M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Çok kötü şeyler oluyor

Çok kötü şeyler oluyor

DÜNYADA ve Türkiyede çok kötü şeyler oluyor.  Peygamberimize  (Salat ve selam olsun ona) hakaret eden   gazeteciler kahramanlaştırıldı. İran Cumhurbaşkanı oraya gitmedi de, bizim Başbakanımız niçin gitti?

Türkiyedeki agresif İslam düşmanları gemi azıya aldı.

İsrailde Hz. Musayı, Hz. İsayı ve Hz. Muhammedi (alehimüsselam) tahkir etmek, aşağılamak kanunla yasak da, Türkiyede niçin böyle bir kanun yok?

İrakta, Suriyede, Mısırda, Libyada olup bitenler Türkiye Müslümanlarının gözünü açamadı.  Müslümanlar, birleşmemek, tek bir Ümmet olmamak, râşid bir İmam’a biat ve itaat etmemek konusunda  inatçı  bir ittifak halindeler.  Bu tefrikanın sonu elbette iyi olmaz.

Resulullah Efendimize hakaret edilince bela, musibet, azap yağar, sille gelir. 

Müslümanların vazifesi bütün meşru yollardan Kur’anı, Peygamberi, mukaddesat-ı islamiyeyi korumaktır. Bunu yapmazlarsa azabtan nasiplerini alırlar.

Bu vazife bağırıp çağırmakla yerine getirilmiş olmaz.  Şifahî değil, yazılı ve medenî olmalıyız. 

Dünya üçüncü büyük savaşa doğru gidiyor. 

Birinci dünya savaşı, bir Sırp milliyetçisinin Saraybosnada Avusturya veliahtını öldürmesiyle başlamıştı.

İkinci dünya savaşı Hitlerin Polonyayı işgali ile.

Bakalım üçüncü savaşın yüzeydeki sebebi ne olacak.

BOP projeleri  harıl harıl hayata uygulanıyor.  İrak’ı böldüler… Suriyede iç savaş var… Libyada iç savaş var… Türkiye ha bölündü ha bölünecek…

Süper güç ABD’nin gözü, İsraili ebedîleştirmekten başka bir şey görmüyor.Ümmetsiz ve Halifesiz İslam alemi  kaos, zaaf ve  anarşi içinde.

Suriye faciası konusunda Müslümanlar ne kötü bir imtihan verdiler.

Hizipçilik, fırkacılık, holiganlık…

 Avrupa Birliği ülkelerinin vatandaşları bütün Avrupada serbestçe gezebiliyor da, Müslümanlar İslam aleminde niçin gezemiyor?

İslam dünyasının genelinde niçin Kur’an ahlakı hakim değil?

Endülüs Müslümanlarının ilmi, kültürü, mektepleri Avrupa’nınkilerden çok üstündü. Bugünkü Müslümanların  niçin çağın gerisinde kalmıştır?

Yirmi birinci asır Müslümanlarının niçin bir Selahaddini, bir Şâmili yok?

Kafirler sıçan deliğine girseler, Müslümanlar da onların ardından niçin giriyor?

Bunca mürted, hain, münafık, gafil, tembel, üç kağıtçı, sahtekâr, haram yiyici    nasıl peydahlandı?

Bakan gözler niçin görmüyor?.. Kulaklar acı acı çalan çanları niçin duymuyor?

Haçlı kuvvetleri surları aşıp nasıl içimize girdi?

Kalelerimiz nasıl içeriden feth olundu?

Suçun büyüğü dinsizlerde mi, vasıfsız gafil Müslümanlarda mı?

Üçüncü dünya savaşı patlarsa ne yapacağımızı iyi biliyor muyuz?

Bizler uyanık ve şuurlu Müslümanlar mıyız, yoksa uyuyan  uyuşuk Müslümanlar mı?

Yaklaşan yangınlara karşı islamî itfaiye teşkilatımız var mı?

Bu halimizle Tağutlarla nasıl baş edeceğiz?

Deccalların ve kezzabların bütün zokalarını yutmuş vaziyetteyiz.        Dünya yıkılıyor, üçüncü büyük savaşın çanları çalıyor, biz nelerle meşgulüz…

Yurtta sulh, cihanda sulh mü…  Ne yurtta, ne cihanda sulh var.

İstanbulda büyük bir zelzele olsa ne yapacağız?

Savaş çıkarsa,  dışarıdan buğday satın alabilecek miyiz?

Dünyevîleşmiş Müslümanların beyinleri çalışmıyor. 

Dinin de bir aritmetiği vardır.

Helal bin lira, haram bir milyon liradan hayırlıdır… Buna aklımız eriyor mu?

Faizli kredi ile satın alınan mülkte hayır ve bereket olmaz. Kalın kafalarımız bunu algılıyor mu?

Zinanın suç olmaktan çıkartılması, memleketin başına genel bir bela ve azap getirebilir. Bundan korkuyor muyuz?

Bir şey olmaz, bir şey olmaz diyen gafiller olup bitenleri görmüyor mu?

Liseli çocuk annesini öldürmüş… On milyonlarca vatandaşın eyvah diye bağırıp   ağlayıp feryad etmesi gerekmez mi?

Aç Suriyeli çocuk, müşteriden artan ve çöpe atılacak birkaç patates kızartmasını aldı diye dayak yedi.  Biz onun yediği tekmeleri  silleleri vicdanımızda hissettik  mi?

Adamın düşünecek hali mi kalmış…  Evden işe, işten eve gidip gelmek için günde dört saat harcayan adamda akıl mı kalır, iz’an mı?

Bazı büyük şehirlerde sokak köpekleri öldürülüyormuş. Hangi hainler ve canavarlar katl ediyor o zavallıları? Çarpılasıcalar!..

Ya Rabbi nereye kaçsam?

Kaçabileceğim, hiç olmazsa ayın on gününü orada yaşayabileceğim, nüfusu üç binden az sakin, kıyıda köşede kalmış, sanayisiz, fitne fesadı az, İstanbula yakın bir şehir var mı acaba?

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi