M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Şeyh Şâmil bir Bayraktır

Şeyh Şâmil bir Bayraktır

Şu­bat 1944’te Sta­lin bü­tün Çe­çen­le­ri va­tan­la­rın­dan sü­rüp at­tı. Ka­dın, ih­ti­yar, ço­luk ço­cu­k… Ya­rı­sı yol­da öl­dü. Ge­ri ka­lan­la­rın bir kıs­mı da sü­rül­dük­le­ri yer­de se­fa­let için­de can ver­di.

Çe­çen­ler, sa­yı­sı az kü­çük bir ka­vim­dir ama on­lar­da­ki iman, ce­sa­ret, va­tan­se­ver­lik, azim, se­bat, sa­bır, ci­had ru­hu ni­ce  ka­la­ba­lık bü­yük ka­vim­de yok­tur.

Sov­yet­ler Bir­li­ği da­ğı­lın­ca Çe­çe­nis­tan ba­ğım­sız ol­mak is­te­di. Rus­ya ve İs­lam düş­ma­nı güç­ler bu­na  izin ver­me­di.

Çe­çen­ler,  bü­yük imam, bü­yük mü­ca­hid, bü­yük ön­der Şeyh Şâ­mil haz­ret­le­ri­nin yo­lun­dan git­ti­ler ve  sö­mür­ge ida­re­si­ne ci­had ilan et­ti­ler. Ken­di­le­rin­den yüz mis­li güç­le­re  kar­şı kah­ra­man­ca sa­vaş­tı­lar. 

Şeyh Şâ­mil Ka­di­rî ve Nak­şî ta­ri­ka­ti­ni as­ke­rî bir di­sip­li­ne sok­muş ve uzun yıl­lar bo­yun­ca şan­lı ci­had ef­sa­ne­le­ri yaz­mış­tı. Za­ma­nın ça­rı, “Şa­mi­le gön­der­di­ğim or­du­lar­la ci­ha­nı feth ede­bi­lir­di­m” de­miş­tir. Bü­tün im­kan­lar bi­tin­ce Rus­la­ra esir düş­müş, on­lar ken­di­si­ne say­gı gös­ter­miş, bir müd­det son­ra Os­man­lı ül­ke­si­ne yol­la­mış­tı. Şâ­mil hac­ca git­miş, Müs­lü­man­lar onu gör­mek için o ka­dar ıs­rar et­miş­ler­di ki, bu bü­yük mü­ca­hid Kâ­be-i mu­az­za­ma­nın da­mı­na çı­kar­tıl­mış­tı.

Şâ­mil bir bay­rak­tır ezi­len  ve sö­mü­rü­len Müs­lü­man­lar için.  O ne gü­zel bir ör­nek­tir. 

Bir de­fa­sın­da sa­vaş­ta ya­ra­lan­mış, ken­di­ni kay­bet­miş, bin zah­met­le uçu­rum­lar­dan aşı­la­rak bi avu­la ge­ti­ril­miş ve uzun müd­det ko­ma­da kal­mış­tı. Ken­di­ne ge­lir gel­mez ilk sö­zü “Na­maz vak­ti geç­ti mi?” ol­muş­tu. 

Onun üç bo­yu­tu var­dı: Bi­rin­ci­si: Şe­ri­at ilim­le­rin­de ica­zet­li alim­di­… İkin­ci­si:  Bir­kaç ta­ri­kat­ten şeyh­lik ica­ze­ti var­dı. Ha­lid-i Bağ­da­dî haz­ret­le­rin­den hi­la­fet al­mış­tı­… Üçün­cü­sü:  Müs­lü­man­lar ta­ra­fın­dan emi­rü­’l-mü­’mi­nîn ve  ka­ai­dü­’l-mü­câ­hi­dîn se­çil­miş ve el­hak bu va­zi­fe­yi  olan­ca gay­ret ve him­me­tiy­le ye­ri­ne ge­tir­miş­ti. Onun mü’­min­lik, Müs­lü­man­lık, emîr­lik, mü­ca­hit­lik no­tu on üze­rin­den on­dur.

Bir de­fa­sın­da Ça­rın ken­di­si­ne gön­der­miş ol­du­ğu ge­ne­ral el­çi­yi din­li­yor­du.  El­çi  hü­küm­da­rı­nın mek­tu­bu­nu okur­ken, Şa­mil ter­cü­ma­na “Söy­le kı­sa kes­sin, na­maz vak­ti ge­çe­ce­k…­” de­miş­ti.

O, Rus­ya Çar­lı­ğı ile  yap­tı­ğı sa­va­şı kayb et­miş, esir düş­müş­tü ama ga­lib sa­yı­lır bu yol­da mağ­lub  feh­va­sın­ca, İs­lam ta­ri­hi­ne şan­lı say­fa­lar ek­le­miş­ti. 

Şeyh Şâ­mi­l’­i Müs­lü­man­la­ra ör­nek ola­rak gös­te­ri­yo­rum. O za­hir ilim­le­ri, fı­kıh ve Şe­ri­at açı­sın­dan ucu Re­sul­le­rin se­yi­di­ne ula­şan bir ica­ze­te sa­hip­ti. Şe­ri­atın emir­le­ri­ni bir ek­sik­siz yüz­de yüz ye­ri­ne ge­ti­rir­di.

O, Re­su­lul­la­ha (Sa­lat ve se­lam ol­sun ona) ta­ri­kat ica­ze­ti ile da bağ­lıy­dı,  ger­çek bir şeyh­ti. Ah­lak-ı ha­se­ne ile mü­te­hal­li idi. Onun fa­zi­let ve me­zi­yet­le­ri­ni düş­man­la­rı bi­le tak­dir ve tes­lim eder­di.

O  âdil ve râ­şid bir İma­mü­’l-Müs­li­mîn ve Emi­rü­’l-mü­’mi­nîn­di.  Biz­zat sa­vaş­mış, de­fa­lar­ca ya­ra­lan­mış­tır.

O, Ku­r’­an ve Sün­net ah­la­kı­na sım­sı­kı bağ­lıy­dı.

O mü­te­va­zı ya­şa­mış­tır. Bo­ğa­zın­dan bir tek ha­ram lok­ma geç­me­miş­tir.

Gün­düz­le­ri sâ­im, ge­ce­le­ri ka­aim­di.

De­vam­lı zikr ha­lin­dey­di.

Al­la­hın hu­dut­la­rı ko­nu­sun­da en ufak bir ta­viz=ödün ver­mez­di.

Bir ke­re­sin­de yaş­lı ana­sı, oğ­lum bu sa­va­şı ka­za­na­ca­ğı­mız yok, pe­ri­şan ol­du halk, ar­tık sulh ya­pıl­sın  de­miş­ti, bu sö­zün ce­za­sı kır­baç­lan­mak­tı. Ana­sı çok ih­ti­yâ­re olup bu ce­za­yı kal­dı­ra­ma­ya­ca­ğı için kır­baç­la­rı ken­di­si­ne vur­durt­muş­tu.

Kü­für­le ba­rış için­de ya­şa­yan, ba­na do­kun­ma­yan yı­lan bin ya­şa­sın di­yen mıy­mın­tı tat­lı­su Müs­lü­man­la­rı Şâ­mi­l’­den ör­nek ve ib­ret alıp utan­ma­lı­dır. 

Şâ­mil bir bay­rak­tır de­miş­ti­m… Hem bay­rak, hem ön­der, hem ör­ne­k…

Al­la­hü Tea­la ona rah­me­tiy­le mu­ame­le bu­yur­sun. Ru­hu­na se­lam ol­sun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi