Faruk Köse

Faruk Köse

Milletvekili adaylarında hangi vasıflar olmamalı?

Milletvekili adaylarında hangi vasıflar olmamalı?

Dünkü yazıda, milletvekili adayları belirlenirken hangi vasıfların aranması gerektiğine dair örnekler vermiştim. Dünkü yazının devamı olarak bugün, milletvekili adaylarında “olmaması gereken vasıflar”dan örnekler vermek istiyorum. Sualimiz şu: Milletvekili adayları belirlenirken hangi vasıfları taşıyanlar aday yapılmamalı?

Parti yöneticilerinin, aşağıdaki vasıfları taşıyanları kesinlikle aday yapmaması gerekir diye düşünüyorum:

“Hak” hususunda “kararlı”, “hedefler”e ulaşmada “dirayet sahibi” ve “zorluklar” karşısında “sabırlı” olmayanlar... Haksızlıklar, adaletsizlikler, usulsüzlükler, hırsızlıklar, yolsuzluklar, ihanetler, çarpıklıklar vs. karşısında “bana ne” diyen, “nemelazım”cı olanlar... “Politik ikbal” için “hakk ve hakikat”i çiğneyebilen veya bunda bir sakınca görmeyenler... “Adalet duygusu”nu kişiliğinin en önemli vasfı haline getirmemiş olanlar... “Merhamet duygusu”ndan yoksun bulunanlar, zulme rıza gösterme temayülü bulunanlar veya bunları önemsemeyenler... “Hak ve özgürlükler”in önemini, değerini ve hudutlarını bilmeyenler... Zalim kim olursa olsun “zalime karşı”, mazlum kim olursa olsun “mazlumdan yana” tavır almayanlar... Toplumun hayatını düzenleyen “yasa”ları yaparken, “yasalardan etkilenecek kişiler”i düşünüp, “empati yapabilme”yi idrak etmeyenler...

“Milletin vekili” ve aslında “milletin memuru” olduğunu unutup, “millete efendi” olma temayülü bulunanlar... “Topluma hizmet” etmeyi değil, “hükmetme”yi önceleyenler... “İkbal ve çıkar” için “kula kulluk” etmekte mahzur görmeyenler... Liderinin veya çıkar beklediği bir mercinin gözüne girmek için “yalakalık yapmak”ta bir sakınca görmeyenler... “Sorumluluğunun hesabı”nı liderine veya hiyerarşideki üstlerine değil, millete vermesi gerektiğinin kesin idrakinde olmayanlar...

“Pratik zekâ”sı olmayanlar... Nerede “ne yapacağı”nı, “nasıl davranacağı”nı, “kiminle iş tutacağı”nı bilmeyenler... Meclis çalışmalarında “etkin ve üretken katkı” sunmaktansa, “göze girmek için parmak kaldırma”yı tercih etme temayülünde olanlar... Ülke meselelerini çözmede “yol açabilme ve yol bulabilme yetkinliği” olmayanlar; sorunları değerlendirip hakikate ulaşabilmek için gerekli “ilmi donanım”ı bulunmayanlar... Vekillik görevinin dışında “iş kovalama”, vekilliği “kişisel kazançlar”ını çoğaltmak için bir referans kapısı olarak kullanma eğilimi olanlar...

“Sicili bozuk” olanlar veya geçmişinde küçük de olsa “mâlî şaibe” bulunanlar... “Mâlî konularda dikkat, titizlik, hakkaniyet ve adalet”iyle tanınmış olmayanlar... “Yolsuzlukla mücadele” edeceği, adam “kayırma”yacağı, “rüşvet” almayacağı, “iltimas” geçmeyeceği, “emanete ihanet” etmeyeceği, “görevi kötüye kullanma”yacağı, “savurgan” olmayacağı vb. hususlarda kesin olarak durumundan emin olunmayanlar...

“Kendini beğenen”ler, “tevazu” sahibi olmayanlar; işlerini “hevesinin kabardığı veya öfkesinin taştığı” zamanlarda yapmaktan kaçınmayanlar... “Danışmak”tan, “görüş almak”tan, “istişare etmek”ten, “sinerji”den, “aykırı fikirlerden yararlanma”ya çalışmaktan kaçınanlar... Hata yaptığında “uyarılmaya tahammül” etmeyenler, hataları gösterildiğinde geri adım atıp, “doğruya yönelme erdemliliği”ni gösteremeyenler... Dostlarına sırtını dönenler, “ahde vefa”sı olmayanlar...

“Yasaları, bireyi ve toplumu zapturapt altına alan değil, işlerin adalete ve hakkaniyete göre nasıl yapılacağını, hayatın nasıl mutlu geçirileceğini temin eden hayat kaideleri olarak yapma” bilincinde olmayanlar... “İyi ile kötü”yü, “hak ile batıl”ı, “doğru ile yanlış”ı net ve kesin bir tutumla ayırdetmeyi ana ilke edinmemiş olanlar... “İyilere ve iyiliklere hürmet” edip onlara yakın durmayanlar; “kötülere ve kötülüklere yol” verip yanında tutanlar...

“Akletme”yenler... “Özgür irade” ve “derin düşünce” sahibi olmayanlar... Okumayan, araştırmayanlar... “Fikri gelişmiş”, “kimlik ve kişiliği oturmuş”, “zihni berrak”, “beyni özgür”, “ufku geniş”, “özgürlüğüne düşkün”, “topluma sadık”, “çalışkan”, “üretken”, “ruhi dinginlik” sahibi, “kendisiyle ve etrafıyla barışık”, “hoşgörülü ve sevecen”, “iletişimi güçlü”, “tarihini, kültürünü bilen ve geçmişine sımsıkı bağlı”, “cesur” ve “girişimci”, “küresel gidişat ve plânlar”ı okuyabilen olmayanlar...

Bütün bunların yanında, özellikle ve mutlaka da “Kur’an’ın mesajları”ndan, “toplumun değer yargıları”ndan ve “toplumsal kültür”den, “insanların ihtiyaçları”ndan ve “duyarlılıkları”ndan habersiz olanlar... “Âhiret inancı”na ve “hesap günü şuuru”na sahip olmayanlar... Milletine ve “toplumun inanç, kimlik ve kişilik değerleri”ne bağlı, sadık ve saygılı olmayanlar...

Bunlar, verebileceğimiz örneklerden bazıları. Esasında, yukarıda saydığım vasıfları taşıyanların milletvekili adayı olarak belirlenmemesi gerekir. Ancak...

Bakalım milletvekili adayları belirlenirken hangi kriterlere dikkat edilecek? Liderler, kendi kararlarını geçirmek için parmak kaldırarak anayasal gerekliliği yerine getirecek kişilerden müteşekkil bir Meclis mi oluşturacak, yoksa hakikaten millete vekillik yapabilecek yetkinlikte ve dirayette üyelerden müteşekkil bir Meclis mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Faruk Köse Arşivi