Yener Dönmez

Yener Dönmez

Fırat da Özgecan da “değerler kaybı”nın kurbanı

Fırat da Özgecan da “değerler kaybı”nın kurbanı

Muhasebe Müslümanın en önemli şiarlarından.

Son dönemlerde bizi biz yapan değerlerde ciddi oranda bir aşınma gerçekleştiği, ahlaki ölçülerimizin erozyona uğradığı muhakkak.

Özgecan cinayeti dağ gibi birikip sonunda patlama noktasına gelen bir problemin işaret fişeği oldu.

Fırat’ın şehit edilmesi ise apayrı bir boyut.

Geçtiğimiz hafta peş peşe manşetten yayınladığımız haberler toplumun geldiği noktayı göstermesi açısından esaslı bir muhasebe niteliğindeydi.

Tabi dayanak olarak yansıttığımız devletin ilgili birimlerinin resmi verileri de haberlerimizin en önemli deliliydi.

Bir konuya mercek tutarken başka alanlardaki olumsuzluklar da dikkatimizi çekti.

Sorumlu yayıncılık anlayışıyla bir taraftan sorunları aktarırken diğer taraftan da çözüm önerileri getirmeye çalıştık. İyilik ile kötülük, suç ve ceza insan var olduğu müddetçe hep var olacak. Fakat burada önemli olan muhasebemizi doğru yapıp, hatalardan ders çıkartıp ona göre tedbirler almamız…

İşte bu çerçevede ANAP hükümetleri döneminde “Muzır Neşriyata” karşı verilen mücadele ve alınan önlemleri masaya yatırdık. O dönem Muzır Kurulu’nun oluşumuna bütün saldırılara rağmen büyük bir özveriyle destek vererek, kayda değer neticeler alan Vehbi Dinçerler ve Hasan Celal Güzel ile görüştük. Bu gün etkisiz halde bulunan Kurul’un yeniden işlevsel hale getiril-mesinin yöntemlerini araştırdık.

Ülkemiz de artık her alanın, her sektörün bir üst kurulu var. Sermaye Piyasası Üst Kurulu, Rekabet Kurumu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Yüksek Öğretim Kurulu, Kamu İhale Kurumu vs. vs.

Bu kurulların hiç birisine itirazımız yok, çağımızın gerekliliği ve elbette olmalı.

Lakin bizim olmazsa olmazımız milli değerlerimiz, ahlak ve maneviyatımızdır. Bizi bir arada tutan değerlerimize sahip çıkmaya ve değerlerimizin temsilcisi olacak nesiller yetiştirmeye mecburuz.

Birliğimizin de, bütünlüğümüzün de, refahımızın da, huzurumuzun da ilacı buradadır. Bugün Özgecanlar hunharca katlediliyorsa, 26 yaşındaki gencecik fidanımız Fıratımıza eğitim yuvasında kıyılıyorsa; değerler kaybı, milli duygu ve maneviyat eksikliğindendir. Hiç şüphesiz bu olup biten bir cinnet halidir.

Bizi bölmek, parçalamak için, içimize ayrılıkçı fitne tohumları atan Batı’nın istediği tam da budur. 

Ortadoğu merkezli IŞİD’i de, bölücü terör örgütü PKK’yı da, kan gölüne dönen İslam Coğrafyası’nı da bu çerçevede değerlendirmemiz gerekir.    

Başta Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız olmak üzere devlet idarecilerimizin bu konudaki hassasiyetlerini Ankara’da gazetecilik yaptığım dönemden yakinen biliyorum.

Ama sadece hassasiyet yetmiyor. Bir şekilde neticeye ulaşacak, sonuç alacak ciddi uygulama, yaptırım ve hamlelerin yapılması gerekiyor.

Tabi en başta esaslı bir teşhis, ciddi bir muhasebe, ardından kalıcı tedaviler…

Bu yüzden olsa gerek dev mütefekkir Üstad Necip Fazıl Kısakürek, sorgulamayı hiçbir zaman elden bırakmayıp; “Üç asrını kaba softa ve ham yobaz elinde kenetleyici; son bir asrını, Allah’ın Kur’an’ında ‘Belhüm Adal’ dediği hayvandan aşağı taklitçilere kaptırıcı; en son yarım asrını da işgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, Türkü madde plânında kurtardıktan sonra ruh plânında helâk edici tam dört devre bulunduğunu gören... Bu devirleri yükseltici aşk, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... Beşinci devrenin kapısı önünde dimdik bekleyen bir gençlik...” ifadeleriyle çağlar ötesinin muhasebesini bir çırpıda yapıyor.

Cemiyeti düşünmeye, sorgulamaya, muhase-beye davet ediyor. Bütün dertlerimizi, davamızı, misyonumuzu bugüne ışık tutacak nitelikte mısralarla ne güzel özetlemiş: 

“Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle; 

Ve cemiyet, cemiyet, yok eden güruhiyle... 

Çok var ki, bu hınç bende fikirdir, fikirse hınç! 

Genç adam, al silâhı; iman tılsımlı kılınç! 

İşte bütün meselem, her meselenin başı, 

Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı! 

Tırnağı, en yırtıcı hayvanın pençesinden, 

Daha keskin eliyle, başını ensesinden, 

Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına; 

Yerleştirse başını, iki diz kapağına; 

Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi?”

Değerli okuyucularımız, durmak yok! 

Birlik için, kardeşlik için, Vahdet için, ülkemizin refah ve selameti için, muhasebeye çalışmaya devam.

İnanmak başarmanın yarısıdır.

Bu vesileyle “Şah Fırat” operasyonuyla Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Işık Karakolu’nun yerini tüm risklere rağmen büyük bir kararlılıkla, başarılı biçimde değiştiren devlet idarecilerimizi ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizi kutlamak gerek.

Hayırlı haftalar… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Yener Dönmez Arşivi