Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

AB Tabutu Kaç Çiviyle Çakılır

AB Tabutu Kaç Çiviyle Çakılır

Barış içinde bir arada yaşama, başta Avrupa Birliği olmak üzere dünyanın hemen her yanında geçirdiğimiz sancılı yüzyıldan çok daha zorlaşacak gelecek yıllarda…

Mümkün olan en büyük birliği gerçekleştirme iddiasında bulunan eski çağ izmleri (ideolojiler) genel olarak dünya kamuoyuna ‘barış içinde bir arada yaşama’ kabiliyetini konuştururdu. Barış içinde birlikte yaşamanın kendi zihinsel ve matematiksel temellerinde ancak mümkün olabileceğini ileri sürerlerdi.

Çöken ideolojiler dönemi, üstü küllenmiş ama her zaman alternatif olmaya namzet bir medeniyetin arzu edilen barış içinde bir arada yaşama ülküsünü deruhte eyleyebileceği ihtimalini hatırlatıyordu. Bu da İslam’dan başka bir şey değildi. Ama bu alternatifin bizzat düşmanları tarafından daha doğmadan anlamsızlaştırıldığı bir dünyaya gidiyoruz şimdi.

Artık bizzat hemen her çeşit(sadece radikallerin değil) Müslümanların da katkısıyla müspet karşılanacak alternatif henüz ümit ışığı bile olmadan tüketildi. Batı’da ve birçok İslam ülkesinde İslâm nizamı, korkulacak bir sistem, bir tehdit sayıldı. 

Avusturya’da İslam yasa tasarısının hazırlandığını arkadaşımız Cihangir İşbilir yazdı ve hükümetin de bu konuda tedbir almadığını savundu.

Hükümet olmak, biraz da gelecek kurgusu hazırlayabilmek ve yakın tehdit ve tehlikeleri, onlar daha tatbik edilmeden bertaraf edebilmek hünerini göstermektir. Gösterebilmektir.

Yakın gelecekte Avrupa’da faşizmin yeni bir formuna kapı aralayacağını tahmin etmek zor değil. İlla adı faşizmi çağrıştıran partilerin yükselmesi mânâsına gelmiyor bu.

Merkez partilerin faşizmi ister istemez bir metod olarak kullanmasından tutun, derin devlet mekanizmalarının mevzuat dışı işler becermesine kadar bir dizi tedbirler yumağı geliştireceğe benziyor Avrupa’mız.

Avrupa’mız diyorum, zira elli milyon Müslüman yaşıyor bu kıtada.

IŞİD denen terör örgütünün damarlarına kan ve can pompalayan da bu kıtanın dışlanmış ya da kendisini öyle hisseden Müslümanları değil mi?

Neden bu ülkelerde bir cinayet, suikast işlendiğinde, bir terör eylemi ortaya konduğunda faillerinin isimlerinde illa ki bir Ortadoğu izi aranıyor?

Hâlbuki bunlar Fransız vatandaşı, İngiliz vatandaşı..

Avrupa için yeni tehdit algısı lâzımdı

Aslında Avrupa bildiğimiz Avrupa.

Korku ve tehdit algısını bizzat kendi inşa edip karşısına da bir güvenlik şemsiyesi icat edip bir arada yaşamasının formülünü bulduğunu düşünür öteden beri.

Evveli komünizm ve Sovyet tehdit algısı bir arada yaşama ülküsünün ve güvenlik şemsiyesinin zirve yaptığı bir yüzyıl kadar hür dünya palavrası demekti. Bizde de bu palavra huzur dağıtıcı bir rol ifa etmiş desek yalan olmaz.

90’lardan sonra bir müddet bocalayan NATO yeniden toparlandı.

Avrupa eski Altılar’a dönüp dönmeme konusunda tereddüt geçirdikten sonra yeni küresel ve bölgesel tehditlerini ve güvenlik şemsiyesini-stratejisini yeniden oluşturdu. 

İslam bizzat tehditti.

Mevcut yapısıyla, Talibanıyla, El Kaidesiyle, Hizbullahıyla, Filistinli uçak kaçıran teröristleriyle(!), İranıyla, Turanıyla yeterli tehdidi oluşturmayan İslam âleminin ve iç tehdit olarak bizzat Avrupa Müslümanlığının yeni bir rol alması gerekiyordu. Bunda da IŞİD’in öncekilere oranla daha ürkütücü bir çerçeve çizmediğini söyleyemeyiz.

11 Eylül, Çarli Marli derken şimdi bu IŞİD belası her türlü ayrıştırıcı usulün Avrupa’nın gündemine oturmasını kolaylaştırıyor.

En demokratik çevreler bile bu ayrımcılığa ses çıkaramaz oluyor.

Bir takım münferit sesler doğuyu tatmin ediyor ama Avrupa elbette ki güvenliğini bunların nazına bağlayamaz.

Tampon bölge Türkiye: dev bir göçmen kampı

Türkiye tedbir almakta gecikti diye özeleştiri yapıyor Cihangir İşbilir.

Bence geçen yıl imzalanan anlaşma Avrupa’nın bu yöndeki kararları almasında Türkiye’nin baştan desteğini almışa benziyor.

Bizdeki adı kolay vize anlaşması, Avrupa’daki adı göçmen iade anlaşması olan ve 12 Eylül’de Kenan Evren’in Yunanistan’ın Nato’ya dönmesi yolunu açan ve elimizdeki en büyük kozu kolayca kaptırmamıza neden olan anlaşmadan daha vahim olan anlaşmaya göre; Avrupa’ya göçen her kimse geldiği kaynak ülkeye iade edilecek.

Böylece Avrupa’ya giden göçmenlerin Türkiye’ye iadesinin yolu açılmış oluyor.

Bu ne demek?

Milyonlarca kişi Avrupa’da faşizm güçlendikçe Türkiye’ye iade edilebilecek.

Belki ilerde bir mevzuat daha geliştirip vatandaşlık verdiklerini bile gönderebilirler.

Yakın gelecekte tam bir göçmen ülkesi olacak Türkiye. Zaten Suriye’den göçenlerin sayısı üç milyona yaklaştı. Düşünün hangi ülke bu kadar göçmen nüfusunu kaldırır?

Tarihte de hep büyük göçler birçok medeniyeti yıkmıştır.

Türkiye’nin demografik yapısını değiştirmeyi ve uluslar arası bir göçmen kampı yapmayı kafasına koymuş olan Avrupa bahse konu anlaşmayı imzalatınca rahatladı.

Ve şimdi İslamofobi gülendi.

Artık Türkiye Avrupa’nın göç hususunda intikam alacağı bir ülke olacak ve üyelik talepleri de artık hiç ciddiye alınmayacak.

Peki bizim kozumuz yok mu?

Olmaz mı? Avrupa’yı dize getirecek kozumuz var. Lakin Fatih gibi fethedici ruha ve bilgiye sahip olmak icap eder.

Gelecek yazımızda bu kozları ele alacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi