Cihangir İşbilir

Cihangir İşbilir

Abdülhamid’den Erdoğan’a ‘iç güvenlik’ politikası

Abdülhamid’den Erdoğan’a ‘iç güvenlik’ politikası

139 sene önce tahta çıkan ve 33 sene ülkeyi bir tür ‘Türk tipi başkanlık sistemi’yle başarıyla yöneten Sultan II. Abdülhamid’in dönemiyle bugün yaşadıklarımız arasında birçok açıdan benzerlikler var. Herşeyin ifratı zarar; Sultan Hamid hakkında muhabbetin de adavetin de ifratı var ve bu yanlış tavırlar hakikati görmeyi ve bugün için tarihten doğru dersler çıkarmayı engelliyor. Prof. Dr. Vahdettin Engin’in iki sene önce neşrettiği ve Sultan II. Abdülhamit döneminin ‘İç Güvenlik Politikası’nın ele alındığı Asayiş kitabı bugünlerde bu nazarla yeniden okunmalı mesela. (Yeditepe Yayınları) 

Ben de bugün bu eserden istifade ederek bazı hususlara dikkat çekeceğim…  

Sultan Abdülhamid, Nisan 1877’de sarayı ve idareyi, Dolmabahçe’den Yıldız Sarayı’na taşıyarak işe başladı. Tam anlamıyla bir ‘külliye’ olan ve muhafızlarla birlikte 12 bin kişinin çalıştığı Yıldız Saray-ı Hümayunu aslında tüm dünyanın gün be gün izlendiği muazzam bir imparatorluk idare merkezi idi ve Bâbıâli’deki hükümet, Saray’ın talimatları ve Sultan’ın iradesine göre çalışırdı. 

İSTİHBARAT

II. Abdülhamid için ‘güvenlik tesisi’nin en önemli ayağı hem içerde hem dışarda güçlü bir ‘istihbarat ağı’nın kurulması idi. İstihbarat bütçesi bu dönemde devleti parçalamaya yönelik faaliyetlerinden ve dünyadaki gelişmelerden anında haberdar olmak ve ülke bütünlüğünü koruyabilmek amacıyla artırılmıştı. Bu anlamda Sultan’a gelen ve aslında bilgi notları ve raporlar olan jurnaller, artniyetle, sürekli Sultan aleyhinde propaganda malzemesi olarak kullanılmıştır. Oysa bir devlet başkanına istihbarat gelmesi kadar normal birşey yoktur ve bizzat Sultan Hamid, “Bütün jurnaller muhafaza edilmiştir, gerekirse hepsi okunur ve milletin önüne konur” diyecek kadar da kendinden emindir. 

Bugün de ülke güvenliği için hem iç hem de dış istihbaratın çok güçlü olması ve ülke vizyonuna göre yeniden yapılandırılması gerekir. 

POLİS TEŞKİLATI

Sultan II. Abdülhamid için ‘kamu düzeni’ çok önemli olmakla beraber halka karşı silah kullanılmaması ve sivillerin olaylara karıştırılmaması konusunda oldukça hassastı. Döneminde polis teşkilatının ıslahı, polislerin sayı ve kalitesinin şehir nüfuslarına göre ayarlanması, yabancı uzmanlar getirilerek polislerin eğitilmesi konusunda almış olduğu bir çok tedbir ve hususi iradeleri var. Bu anlamda o dönemde yapılan değerledirmelerde, şimdiki gibi, özellikle Avrupa ülkelerindeki uygulamaların Osmanlı Devleti’ndeki durumla kıyaslandığı görülmekte. Abdülhamid Han tarafından hususi irade ile sabit olan bir başka konu da polis ve askerin siyasetten uzak durması gereği. 

Bugün gemişe göre asker ve polisin siyasetle ilişkisi azalsa da istenen seviyede henüz olmadığı herkesin malumu. 

SADAKAT VE İSTİKRAR

Sultan Abdülhamid’in güvenliği sağlamak adına dikkat ettiği bir başka husus da güvendiği ve yakından tanıdığı kişileri uzun süre görevde tutması olmuştur. Bu şekilde hem bu devlet adamlarının sadakatlerinden emin oluyor hem de idarenin istikrarını temin ediyordu. Güvenlik için gerektiğinde kararlılık gösterilmesini isteyen hususi iradeleri de bulunan Sultan Abdülhamid döneminde ‘kaos’ çıkartmak için kullanılan kesimler daha çok Ermeni terör örgütleriydi. Ermenilerin âlet edildiği terör ve şiddet hadiselerinde masum Ermeniler, Kürtler ve Türkler ‘derin operasyonlar’la şiddet sarmalına çekiliyor, ülkede kaos ve asayişsizlik ortamı oluşturulmak ve böylece Sultan Abdülhamid’in temin ettiği istikrar ortamı bitirilmek isteniyordu. 

Ermeni terör örgütlerine yönelik ve kökü dışarda ifsat komitelerinin planlarını akamete uğratmak için Sultan Abdülhamid’in özellikle çalışmalar yaptırdığı ve Masonlar başta olmak üzere ihanet şebekelerinin ülkede yuvalanmaması için tedbirler aldığı biliniyor. 

Bugün de ülkede asayiş ve düzeni temin etmek adına gerek iç gerekse dış fesat şebekelerinin ortaya çıkartılması, liyakatli ve ehliyetli devlet adamlarının yetişmesi için hususi gayret sarfedilmesi gereken bir süreç yaşıyoruz. 

SULTAN’A SUİKAST

İhanet şebekelerinin planları hiç değişmez… 21 Temmuz 1905’te Sultan Abdülhamid’e yönelik düzenlenen suikast de hazırlanışı, uygulaması ve Allah’ın izni ve Sultan’ın feraseti ile akim kalmasına varıncaya kadar her safhası ibretliktir. Suikastte Londra, Paris, Moskova, Washington gibi birçok ülke başkentinin dahli olmakla beraber, o zaman oyunları bozulan Ermeni terör örgütlerinin tetikçi olarak kullanıldığı görülmektedir. “Korkmayınız, korkmayınız!” diye gür sesiyle halkı teskin eden Sultan’ın iradesine bugün de muhtacız. Zira bu dönemde de seçimle işbaşına gelmiş liderlere ve yakınlarına defaatle suikast planları yapıldığı artık sır değil; olmaması da mümkün değil. Bu tür iddiaların sulandırılması, en az suikast teşebbüsleri kadar hıyanet kokuyor onun için… 

MUHALEFET SORUNU

Sultan Abdülhamid döneminde de bugünkü gibi müzmin bir muhalefet sorunu vardı. Hakkaniyetle ve insafla idareyi eleştirmek yerine, “Sultan ne yaparsa beğenmemek ve tersini söylemek” üzerine kurulu akıldan ve vatanperverlikten nasipsiz muhalefet anlayışı ile hareket eden muhalif kesimler, seleflerine nispetle en devasa eğitim hamlelerini yapan Sultan’ı cehaletle; dünyada olan biten herşeyden haberdar olan Padişah’ı dünya ile alakasını kesmekle; 1889’da elektrik fabrikası kuran Abdülhamid’i elektiriği yasaklatmakla; darbecilerin bile idamına razı olmayan şefkatli bir devlet adamını ‘Kızıl Sultan’ olmakla suçluyordu. 

Bugün de maalesef benzer bir durum yok mu? Muhalif olmakla muarız olmayı karıştıran, insaflı tenkitle garazlı tenkitin farkını bilmeyen müzmin muhalifler, gerektiğinde kılıçlarıyla iktidarı doğrultacakken ve hakkaniyetle eleştirecekken maalesef tam tersini icra ediyorlar. Ülke menfaati değil de parti, örgüt, grup menfaatinin öne çıkması ise aslında muhalefetin âcizliğini, hazımsızlığını ve kendi gündemi olmamasını gösteriyor. 

KORUMALAR 

Sultan Abdülhamid korumalarını hususi seçtirirdi. Saray’da 200 kişilik Söğüt Alayı bulunurdu. Korumalar, Ertuğrul Gazi ile Söğüt’e gelmiş ailelerin sülalesine mensup, yakışıklı, boylu poslu gençler arasından seçilirlerdi. İyi ahlâklı olmaları, beş vakit namaz kılmaları ve sadece kendi işiyle uğraşan kimseler olmaları şarttı. Yakın koruma olarak seçilen 30 kişi Ertuğrul Gazi’nin türbesinde sadakat yemini ederdi. Sultan bu korumalara “öz hemşehrilerim” derdi. 

Son iki yılda iyice gün yüzüne çıkan ‘koruma ihaneti’ çok hassas bir mevzu. Bu anlamda ecdadın uygulaması örnek teşkil etmeli ve modellenmeli. 

DİN ADAMLARI

Sultan Abdülhamid ülke güvenliği, kamu düzeninin temin edilmesi ve vatandaşların devlete sadakatlerini, ülkeye âidiyetlerini artırmak için tariketler, cemaatler ve din adamlarıyla özel ilgilenmiştir. İlim adamlarını, şeyhleri, hocaları taltif ve himaye etmiştir. Öyle ki Sultan’ın o dönem için mevcut her tarikata üye olduğu düşüncesi yaygınlık kazanmıştır. Sultan Hamid’in muzır neşriyatın önlenmesi, kumarhanelerin kapatılması, yolsuzluk yapan, milletin mukaddesatına hakaret eden devlet görevlilerin azledilmesi ile ilgili hususi iradeleri de dönemin iç güvenlik siyaseti adına dikkat çeken uygulamalar. 

Günümüzde bu sahada Cumhuriyet tarihine nispetle önemli adımlar atılsa da yeterli değildir. Gerek çözüm süreci gerekse yaşanan ahlâk anarşizmine etkili çözümler bulmak adına köklü bir geleneğin devamı olan tarikatler, cemaatler, din adamları, ilim erbabı cesaretlendirilmeli daha çok sahaya çekilmelidir. Yolsuzluk, yasaklar ve yoksullukla beraber yalanlarla da mücadele etmek esas olmalı. 

SONUÇ

Yukarda yapmaya çalıştığım mukayese hiç şüphesiz çok daha derinleştirilmeli ve tahlil edilmeli. Son haftalarda yoğun olarak tartışılan iç güvenlik paketi ve benzeri düzenlemeler, tarihi bir dönemden geçtiğimiz bugünlerde, tarihten dersler alınarak değerlendirilmeli. 

Etrafı ateş çemberine dönüştürülen, içinde kaos ve istikrarsızlık çıkartılmaya çalışılan Türkiye için ‘özgürlük-güvenlik dengesi’ni korurken darbelere, vesayetçi yapılanmalara, anarşiye, kargaşaya kapı açacak bir zemine izin vermesi düşünülemez. 

Bu bakımdan birçok benzerlikler bulunan Sultan Abdülhamid dönemi uygulamaları ferasetle okunmalı ve küresel ve bölgesel fesat şebekelerinin oyunlarını bozacak adımlar bir an evvel ve kararlılıkla atılmalı. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cihangir İşbilir Arşivi