Ramazan Ercan Bitikçioğlu

Ramazan Ercan Bitikçioğlu

Germanwings Uçağı Neden Düştü?

Germanwings Uçağı Neden Düştü?

Sivil Havacılık, askerî havacılıktan daha ilerde olmak durumundadır. Gerek eğitim, gerekse standartlarının yüksekliği ile sivil havacılığın çok daha kontrol altında ve yüksek bir eğitim seviyesinde olması şart. Zira askerî uçuşlar, ülke güvenliği için ve bir düşman karşılaşmasına hazırlık için yapılır ve askerî nakliye uçaklarını saymazsak (onlarda da üç beş kişi daha fazla olabiliyor) en fazla iki kişilik uçuşlardır.

Oysa sivil havacılıkta mürettebatla birlikte en az dört, en fazla 13 hattâ 15 kişilik mürettebat artı boş uçak uçuşu binde bir olduğu için YOLCU faktörü vardır. Uçak tipine göre yolcular yüz, yüz elli, iki yüz, üç yüz, hattâ beş yüz yolcu bile olabilir.

Bu kadar fazla sayıdaki insanın hepsinin hayatı iki bilemedin üç kişilik kokpit ekibinin, yani Birinci Kaptan (Sorumlu Kaptan), İkinci Kaptan (F/O, Co Pilot) ve Uçuş Mühendisi (FEO, her uçakta yoktur) ve belirli bir ölçekte de kabin memurlarının (Kabin amiri ve kabin memurları, hostesler) elindedir.

Elbette Allah’tır kaderimizi yazan. Biz ne kadar usta, iyi eğitilmiş, bilinçli ve işini iyi yapanlar olursak olalım kaza ihtimali hiçbir zaman sıfıra inmez. Bu sadece havacılıkta değil, sıradan hayatımızın her sahasında da böyledir. Ancak konumuz insan faktörü yani insan elinde olanlardır. Biz elimizden geleni yapmakla mükellefiz. Bunu yapmadığımızda ise, hem Allah’a karşı hem kullara karşı vebálimiz olur.

İDDİALAR... İHTİMALLER... SÖYLENTİLER...

BİRİNCİ İDDİA: Marsilya savcısının (kara kutudaki pilot konuşmaları ve uçuş bilgilerini) değerlendirme sonucunda söylediği iddiadır. Bir pilotun kokpiti terk etmiş olabileceği (pilotların aralarındaki kavga ihtimali) ve diğer pilotun da uçağı bilinçli olarak dağlara çarpması. Bu sadece bana değil, havacılıkla iştigal etmiş tüm meslekdaşlarıma oldukça zayıf bir ihtimal olarak görünüyor ancak tamamen ihtimal dışı değil.

Zira senelik periyodik muayenelerle ne kadar kontrollerden geçirilirlerse geçirilsinler, insanlar hayatlarının her anında sağlıklı bir ruh haleti sergileyemezler. Çok sevilen, çok saygı duyulan bir insan bile bakarsınız bir gün oldukça cinnetvari bir hareket yapmıştır. Sözgelimi intihar edenlerin hiçbiri önceki hayatlarında deli değildir. Zaten intihar bir cinnet hali olsa da, deliler değil, akıllılar intihar edebilir.

Airline uçuşlarımda (sivil havacılıkta) tanıdığım kaptanların yarıya yakını çok sağlıklı bir ruh haletine sahip değillerdi. Periyodik sağlık kontrollarında da psikiyatri doktorları genellikle bize “nasılsınız, iyi misiniz?” gibi biri iki klasik soru sorar imzayı atıp yollarlardı. Tanıdığım kaptanların çoğunda müthiş bir kibir vardı. Kokpit bir nevi Zeus’un Olimpiya’daki yeri gibiydi. Hattâ bunun fıkrasını anlatan kaptanlar bile vardı. Ve anlatırken de kasılırlardı...

Haşa Tanrı’dan diyerek birini anlatayım... “Adamın biri bir bara girmiş. Bakıyor ki biri hem çok içiyor hem de önüne gelene bağırıp çağırıyor, hakaretler ediyor. Üzerinde de dört şeritli kaptan üniforması var. Soruyor barmene bu kim, neden bu kadar çok içiyor. Dursa ya biraz. Bir de kaptan olacak, bunun uçurduğu uçağa binene eyvah... Barmen kafasını çaresizce sallamış... Ah mösyö sormayın, o aslında Tanrıdır. Az önce dertleştik. Bakıyor ki bu kaptanların hepsi tanrı gibi davranıyor, bunun sebebini anlamak için kaptan üniforması giyip yere inmiş. Sonunda o da onlar gibi oldu işte..”

Yani muhterem okurlarım, böyle kaptanlar var ve İslâm ahlâkından uzaklaşıldıkça da sayıları giderek artıyor haberiniz olsun. (Az kokpit kavgasına şahit olmadık 13 senede)

İKİNCİ İDDİA: Hypoxia.. Yani Oksijen yetmezliği. Habervaktim bu konudaki görüşlerimi aldı, manşetten verdi. Link vereyim oradan okursunuz:

(https://www.habervaktim.com/haber/411146/neseli-sekilde-mi-olduler.html)

Kısaca kabin basıncındaki ani azalma ile (maskelerini takmamışlarsa) pilotların bilinç kaybı (incapacity olma hali). 10 bin feet=3333 m üzerinde, irtifaya çıkıldıkça inkapasite olma durumu daha çabuk sürelerde gerçekleşir. Maskeden oksijen kullanmayan pilotların inkapasite yani bilinç kaybına girmeleri meselâ, 35 bin feet irtifada 30-60 saniye iken üç bin feet yukarısında yarı yarıya azalır: 38 bin feet’te 15 saniye olur!..

Uçaktaki kabin basınçlandırma sistemi bir nedenle bozulursa yolcuların maskeleri otomatik olarak açılır ve her yolcu önüne sarkan maskeyi alıp bu yoldan nefes almaya başlar. Fakat pilotların maskeleri bir kutu içindedir ve kendilerinin çıkarıp takmaları gerekmektedir. İyi eğitim almamışlarsa panik halinde bu işlem unutulur ve işte bütün yolcular çarpma anına kadar bilinçli iken onlar çoktan öte tarafa bile gitmiş olabiliyorlar. Bu kazada bu ihtimal de var ve bence en kuvvetli ihtimal...

Aksi halde motorları durmuş bile olsa yakındaki bir meydana süzülüp inmeyi denerler, ya da denize mecburi iniş yaparlardı. Gelen bilgilere göre 7700 kodunu bağlamışlar. Yani MAYDAY (acil durum, imdat) demişler kendilerini izleyen tüm ATC’lere (Hava Trafik Kontrolörlerine). Lâkin sonrası muamma... Gel de işin içinden çık..

Habervaktim’e verdiğim mülakatta da söyledim: Belki başka bir sebep vardır hızla alçalmak konusunda.. Uçak başka bir emergency (acil) durum ile karşılaşmış da olabilir. İki motor da durmuş olabilir. Ve bugün gelen bilgiler ışığında bakıyorum ki bir de pilotların kavgası söz konusu. Tabiî bu kavga da hipoksi sonucunda büyümüş olabilir. Hepsi ölüp gittiler en doğrusunu sadece Allah biliyor.

Ölüp gittiler ama yanlarında onca yolcuyu da götürdüler. Bu yüzden habervaktim mülakatının sonunda söylediğimi yenileyeceğim: “Uçaklara da pilotlara da çok dikkat edilsin...” Yani gerek THY, gerekse tüm uçuş eğitimi veren okullar, kurumlar pilot eğitimine fevkalâde dikkat etsinler. Uçuş muayenelerini yapan büyük hastahaneler ise pilotların ruhsağlığını öyle çabuk kontrol etmesinler. Kulak burun boğazcının (KBB) gösterdiği ihtimamın bin katını göstersinler. Uyku apnesi olan bir pilot yolcuları öldürmez ama ruhsal durumunda bozukluk olan biri öldürür. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ramazan Ercan Bitikçioğlu Arşivi