Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Pravda’nın Palavrası

Pravda’nın Palavrası

Sykes-Picot mutabakatı üzerinden tam 99 yıl geçti.  Fransa ile İngiltere arasında paylaşım daha doğrusu  yağma anlaşmasını ilk sızdıran ve faş eden taraf Ruslar olmuştur. 17 Ekim devrimiyle birlikte Birinci Dünya Savaşından ve Sykes-Picot mutabakatından çekilen Ruslar daha doğrusu Lenin, Müslümanların ve üçüncü dünya ülkelerinin gönlünü kazanmak için gizli anlaşmanın mahiyetini ifşa etmiş, sızdırmıştır.  Günümüzdeki Wikileaks benzeri bir sızdırmaya imza atmıştır.  Hatta Kafkas, Orta Asya Müslümanlarının gönlünü kazanabilmek için anlaşmadan çekilerek hilafetin başkenti olan İstanbul’u kurtardıklarını bile söyleyebilmiştir. Şimdi Putin Lenin’in izinden giderek aynı oyunu bir kez daha tekrarlamaktadır.  Bununla birlikte Lenin ve muakkipleri, ardılları yaptıklarıyla Çarlık politikalarını bile geride bırakmış, aratmışlardır.   Batı ve İngiltere sayesinde daha geniş bir imparatorluk coğrafyasına ulaşmışlardır. İran da bugün aynen İslam dünyası karşısında SSCB politikasını izlemektedir. Batı düşmanlığı ile İslam dünyasının gönlünü kazanmaya çalışırken derinden ve gizli olarak Batı ile ittifak halindedir.  Bu kadar yayılabilmesinin başka ne anlamı olabilir? İrangate işbirliğinin en bariz misallerinden birisidir.   

İslam dünyasının gönlünü kazanmak için Batılıların ayıplarını afişe eden Lenin ve arkadaşları, aslında Rusların 1552 yılından beri izledikleri yayılmacılık ve genişleme politikalarını komunist ideolojisi altında sürdürmeye devam etmişlerdir. Ortodoksluğun yerini komunizm almış ve böylece daha geniş sınırlara ulaşma imkanı elde etmişlerdir. İran da, Perslik veya kültürel Şiilik yerine ‘İslamcılık’ adı altında pazarlanan ideolojik Şiiliği canlandırmış böylece sönmüş volkan veya Mecusi ateşi siyaseten yeniden parlamaya başlamıştır.  Bunda istemeden de olsa Ali Şeriati gibilerinin de payı olmuştur.

Şimdi Putin, Lenin’in oyunu bir kez daha sahneye sürmektedir.  İvaz ve garazla birlikte 11 Eylül’ün kara kutusunu veya uydu fotoğraflarını yayınlamakla tehdit ediyor. Bununla iki şeyi yapıyor. Bir: Batı’ya, 11 Eylül sırlarını ifşa edeceğine dair tehdidiyle şantaj yapıyor ve pazarlık yollarını arıyor. İkinci olarak: İslam dünyasına göz kırpıyor. Neden şimdi sorusunun cevabı işte budur. Kırım’da ve Ukrayna’da sıkıştıktan sonra 11 Eylül’ün sırlarını paylaşmak istiyor. Lakin adamda ne ahlak ne de ar damarı var. Ne yaptığını kendisi de bilmiyor. Amerikalılarla Boston eylemine katıldıkları ileri sürülen Çeçen kardeşler; Dzhokhar A. Tsarnaev  ve Tamerlan Tsarnaev hakkındaki istihbarat bilgilerini Obama idaresiyle paylaşan Putin şimdi de kalkanı tersine çeviriyor.   Şimdi mızıkçılık yapıyor. Sykes-Picot mutabakatında olduğu gibi bir kez daha İslam dünyasıyla Batı’nın kirli çamaşırlarını paylaşmak istiyor. Adam da zerre kadar ahlak kaygısı falan yok.  Neden şimdiye kadar paylaşmadığının bir cevabı yok. İmanın veya tehdidin dışında bundan sonra paylaşacağının da bir garantisi yok.  Temelsiz Müslümanlık iddialarına benziyor. O bulunduğu yere, belki muharref Hıristiyanlığa daha çok yakışıyor.  Elbette Hıristiyan olması halinde.   Ateizm zemininden Hıristiyanlığı kullandığı gibi adam bir de İslam kartını kullanmaya hevesleniyor!  Böyle nifak da hiçbir dönem görülmedi.

Şubat ayında (2015) Pravda gazetesinde yayınlanan bir haberde Putin’in Batı’yı 11 Eylül ile tehdit ettiği anlaşılıyor.  Pravda gazetesi hakikat anlamına geliyor ki, komunistlerin hakikati, düpedüz palavra demektir. Yani Pravda aslında palavra demektir.  Putin’in ABD’nin gizli sırlarını açığa vurarak Amerikan efsanesini yerle bir etmeyi tasarlıyor.  O bu muvazaacılığıyla daha çok Batı’ya hizmet eder.   Ne diyelim: Yapmayan namerttir!  Pravda’nın haberine göre, Putin Amerikan istihbarat teşkilatlarının 11 Eylül’e karıştığına dair şaşmaz belgeleri dünya komuoyuyla paylaşmaya hazırlanıyormuş.  Daha doğrusu herkesin bildiği doğruları belgeleyecekmiş. İkiz Kulelerin takdim edildiği gibi uçakla değil içeriden yıkıldığını tezini ispatlayacak, ABD’nin dünyayı aldattığını belgeleyecekmiş. Ajanlarının yaptığını ama Kaide’ye isnat ettiğini ortaya koyacakmış.  Putin, ABD’nin terörü maruz kaldığı imajını yayarak İslam dünyasını işgal etmeyi meşrulaştırmayı amaçladığını gözler önüne sermek istiyor. Bunu belgeleriyle paylaşsa da, bu, bayat bir haber olmayacak mı?  Atı alan Üsküdar’ı geçti.  

11 Eylül 2011 yeni bir Sykes-Picot yani yağma planının miladıdır. Terörü üreten ABD onunla savaştığı intibaını vererek Nixon’ın tezini hayata geçirmek istemiştir. Nixon’un tezi ise İslam dünyası ile örtülü yani çaktırmadan savaştır. İşte neden İslam dünyasının terör belasından kurtulamadığının izahı. Soğuk Savaşın sona ermesinden 10 yıl sonra 11Eylül’ün patlak vermesi tesadüf olabilir mi? Kaldı ki baba Bush da 1991 yılında Saddam’ı Kuveyt’e yönlendirerek İslam dünyasının kalbine doğru bir savaşa çıkmıştı.

Putin’e gelince: Hokkabazlar kralı!  Kuşlar sürülerine katılırmış. Türkiye’yi Şerm eş Şeyh  zirvesine çağırmayan Sisi Katar Emirini dillere destan bir biçimde karşıladı. Ayrıca kafadarı Putin’in bir mesajını okuttu. Lakin Putin burada baltayı taşa vurdu ve Suudi Arabistan’ın Abdurabbuh Mansur Hadi’yi sahiplenmesine çattı ve Suud müdahalesini eleştirdi. Hadi’yi kaçak ve firari lider olarak tanımladı.  Kendi Hadi’si ve firarisi olan Ukrayna devrik Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’i  ise ülkesinde  ağırlıyor! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!  Lakin Suud Dışişleri Bakanı Suud Faysal Putin’in ağzının payını verdi.  Sadece ağzının payını değil Suriye ve Ukrayna’da dişlerinin payını da vermek lazım.  Dünya böyle Obama gibi ahlaksız, Putin gibi düzenbazlara Sisi gibi lejyonerlere kaldı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi