Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

“Sen Korkmazsan Biz De Korkmayız”

“Sen Korkmazsan Biz De Korkmayız”

şten atılmakla tehdit edilmedim; tamâmen özgür irâdemle “Kod Adı K.O.Z.”u seyretmek için sinemaya gittim. Hayâtımda ilk defa, gişedeki memurun bilet almak isteyen seyirciyi etkilemeye çalıştığına şâhit oldum.

“Kod Adı K.O.Z.’a bir bilet istiyorum.”

“O film Kurtlar Vâdisi tarzında.”

“Ben size filmin nasıl olduğunu sormadım. Bilet istedim.” diye çıkıştım. 

“Belki beğenmezsiniz diye söyledim.” demez mi? Ne biliyorsun Kurtlar Vâdisi’ni beğenmediğimi? Alnımda mı yazıyor?

Filmin, bâzı yayın organlarında tahfif edilmesi hedefini bulmuş anlayacağınız. En kötü yüz film içinde birinci sıradaymış. Gitmeyenler işten atılmakla tehdit ediliyormuş vs. vs. Eh gişe memurunun tarzı da değilmiş. Bunlar yetmezmiş gibi ilk seansdan olsa gerek, tek seyirci benim. Yâni, sırf benim için oynatmazlar. Isrârla bekledim. İki genç geldi de salona geçtik.

Filmi beğendim mi? Çok beğendim.

Birşey öğrendim mi? Hayır.

Ben bu anlatılanları yıllardır söylüyorum. Cemaatin yapısını çok bildiğimden değil. Bireyi yok sayan, yüzde yüz liderin iki dudağı arasında olan bir oluşum, bana göre potansiyel tehlikedir. Lider ele geçirildi mi iş bitmiştir ya da lider, asıl görevini icrâ etmeye başlayınca.

Oyunculuklar çok iyiydi. MİT ajanı Zeynep biraz zorlama geldi. Tutuklamaya gelen abilerin gözü önünde, MİT binâsından müsteşarın çıkarılması; Gezi sırasında, İstanbul emniyetindeki milliyetçi polislerle cemaatçi polislerin restleşmesi çok güzeldi. Gerçi bu restleşmenin 25 Aralık gecesi olduğu yazılmıştı. 

Simitçi ile Başbakan münâsebeti, gâyet zârifti. Borsada yerli yazılım meselesi çok ilginçti. İleride bu konuda bir kitap tanıtımı yapacağım. Çok nefis bir roman.  

Gelelim beğenmediğim kısımlara. Hikâye, tamâmen gazeteci Zafer ve kardeşi Remzi üzerinden yerli yazılım hikâyesi ile anlatılabilirdi. Lafın tamamı aptala anlatılırmış. Filmde herşey ta başından anlatılmış. Seyirciye kafa yoracak, mesaj alacak, düşünecek hiçbir şey bırakılmamış. Zâten ma’lûmu îlân olan bir filmden, sıkı bir kurgu beklerdim.

Gazeteci Zafer’in öldürülmesi olmamış. Üçüncü bir elin ateş ettiği tamam da kim, nereden ateş etti belirsiz ya da ben anlayamadım. Zafer, polislerin tam ortasında iken, o şekilde kurşun yiyip duvara yapışması imkânsız.

Başbakan’ın, MİT müsteşarına, paralel yapının temizlenmesi ta’limâtını verirken söyledikleri üzerinde, özellikle durmak istiyorum.

“Âdil olmamız, hakkâniyetli olmamız, onların yaptığı zulmün aynısını yapmamamız lâzım.”

Maalesef gelinen nokta öyle değil. Bâzı kurumlarda, hâlâ değişen birşey yok. Hattâ, Ak Parti’den de referansı olan paraleller, bildiğini okuyor. Paralel temizliyorum diye vatan millet sevdâsı olan insanları temizliyorlar. Yâni, “onların yaptığı zulmün aynısı” yapılıyor. 

Filme kendimi o kadar kaptırmışım, o kadar içim kararmış ki sinema çıkışında günlük güneşlik bir Ankara görünce içim açıldı. Simitçinin Başbakan’a söylediği sözleri tekrâr ettim kendi kendime.

“Sen korkmazsan biz de korkmayız. Sen dik durursan biz de dik dururuz.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kerime Yıldız Arşivi