Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Sünni Siyasi Düzenin Kurulması

Sünni Siyasi Düzenin Kurulması

Sünni sistemin iki yüzü ve yönü var. Bunlardan birisi referans sistemidir.  Diğer ayağı ise siyasi sistemdir.  İkisi de birbiriyle bağlantılıdır.  Bu referans ve siyasi sistem birbirlerini beslemektedir.  Siyasi sistem aynı zamanda referans sisteminin de bekçisi ve muhafızıdır. Siyasi sistemin çökmesi veya çökertilmesinden sonra referans sistemi dayanaksız veya himayesiz kalmıştır.  Devlet veya sistem dinin hamisidir.  İslam dünyasında Sünnilerin siyasi sistemi olan hilafetin yıkılmasından sonra manevi yapı da sahipsiz ve hamisiz kalmıştır. İçte ve dışta savunmasız ve açıkta kalmıştır.  Bölgede yaşanan felaketler zinciri nedeniyle Sünnilere ait referans sisteminin ihyası gerekliliği ortaya çıkmıştır. Buna iç düzenin yeniden kurulması diyoruz. Müslümanların iç düzenleri yenilenmeden nizam-ı alem teessüs etmez.  İç düzen kurulmadan ve Müslümanlar kendilerine çeki düzen vermeden dış tehditlere ve meydan okumalara karşı duramaz. Nitekim siyasi fetretin uzaması siyasi-içtimai çözülmeyi de hızlandırmıştır.  Bölgede devletler peş peşe çökmeye başlamıştır.   Osmanlı sonrasında İslam dünyası Batı’nın himayesine terk edilmiş ve Batı da İslam dünyasını kurda kuşa yem etmiştir.  Sünni dünyayı İsrail ve İran’a yem etmek istemiştir.

Tarık Haşimi, 18/12/2015 tarihinde yazmış olduğu bir makaleyi (http://alhayat. Com/ Opinion/ Writers/6296832 ) bu hususa tahsis etmiştir.  ‘Sünni Arap Düzenini Kurmak kaçınılmaz Zorunluluktur’  başlıklı makalesinde özellikle Irak’ta eksik veya sekik ayağı temsil eden Sünni Arap ayağının tamir edilmesini istemektedir.  Irak çerçeveli bu çağrısı İran sekterizmini temsil eden Şiiler tarafından sekterizme bir çağrı olarak görüldüğü gibi kimi Sünnilerce de böyle algılanmıştır. Tarık Haşimi  bu algılamadan rahatsızdır.   Bununla birlikte, Amerikalıların açtığı çığırda siyasi sürece katılarak aslında bir öngörüsüzlükte bulunmuş ve yanlış bir siftah yapmıştır. Bu yanlış siftahın götürdüğü süreç ise Şiiler ve Kürtler gibi Sünnilerin de özel bir idari yapılarının olması ve çıkarlarını bu suretle gözetmeleri keyfiyetine müncer olmuştur.  Kimileri bunu Sünniler üzerinden sekterizm düzeninin son ayağının tamamlanması olarak görmektedir. Amerikalılar ırk ve mezhebe dayalı yönetim anlayışını Irak’ta denemişler ve ardından Arap dünyasına yaygınlaştırmak istemişlerdir.   Sünni kesimde Tarık Haşimi gibiler de bunun yakıtı veya aracı olmuşlardır. Şimdi ise bu sürecin çıkardığı sorunları aynı istikamette derinleşerek çözeceklerini umuyorlar. Ötekiler bunu bir çıkış yolu değil aksine çıkmaz sokak olarak görüyor.

Amerikan işgali Irak’ta sekter bir sistem kurmak istemiş ve evvelemirde bu hususta Şiilere dayanmıştır.  Bu sistemi kurgulayanlar Paul Bremer ve John Negroponte olmuştur.  Yahudi asıllı Noah Feldman ise bu işin anayasal tarafını icra etmiştir. Bunların kurgularına ve planlarına Sünni kesimden de alet olanlar olmuştur.  Türkiye de Sünnilerin siyasi sürece katılmalarına önayak olmuş veya bu yönde telkinde bulunmuştur.  Bununla birlikte Tarık Haşimi’nin siyasi sürece katılma noktasında öngörüsüzlüğü veya basiretsizliği oldu ise de aynı şekilde Kaide gibi siyasi sürece katılmaya temelden reddetmek hatta bunu Sünni camia içinde hesaplaşmaya çevirmek kesinlikle kabul edilemez.  Keza siyasi sürece katılmaya karşı olan Hey’etü’l Ulema’nın da başka noktalarda basiretsizliği olmuştur.  Tatlı sözlerle Şiileri birlik haziresine katacaklarını vehmetmiştir. Şiiler birlikten ziyade İran adına hakimiyet istiyorlar. Irak’ın birliğini bozmadan yapıya Sünnilerin kayıp halkasını  monte etmek hiç kolay değil.  Bunun için öncelikli olarak Şiiler üzerindeki İran etkisini silmek gerekiyor. Bu etki ise derinleşmiş kök salmıştır. İran Şiilerin ortak böleni ve orkestra şefi haline gelmiştir. Sünniler üzerinde ise bu nazırlık veya ağabeylik rolünü yapan çıkmamıştır.  Türkiye bölgesel yönetimle iyi ilişkiler geliştirmenin dışında bir şey yapmamıştır. Araplar ise şikayet makamında kalmışlar daha ileri gitmemişlerdir. Bu ise karmaşayı ve çekişmeyi müzminleştirmiştir.  Sünni siyasi düzenin Suriye yapısı veya çekirdeği yavaş yavaş şekilleniyor. En azından IŞİD ve İran mihveri dışında bağımsız bir Sünni yapı var. Bunun geliştirilmesi mümkün. Irak’ta ise 2013 intifadası IŞİD’in elinde yele savrulmuştur. Burada da kabilelerle birlikte Sünni siyasi bir mekanizma kurulmalıdır.  Bu aynı zamanda Şiilerin milislerine karşı denge unsuru olarak Sünni kesimde silahlı kuvvet bulundurmayı da gerektirir. Bunların üzerine de bir bölgesel siyasi şemsiye geçirilmelidir. Sünni siyasi sistemin ayaklarından bazıları böyle ikame edilebilir. Mühenna Hubeyyil’in bir yazısında ifade ettiği gibi Sünni dünya küresel seviyede potansiyel olarak ABD, İsrail, Rusya ve Çin gibi güçlerle karşı karşıya bulunurken bölgesel çapta iki meydan okuma ile karşı karşıyadır. Bunlardan birisi IŞİD diğeri de İran yayılmacılığıdır. Biri tekfircilik diğeri batinilik hastalığıdır.  IŞİD ve İran eksenine karşı çifte kıskaç/çevreleme (double containment) politikası izlenmelidir.  Böylece Sünni siyasi düzenin bölgesel ayakları ortaya çıkacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi