Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Çobana çoban dememek için Başbakanı harcamak

Çobana çoban dememek için Başbakanı harcamak

Türkçesi, çoban. Yeni adı ise “Sürü Yönetim Elemanı”. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Çalışma ve İş Kurumu (İŞKUR), Türkiye Ziraat Odaları Birliği, "Sürü Yönetim Elemanı” adıyla Türkiye'de ilk olan, yeni bir meslek edindirme programını hayâta geçirdi. Programa katılanlara, teorik ve merada uygulamalı eğitim veriliyor. Programın ardından, sözlü ve uygulamalı imtihânlarda başarı gösteren kursiyerler, Milli Eğitim Bakanlığı onaylı "Sürü Yönetim Elemanı" sertifikasının sâhibi oluyorlar.

Sürü Yönetimi Eğitimi sertifikası alanlar, destek primi de hak ediyorlar. Lütfen, “Çobanlığın da eğitimi olur mu?” demeyin. Kursta, çoban ve sürü arasındaki özel iletişimin dersi de veriliyormuş.

Kursa katılmak için en az ilkokul mezûnu olma şartı var. Herhâlde, fakülte mezûnu olmanın bir mahzûru yoktur veya birkaç dil bilmenin. Eğer gülüyorsanız, kapıcılık için mürâcaat eden fakülte mezûnlarından haberiniz yok demektir.

Artık, kapıcıya, kapıcı; sekretere, sekreter demek, gayr-i resmî olarak yasak. Tezgâhtar kelimesi ayıp kabûl ediliyor. Ünvânperest bir millet olduk. Düz memûrlar bunalımda. Yâni, müdür, dâire başkanı veya müşâvir olmayanlar. Bilim yuvalarında bile “düz profesör” krizi var.

Kimse bakkal, manav, berber, çöpçü olmak istemiyor. Hele çoban... Evlerden ırak. Memûrdan fazla maaş alıyor ama kimseden kız alamıyor. Bu yüzden, çobanlık mesleği bitme noktasına geldi.

Hâl böyle olunca istenmeyen mesleklere ünvân vererek, sertifikalı hâle getirerek câzipleştirmek lâzım. Anlaşılan, çobanlık için de böyle bir çözüm bulunmuş. 

“Damat bey ne iş yapıyor?”

“Efenim, sürü yönetim elemanı.” “Verdim gitti.”

Peki ya sonra? “Vay şerefsiz! Bizi kandırmış. Çobanmış.”

Bizim insanımızda, inanılmaz bir kıyas kabiliyeti var. Diyelim ki bir sürüde iki çoban var. Biri, sertifikalı; biri, değil. Seyredin fıstık oyununu. Ya sertifikalı lise mezûnuysa? Açıköğretime hiç girmeyeyim. “Neyse... Şaka bir yana” demeyeceğim. Çünkü, bunlar aynen olacak.

Gelmek istediğim yer, dün, bu proje ile ilgili bir toplantıda AK Parti Konya Vekili Cem Zorlu’nun sarf ettiği sözler. Belli ki Cem Zorlu, çobanları ihyâ etmek isteyen bu projeye destek vermek istemiş.

“Ekmek kazanma noktasında, emek sarf ettiğimiz noktada, sarf ettiğimiz emeğin kutsallığı bakımından bir başbakanla çobanın arasında bir fark yoktur. Sonuç i’tibârıyla her birisi toplumun bir ihtiyâcını karşılıyor. Meseleye bu noktadan bakmamız lâzım. Her birisinin yokluğu toplumda bir fâciâya yol açar.”

Eyvallah. Bu kısma denecek bir şey yok. Emek kutsaldır. Devâmı çok vahim. 

“Unutmayın ki aslında yöneticilik istidâdı i’tibârıyla bir çobanla başbakan arasında fark yoktur. Çünkü biri, sürüyü yönetiyor; diğeri, halkı yönetiyor.”

Tamam, çobanların Aysun Kayacı tarafından kırılan onurunu tâmir etmek istiyorsunuz; çobanların ne kadar mühim olduğunu anlatmak istiyorsunuz; onlara da kız versinler istiyorsunuz ama bu kadar da olmaz ki.

Ben, “Biz de sürü olduk” derdindeyken, olan Başbakan’a oldu. Sanki koskoca memlekette yönetici kıtlığı var da bir Başbakan kaldı çobanla kıyaslanacak. 

Olan oldu artık. Fırsat bekleyenler, Zorlu’nun sözlerini havada kapıp çarpıttı.

“Başbakan’ın çobandan farkı yok.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi