

Da­nış­man­lık se­nin yap­tı­ğın işe bağ­lı­dır. O ku­rum­da ne ça­lı­şı­lı­yor, ne edi­li­yor o ay­rı bir şey. Sen ona da­nış­man­lık ya­par­ken ne hu­sus­ta da­nış­man­lık ya­pı­yor­sun? Fa­iz, kre­di, rüş­vet gi­bi gay­ri meş­ru iş­ler­le il­gi­li da­nış­man­lık ya­pı­yor­san, ki­me ya­pı­yor­san yap ha­ram­dır. İs­ter­sen hac, um­re tu­riz­mi şir­ke­ti­ne yap. Yap­tı­ğın iş­te ya­lan do­lan, ha­ram var ise ha­ram­dır. Yok, se­nin da­nış­man­lık ver­di­ğin ko­nu mü­bah bir ko­nu ise, ser­best bir ko­nu ise ca­iz­dir. Bu da­nış­man­lık yap­tı­ğın ko­nu­nun muh­te­va­sıy­la il­gi­li­dir.

SEN MESUL DEĞİLSİN

“Rek­lam al­mak­ta mah­sur var mı?” Bu da al­dı­ğın rek­la­mın içe­ri­ğiy­le ala­ka­lı­dır. 

Al­dı­ğın rek­lam­da müs­teh­cen­lik yok­sa çıp­lak ka­dın yok­sa İs­la­m’­a ha­ka­ret yok­sa di­nen ya­sak bir şey yok­sa o ku­rum­da kim ça­lı­şı­yor kim ça­lış­mı­yor on­lar­dan sen me­sul ol­maz­sın. Çün­kü ku­ru­mun için­de ça­lı­şan­lar er­kek mi­dir ka­dın mı­dır? Sen bun­la­rı in­ce­le­mek­le me­sul de­ğil­sin. Ka­zan­cı sa­na gel­mi­yor. 

Ku­ru­mun sa­hi­bi sen de­ğil­sin. Bu­ra­da ala­ca­ğın rek­la­mın içe­ri­ği­ne ba­kı­lır. Bir ra­hat­sız­lık var­sa ca­iz de­ğil­dir. Rek­la­mın içe­ri­ği teks­til ürü­nü, ayak­ka­bı gi­bi şey­ler ise bun­lar­da ne so­run var?! 

SA­BUN DA SAT­SA CA­İZ DE­ĞİL

Ama rek­la­mın içe­ri­ği müs­teh­cen­lik çağ­rış­tı­rı­yor­sa, ba­zı rek­lam­lar­da­ki gi­bi bir ha­ra­ma se­be­bi­yet ve­re­cek­se, in­san­la­rı tah­rik eden içe­rik­ler var­sa, yok ya­tak rek­la­mı, yok sa­bun rek­la­mı­…  Ka­dı­nın ba­şı­nı gös­te­ri­yor, ba­ca­ğı­nı gös­te­ri­yor. Ko­lu açık, omu­zu açı­k… Bun­lar ta­bi ki ca­iz de­ğil­dir. Sa­bun da sat­sa ca­iz de­ğil, ya­tak da sat­sa ca­iz de­ğil. 

Bu rek­lam alı­nır mı şim­di?! Bu­na dik­kat edi­le­cek ta­bi. 

AB­DES­Ti BOZ­MA­YAN SEY­LER

Ağ­la­mak ve­ya gül­mek se­be­biy­le göz­ler­den yaş gel­me­si.

Ka­buk bağ­la­mış bir ya­ra­nın ka­bu­ğu­nun kan çık­mak­sı­zın düş­me­si.

Tü­kü­rük ve­ya sü­mü­ğe ka­rı­şan ka­nın tü­kü­rük ve­ya sü­mük­ten az ol­ma­sı.

Ağız do­lu­su ol­ma­yan kus­ma.

Diş eti ka­na­ma­sı ol­mak­sı­zın ışın­lan el­ma, ay­va, ar­mut gi­bi mey­ve­ler­de ve­ya kul­la­nı­lan mis­vak üze­rin­de akı­cı­lı­ğı ol­ma­yan ka­nın gö­rül­me­si.

Siv­ri­si­nek, pi­re gi­bi ha­şe­ra­tın em­di­ği kan.

Na­maz­da uyuk­la­ma.

Ab­dest­li iken tır­nak kes­mek, tı­raş ol­mak.

Er­kek ve­ya ka­dı­nın, ken­di te­na­sül uz­vu­na do­kun­ma­sı.

O SENİN PARÇAN

Bir ta­kım ule­ma bu­nun, ab­des­ti bo­za­ca­ğı­nı söy­le­miş­ler­se de, İmam-ı Ali, İbn-i Me­sud, Ebu'd-Der­da, Hu­zey­fe, Ha­sen, Sev­rî, İbn-i Mü­ba­rek ve Ebu Ha­ni­fe (Ra­dı­yal­la­hu An­hum): "Bu­nun ab­dest ge­rek­tir­me­ye­ce­ği" gö­rü­şü­ne git­miş­ler ve bu hu­sus­ta Talk ibn-i Ali (Ra­dı­yal­la­hu Anh) dan ri­va­yet edi­len şu ha­dis-i şe­ri­fi de­lil ge­tir­miş­ler­dir. 

Bir ke­re Efen­di­miz (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem)’e: Ki­şi­nin   te­na­sül   uz­vu­nu   tut­ma­sın­dan   so­rul­du­ğun­da, so­ra­na: "O, se­nin par­çan­dan baş­ka bir şey mi­dir?" bu­yu­ra­rak, te­na­sül uz­vu­na değ­me­nin ab­des­ti boz­ma­ya­ca­ğı­nı açık­la­mış­tır. (Ebu Da­vud, Ta­ha­ret:69, No:182, 1/95, Tir­mi­zî, Ta­ha­ret:62, No:85,1/131, Ne­sâ­î, Ta­ha­ret:119, No:165,1/109)

ELİM AYAKLARINA DEĞDİ

Er­kek ve­ya ka­dı­nın, bir­bi­ri­ne değ­me­si.

İmam-ı Azam (Ra­hi­me­hul­lah) ve "Ka­dı­na değ­mek­le ab­dest ge­rek­mez" di­yen ze­vat, bu gö­rüş­le­ri­nin doğ­ru­lu­ğu­na, Ai­şe (Ra­dı­yal­la­hu An­ha) va­li­de­mi­zin şu sö­zü­nü de­lil ge­tir­miş­ler­dir.

Bir ke­re ben Re­sü­lül­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem)’in ya­nın­da uyur­ken, ge­ce yarı­sı onu ya­nım­da bu­la­ma­yın­ca, elim­le onu ara­ma­ya baş­la­dım, elim, o sec­de­dey­ken ayak­la­rı­na değ­di. O: "Ey Al­la­hım! Ga­za­bın­dan rı­za­na, aza­bından af­fı­na sı­ğı­nı­rım, sen­den sa­na sı­ğı­nı­rım. Sa­na kar­şı öv­gü­yü sa­yıp bi­ti­re­mem, sen ken­di­ni öv­dü­ğün gi­bi­sin." di­ye du­a edi­yor­du. 

(Ah­med ib­ni Han­bel, Müs­ned, No:24366, 9/321) 

Re­sü­lül­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem) in bu dua­yı Be­ra­at ge­ce­si sec­de­de yap­tı­ğı ri­va­yet olun­muş­tur. Bey­ha­kî'nin ri­va­ye­tin­de; Re­sü­lül­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem) Ai­şe va­li­de­mi­ze hi­ta­ben: "Bun­la­rı öğ­ren ve öğ­ret! Çün­kü Cib­ril bu ke­li­me­le­ri sec­de­de tek­rar­la­ma­mı ba­na em­ret­ti." bu­yur­muş­tur. (Bey­ha­kî, Şua­bu'l-İman, No:3837, 3/385)

Yi­ne Ai­şe (Ra­dı­yal­la­hu Anh) va­li­de­miz: "Re­sü­lül­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem) Efen­di­miz, ai­le­le­rin­den ba­zı­sı­nı öper son­ra ab­dest al­ma­dan na­ma­za çı­kar­dı." bu­yur­muş, bu­nun üze­ri­ne Ur­ve (Ra­dı­yal­la­hu Anh): "O öp­tü­ğü de sen­den baş­ka­sı de­ğil­dir." de­yin­ce gül­müş­tür. (İb­ni Ma­ce, Ta­ha­ret:69, No:502, 1/168, Tir­mi­zî, Ta­ha­ret:63, No:86, 1/233, Ebu Da­vud, Ta­ha­ret:68, No:179,1/94) 

DOKUNARAK ANLARDIK

Yi­ne Ai­şe (Ra­dı­yal­la­hu An­ha) va­li­de­miz: "Ben Re­sü­lül­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem)’in önün­de uyur­ken ayak­la­rım onun kıb­le ta­ra­fı­na dü­şer, o sec­de eder­ken ayak­la­rı­ma do­ku­nun­ca ben he­men ayak­la­rı­mı top­lar, kalk­tı­ğın­da ise tek­rar uza­tır­dım. O gün ev­ler­de kan­dil­ler yok­tu (bu yüz­den bir­bi­ri­mi­zi gö­re­mez­dik, an­cak do­ku­na­rak an­lar­dık)." bu­yur­muş­tur. (Bu­ha­rı, Sa­lât:21, No:375, l/150, Ne­sâ­î, Ta­ha­ret:120,1/110, Müs­lim, Sa1ât:51, No:272,1/460)

İş­te bü­tün bu sa­hih ri­va­yet­ler, na­maz­da bi­le ka­dı­na değ­me­nin ab­des­ti boz­ma­ya­ca­ğı­na açık­ça de­lâ­let et­mek­te­dir, zi­ra ab­dest bo­za­cak ol­say­dı, el­bet­te Re­sü­lül­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem) Ai­şe ana­mız ken­di­si­ne na­maz­da iken değ­diğin­de na­ma­zı bı­ra­kır­dı.

CE­MA­AT­LE NA­MA­Z

“O (farz) na­maz(lar)ı dos­doğ­ru kı­lın, ze­kâ­tı ve­rin ve (ce­ma­at­le na­maz kı­la­rak) ru­kû­‘ eden­ler­le bir­lik­te ru­kû­‘ edi­n” (Ba­ka­ra Sû­re­si:43) “­lû­sî­” ve “Rû­hu­’l-be­yâ­n” tef­sir­le­rin­de zik­re­dil­di­ği üze­re; bu âyet-i ke­rî­me­de na­ma­zın ce-ma­at­le kı­lın­ma­sı­na bü­yük bir teş­vik ya­pıl­mış­tır. 

BÜYÜK BİR KUVVET

Çün­kü ce­ma­at­te be­den­le­rin ve ruh­la­rın bir­bi­rin­den des­tek al­ma­la­rı söz­ko­nu­su­dur. 

Ni­te­kim na­maz harb gi­bi, mih­rap da harp ye­ri gi­bi­dir. Ce­ma­at saf­la­rı ol­mak­sı­zın ci­had dü­şü­nü­le­mez. 

Bu ne­den­le ce­ma­at ne­fis ve şey­tan­la ya­pı­lan har­bi ka­zan­mak için bü­yük bir kuv­vet­tir.  

Bâ­zı âlim­ler bu âyet-i ce­lî­le­yi de­lil gös­te­re­rek farz na­maz­la­rın ce­mâ­at­le kı­lın­ma­sı­nın vâ­cib ol­du­ğu­nu söy­le­miş­ler­dir. 

Ha­ne­fî mez­he­bi­mi­ze gö­re hü­küm böy­le de­ğil­se de, farz na­maz­la­rın ce­mâ­at­le kı­lın­ma­sı­nın, Al­lâh-u Te­‘â­lâ’­nın sev­di­ği ve râ­zı ol­du­ğu müs­te­hab bir amel ol­du­ğun­da ve Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) in hiç ter­ket­me­di­ği bir sün­net-i mü­ek­ke­de (kuv­vet­li bir sün­net) ol­du­ğu hu­su­sun­da şüp­he yok­tur.

UYGUN GÖRÜLMEZ

Ni­te­kim İmâm-ı Had­dâd (Ra­hi­me­hul­lâh) şöy­le de­miş­tir:

“Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) den bi­ze ula­şan ri­vâ­yet­ler ara­sın­da onun tek bir na­ma­zı bi­le yal­nız ba­şı­na kıl­dı­ğı­na da­ir hiç­bir ri­vâ­yet bu­lun­ma­mak­ta­dır.” (Ab­dul­lâh ib­ni Ale­vî el-Had­dâd, en-Ne­sâ­ihu­’d-dî­niy­ye ve­’l-ve­sâ­ye­’l-îmâ­niy­ye, sh:117)

Ar­tık kâ­rı­nı za­ra­rı­nı bi­len bir Müs­lü­ma­nın bu âyet-i ke­rî­me­nin em­ri­ni ih­mal ede­rek ve Ra­sûlül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) in hiç ter­ket­me­di­ği böy­le bü­yük bir sün­ne­ti ter­ke­de­rek tek ba­şı­na na­maz kıl­ma­sı as­la uy­gun gö­rü­le­mez.

TAZİYE

Efen­di Haz­ret­le­ri (k.s)’nin muh­te­rem kar­de­şi, kıy­met­li âlim İs­ma­il Us­ta­os­ma­noğ­lu Ho­ca­mız bir sü­re­den be­ri te­da­vi gör­dü­ğü has­ta­ne­de Hakk'ın rah­me­ti­ne ka­vuş­muş­tur.

Ken­di­si­ne rah­met, ge­ri­de ka­lan­la­ra sabr-ı ce­mil ni­yâz ede­riz.

İn­nâ Lil­la­hi ve İn­nâ İley­hi Râ­cî­un

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi