Recep Garip

Recep Garip

Kadim coğrafyada çoban olmak

Kadim coğrafyada çoban olmak

Ey iman eden­ler, ken­di­ni­zi ve ya­kın­la­rı­nı­zı ateş­ten ko­ru­yun ki onun ya­kı­tı in­san­lar ve taş­lar­dır, üze­rin­de ol­duk­ça sert, güç­lü me­lek­ler var­dır. Al­lah ken­di­le­ri­ne ne­yi em­ret­miş­se ona is­yan et­mez­ler ve em­re­dil­dik­le­ri­ni ye­ri­ne ge­ti­rir­ler.”Tah­rim su­re­si 6. Ayet.

Ko­nuy­la il­gi­li dik­kat çe­ki­ci iki ha­di­si şe­rif var; bi­rin­ci­si, “He­pi­niz ço­ban­sı­nız ve he­pi­niz te­b’­anız­dan (ai­le ef­ra­dı­nız­dan-so­rum­lu­lu­ğu­nuz al­tın­da bu­lu­nan­lar­dan) so­rum­lu­su­nuz.” İkin­ci­si ise,“Si­zin ha­yır­lı ola­nı­nız, eh­li­ne kar­şı ha­yır­lı ola­nı­nız­dır.” 

Soh­bet es­na­sın­da Haz­re­ti Ömer Efen­di­mi­ze so­ru­yor;  

Ya Re­su­lal­lah! Ne­fis­le­ri­mi­zi ko­ru­ruz, fa­kat eh­li­mi­zi na­sıl ko­ru­ya­bi­li­riz?”

Al­la­h’­ın Re­su­lü (as) şöy­le bu­yur­du­lar: “Al­la­h’­ın si­zi neh­yet­ti­ği şey­ler­den on­la­rı neh­ye­der­si­niz ve Al­la­h’­ın si­ze em­ret­ti­ği şey­le­ri on­la­ra em­re­der­si­niz. İş­te bu, on­la­rı ko­ru­mak de­mek­tir.” 

İbn-ü Ömer (ra) an­la­tı­yor: “Re­sû­lul­lah Efen­di­miz bu­yur­du­lar ki:

“He­pi­niz ço­ban­sı­nız ve he­pi­niz sü­rü­nüz­den me­s’­ul­sü­nüz. İmam ço­ban­dır ve sü­rü­sün­den me­s’­ûl­dür. Er­kek ai­le­si­nin ço­ba­nı­dır ve sü­rü­sün­den me­s’­ul­dür. Ka­dın, ko­ca­sı­nın evin­de ço­ban­dır, o da sü­rü­sün­den me­s’­ûl­dür. Hiz­met­çi, efen­di­si­nin ma­lın­dan so­rum­lu­dur ve sü­rü­sün­den me­s’­ûl­dür.”

İbn-ü Ömer di­yor ki “Ki­şi ba­ba­sı­nın ma­lı­nın da ço­ba­nı­dır, o da sü­rü­sün­den me­s’­ûl­dür.” Efen­di­mi­zin böy­le söy­le­di­ği­ni de işit­tim. Bu­hâ­rî ve Ebû Dâ­vu­d’­ta ge­çi­yor bu ha­dis.

Üze­rin­de ya­şa­dı­ğı­mız coğ­raf­ya, ka­dim kül­tür­le­rin bi­ri­kim­le­rin­den bes­le­ne­rek ken­di ka­dim an­la­yı­şı­nı vah­yin çiz­gi­siy­le ha­ya­tı­nı, top­lu­mu­nu, dev­le­ti­ni tan­zim eden bir coğ­raf­ya­dır. Kül­tü­rel de­ğer­ler bir me­de­ni­ye­ti in­şa eder.  Va­hiy kay­na­ğı­na güç ye­ti­re­me­ye­ce­ği­ni id­rak eden İs­lam dı­şı top­lu­luk­lar, kül­tür em­per­ya­liz­mi­nin her tür­lü­oyu­nu­nu in­san­lık ta­ri­hi bo­yun­ca sür­dür­müş­ler­dir. İna­nan­la­rın ha­fı­za­sı­nı, ak­lı­nı, an­la­yı­şı­nı, ge­le­nek­sel ah­la­kı­nı da boz­ma ey­lem­le­ri­ni her dö­nem­de ço­ğalt­mış­lar­dır.

Kü­re­sel sis­tem, in­sa­nı bo­zan, in­sa­nı dep­res­yo­na gö­tü­ren ve in­sa­ni ola­nı dar­ma­da­ğın ha­le dön­dü­ren bir sis­tem­dir. İşi gü­cü vah­ye mu­ha­le­fet et­mek­tir. Bu­na se­bep­tir ki Ha­bil ile Ka­bil bu iki is­ti­ka­me­ti be­lir­le­yen dav­ra­nış­lar­da bu­lun­muş­lar­dır. Ha­bil vahyi tem­sil etmiş, Ka­bi­l’­de küf­rü tem­sil et­miş­tir. Bu dö­nü­şüm yal­nız­ca bi­zim coğ­raf­ya­mız­da var olan bir dö­nü­şüm de­ğil­dir. Dün­ya­nın hu­zu­ru­nu bo­zan ka­pi­ta­list al­gı, an­la­yış, ça­ba ve gay­ret­ler em­per­ya­list­çe bir de­ğir­men kur­muş­lar ve ka­dim coğ­raf­ya­da var olan de­ğer­le­ri yok ede­bil­me adı­na bü­tün­ça­ba­la­rı­nı sarf et­mek­te­dir­ler. Bu­na kar­şı koy­ma­sı ge­re­ken coğ­raf­ya­ İs­lam coğ­raf­ya­sı­dır. 

İs­lam üm­me­ti­nin bir­li­ği, dir­li­ği adı­na ve­ril­me­si ge­re­ken bir mü­ca­de­le­nin adı, ifa­de ye­rin­dey­se ka­dim kül­tü­rün­ço­ba­nı ol­ma­ya aday ol­mak­tır. Ka­dim kül­tür, ya­ni va­hiy kül­tü­rü,da­ha­sı vah­yin ken­di­si bi­za­ti­hi her in­sa­nı bir so­rum­lu­lu­ğa yö­nel­tir. En ber­rak ifa­de­ler­den bi­ri­si de “kül­lü­küm ra­in ve kül­lü­küm me­su­lin an ra­iy­ye­ti­hi=he­pi­niz ço­ban­sı­nız ve he­pi­niz güt­tü­ğü­nüz sü­rü­den me­sul­sü­nü­z” ifa­de­si­dir. Her bir bi­rey, so­rum­lu­lu­ğu­nu bil­mek­le,öğ­ren­mek­le ve öğ­ren­dik­le­ri­ni ame­le çe­vir­mek­le, ör­nek ve ön­der ol­mak­la me­mur­dur. O hal­de çap­ra­şık, ka­rı­şık, kur­ma­ca ve düz­me­ce olan sis­tem­le­rin ge­tir­di­ği ana­liz, in­sa­nı mut­lu et­me­yen bir te­şek­kül­den iba­ret­tir. İn­sa­na ve­ri­len emek­le, er­dem­le bi­re­yin mut­lu­lu­ğu de­ğil, ce­mi­ye­tin mut­lu­lu­ğu ön plan­da­dır. Bu­na bağ­lı­ça­lı­şan emek­çi­le­rin ver­di­ği uğ­raş hak­kın söz­cü­sü ol­mak­tır.  Eme­ğin kut­sal­lı­ğı da bu­ra­da yat­mak­ta­dır.

Ayet ve ha­dis­ler­de bah­se­di­len “Ço­ba­n”; gü­den, yö­ne­ten, çe­kip çe­vi­ren, ko­ru­yup kol­la­yan, esir­ge­yen, mu­ha­fa­za eden an­lam­la­rı­na ge­li­yor. Böy­le olun­ca Ba­ba­lık, An­ne­lik, Li­der­lik, Yö­ne­ti­ci­lik, Reh­ber­lik, İmam­lık, Öğ­ret­men­lik, Va­li­lik, Kay­ma­kam­lık, Be­le­di­ye Baş­kan­lı­ğı, Mil­let­ve­kil­li­ği, Ba­kan­lık, Baş­ba­kan­lık ve Cum­hur­baş­kan­lı­ğı gi­bi tem­sil ma­ka­mın­da­ki­le­rin her bi­ri­si bu kap­sam­da ödev­li­dir­ler. Ödev­le­ri­ni dik­kat­li­ce kul­lan­ma­ya me­mur­dur. Yi­ne de ”he­pi­niz ço­ban­sı­nı­z” ta­bi­riy­le de her bir fert­te bu­lun­du­ğu hal­den ve du­rum­dan da so­rum­lu­dur.

Ebu Hu­rey­re(ra)dan nak­le­di­len bir ha­di­si şe­ri­fi de unut­ma­mak ge­re­ki­yor; “Her ço­ban, kı­ya­met gü­nü he­sa­ba çe­ki­le­cek­tir.” Ço­ban ­ke­li­me­si­nin Fars­ça ol­du­ğu­nu kü­çük ve bü­yük­baş hay­van­la­rı gü­den an­la­mı­na gel­di­ği­ni de be­lir­te­lim. Bu­ra­da me­ca­zi bir an­lam yük­le­miş­tir Alem­le­rin efen­di­si.

Ço­ban (ya­ni Li­der), em­rin­de­ki­ler­den so­rum­lu­dur. He­sa­bı da ona gö­re­dir. Em­rin­de­ki­le­rin is­ti­ka­me­tin­den, meş­gu­li­yet­le­rin­den, ba­şa­rı­la­rın­dan, za­rar­la­rın­dan da so­rum­lu­dur. Di­sip­lin ve oto­ri­te­sin­den ve hal­kı­nı her tür­lü ka­za­dan ve be­la­dan ko­ru­mak­la mü­kel­lef­tir. Oto­ri­te boş­lu­ğu, yan­lışlık­la­ra, suç­la­ra, za­fi­yet­le­re ne­den olur ki on­dan so­rum­lu­dur.  Dün­ya­da olan bi­ten her tür­lü ola­ya kar­şı ted­bir ala­bi­len, ba­şa­rı­lar­dan ba­şa­rı­la­ra hal­kı­nı ta­şı­ya­bi­len plan­la­rı ol­ma­lı­dır. Ay­nı za­man­da hal­kın di­li, gö­zü ve ku­la­ğı ol­du­ğu­nu, umut­la­rı ço­ğalt­mak­la yü­küm­lü ol­du­ğu­nu da göz ar­dı et­me­me­li­dir. 

Hal­kın ih­ti­ya­cı olan umut­la­rın, he­def­le­rin top­lum nez­din­de ka­bul edil­me­si­ni, bir­lik ve dir­li­ğin sağ­la­na­rak top­ye­kûn hal­de tek yü­rek ol­ma­sı­nı, iman­la te­kâ­mül­leş­me en bü­yük he­de­fi ol­ma­lı­dır. Top­lu­mu­na ör­nek ol­ma­lı, her ha­li ve dav­ra­nı­şıy­la ön­der, li­der, imam ve yol gös­te­ri­ci­li­ği­ni as­la unut­ma­ma­lı­dır. Yö­ne­ti­ci­lik­te za­fi­yet gös­ter­me­me­li, is­ti­ka­me­ti­ni, şef­kat ve mer­ha­me­ti­ni hal­kı­nın üze­rin­de his­set­tir­me­li, on­la­rın gü­ven ve tes­li­mi­ye­ti için­de bü­yük he­def­le­re yel­ken aç­ma­lı­dır.  Çe­liş­ki­li, şüp­he­li, yap­ma­cık, ya­lan ifa­de­ler­den, dav­ra­nış­lar­dan uzak dur­ma­lı doğ­ru ve adil ol­du­ğun­da it­ti­fak edil­me­li­dir. Al­la­h’­tan en çok kor­kan, en çok zik­re­den ol­ma­lı­dır.

Efen­di­miz, Ebu Da­vu­d’­un ri­va­yet et­ti­ği bir ha­dis­te; “Sa­ha­be­le­rim­den (kar­deş­le­rim­den, yol ar­ka­daş­la­rım­dan, üm­me­tim­den) hiç kim­se di­ğe­ri hak­kın­da ba­na bir şey an­lat­ma­sın. Çün­kü ben si­zin­le kar­şı­laş­tı­ğım­da gön­lü­mün ra­hat ol­ma­sı­nı sev­mek­te­yi­m” bu­yur­du­lar.Hz. Ömer (ra) efen­di­mi­zin çok gü­zel bir sö­zü var; “Ben öy­le bir adam arı­yo­rum ki, âmir ol­du­ğu za­man top­lu­mun bir fer­di imiş gi­bi ve âmir ol­ma­dı­ğı za­man da âmir imiş gi­bi dav­ran­sın.”

Rüz­gâr eken fır­tı­na bi­çer, buğ­day eken buğ­day bi­çer. Ha­yır eken ha­yır, şer eken şer bi­çer. Ken­di nef­si için is­te­di­ği­ni top­lu­mu için­de is­te­me­li, is­te­me­di­ği­ni de is­te­me­me­li­dir.  

Hal­kın­dan da­ha ço­k Al­la­h’­tan kork­ma­lı, da­ha çok töv­be, is­tiğ­far ve iba­det et­me­li­dir li­der ya­ni ço­ban. El hâ­sıl he­pi­mi­zin so­rum­lu­lu­ğu iki dün­ya­yı ku­cak­la­ma­sı­nı ge­rek­ti­ri­yor. “Ya ha­yır söy­le­me­li ya da sus­ma­lı­dı­r”. Ya da “bir kö­tü­lük gör­dü­ğü­müz­de ön­ce eli­miz­le, ya­pa­maz isek di­li­miz­le, onu da ya­pa­maz isek kal­bi­miz­le buğz et­me­li­yi­z” ves­se­lam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Recep Garip Arşivi